CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Türkiye’nin son 17 yıldır taşları daha önceden döşenen ve bu süreçte vücut bulan bir siyasal İslam anlayışıyla yönetildiğini söyledi.
Geleneksel Samandağ Evvel Temmuz Festivali kapsamında konuşmacı olarak CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun katıldığı panelde yaptığı konuşmada şunları söyledi
“Türkiye’deki siyasi gelişmeler ve seçimlerin etkilerini değerlendirdiği panelde CHP’li Kaftancıoğlu İstanbul başarısının da, kaybedeninin olmadığı, 16 milyon insanın kazandığı seçimin başarısına değinerek “Elbette bu hikâyenin görünen yüzleri vardır. Ama o hikayenin arka planında mücadele eden ve bu hikayenin yazılmasına vesile olan kim durumlar vardır. Siyaseti ya da gerçekliklerimizi kişiler üzerinden yorumlarsak eksik kalırız düşüncesindeyim” dedi.
Bugün yaşanılan topraklardaki siyasi, ekonomik, politik gerçekliği bir kere sistemler üzerinde yorumlayıp bir durum tespiti yapmak gerektiğine işaret eden Kaftancıoğlu “Kabul edelim ya da etmeyelim, o yada bu sebeple bizim esik yaptıklarımız yada başkalarının başka sebepleri, bir sürü sebep-sonuç ilişkisi kurabiliriz.
Son 17 yıldır taşları daha önceden döşenen ve 17 yıldır vücut bulan bir siyasal İslam anlayışıyla yönetiliyoruz. Bu ne getirdi bizlere, daha öncesinde de sıkıntılı olan demokrasi mücadelelerinde de zaman zaman sekteye uğramış, az da olsa Cumhuriyetin aydınlık kazanımlarını arttırmaya çalışırken, bir kere bütün kazanımlarımızın geri alınmasına vesile oldu. Kabul edelim etmeyelim elbette bir takım aksaklıklar vardı ama geldiğimiz noktada en önemli durum olduğu için altını çizmek isterim; hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunun hakim olduğu bir ortamda yaşamak durumunda kaldık” diye konuştu.
CHP’li Kaftancıoğlu demokrasiye inanmayan, demokrasiyi inanmadığını insanların bildiği ve yüz yıl geçse de inanmayacağını bildiği anlayışa vurgu yaparak şunları söyledi: “Çünkü referansı demokrasi, özgürlük eşitlik olmayan bir anlayışın bu ülkenin sorunlarını çözeceğine ve demokrasiye inanmayan bir anlayışın bu ülkenin Kürt sorunu da dahil alt alta sıralayabileceğim bir sürü sorunu çözebileceği bir umuda bağlanmak zorunda olan karanlık yıllar yaşadık…”