“Kuş Dedektifi” olarak bilinen, kuş gözlemcisi ve yaban hayat uzmanı Emin Yoğurtcuoğlu’nun da sık sık Samandağ Milleyha Sulak Alanı için dile getirdiği ‘kaçak avcılık’ konusu, aralarında Hatay’ın da olduğu birçok ildeki doğaseverleri bir araya getirdi.
İki turnanın Adana’da avcılık kurbanı olmasının ardından yapılan açıklama, “Öldürenlere idari para cezası verildi. Ancak, avcılık tamamen yasaklanmadan ve caydırıcı cezalar verilmeden bu katliamın önüne geçilemez” olurken, bir araya gelen ve ortak bir açıklamaya imza koyan 234 sivil toplum kuruluşu arasında; Antakya Çevre Koruma Derneği, Slow Food Antakya, İskenderun Çevre Koruma Derneği, Samandağ Çevre Koruma ve Turizm Derneği ve Erzin Çevre Derneği de yer aldı.
Açılan imza kampanyasına (https://www.change.org/p/avcılık-tamamen-yasaklansın-hayvanlaryaşamakistiyor-avcılıkcinayettir-tctarim-milliparklar) şu ana kadar yüz binlerce destek gelirken, kanunlar bazında istenen değişikliler için gözler Ankara’da!
“Vurma Beni!”
Hatay ve diğer illerdeki sivil toplum kuruluşlarının “vurma beni” başlıklı çağrısı şöyle: “234 sivil toplum kuruluşu bir araya geldik ve diyoruz ki… Başka bir canlıyı öldürmenin sporu, turizmi, hobisi, ihalesi olamaz! Bu dünya üzerindeki yaşamı paylaştığımız öbür canlılardan bahsediyoruz! Onlar, uzak ve yakın komşularımız. Komşularımızı, birer rakam ve kotaya indirgeyen Merkez Av Komisyonu’na da, kararlarına da karşı çıkıyoruz.
Tarım Orman Bakanlığı, Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü, hangi canlının kaç birey, ne koşullarda, nerelerde öldürüleceğine karar vermek yerine, onları koruyan kararlar almalıdır. Geçtiğimiz 16 yıl içinde yaklaşık 17 bin avcılık kursu açılmış ve yaklaşık 500 bin kişi avcılık sertifikası almıştır. Doğanın korunmasından sorumlu kurumlar, silah endüstrisinin ve avcıların doğamızı yok etmesine ne yazık ki seyirci kalmakta, daha da üzücüsü bu durumu teşvik etmektedir.
Oysa Türkiye, taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 6. ve 8. maddeleri uyarınca, nesli tehlike altındaki türleri korumayı taahhüt etmiştir. Buna rağmen, bu hükümler ve taraf olunan öbür uluslararası sözleşmelerin, ülkemiz mevzuatı sayılan hükümleri görmezden gelinerek, nesli tehlike altındaki kimi türler bile ava açılmaktadır. Bu, kabul edilemez!
Ayrıca, 1 Temmuz 2020’de TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’ndan geçen Kanun Teklifi’nin 15. Maddesi’ne getirilen bir ekle, yabancı diplomat ve ‘üst düzey misafirlerin’, diledikleri takdirde ücretsiz olarak avlanabilmesi ve yaşam alanları tahrip edildiği için yerleşim yerlerine gelen ayı, domuz gibi hayvanların da avlanabilmesinin yönetmeliğe bağlanması, oy çokluğu ile kabul edilmiş bulunuyor.
Doğamızı günbegün yok edecek olan bu kararların bir an önce durdurulması gerekmektedir. Kara Avcılığı Kanunu’nun ivedilikle değişmesini, Doğa Koruma Kanunu olarak yeniden düzenlenmesini ve doğa ihtisas mahkemelerinin kurulmasını talep ediyoruz.
Şimdi, yaşam hakları ve alanları ellerinden alınan tüm canlıların sesi olma zamanı. Çünkü yaşam hakkı, bütün canlılar için pazarlık edilemez en doğal hak. Hepimizin yaşamı birbirine bağlı. İnsan diliyle kendi haklarını savunamayan tüm canlıların sesi oluyoruz.” ifadeleri kullanıldı.