Pazar, Kasım 24, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe YazılarıProf.Garip    Turunc Yazdı       “CUMHURİYET’İN 100. YILINDAKİ BAYKUŞ”

Prof.Garip    Turunc Yazdı       “CUMHURİYET’İN 100. YILINDAKİ BAYKUŞ”

                              Prof.Garip    Turunc Yazdı   

   “CUMHURİYET’İN 100. YILINDAKİ BAYKUŞ”

 

Baykuşlar hakkındaki inanış ve spekülesyonların başlangıcı insanlık tarihi kadar eski olsa da nesiller boyunca ağızdan ağıza günümüze dek ulaşmayı başarmıştir.

 

Eski Yunan’da baykuşlar, özellikle küçük bir baykuş türü (Athena noctua) tanrıça Athena’nın kutsal hayvanı olup, koruyucu olduğu, Atina kentinin pek çok yerinde ama özellikle Akropolis’te tanrıçanının sembolü olarak baykuş heykel ve tasvirine raslanmaktaydı. “Athena’nın baykuşu” veya “Minerva’nın baykuşu” adlandırılan Athena noctua Batı dünyasında bilgi, bilgelik, perspectif ve bilgeliğin sembolü olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte Athena ve baykuş birlikteliğin nedenleri belirsizdir.

 

Romalılar ise ötüşünün birisinin ölümünün habercisi olduğuna inandıkları baykuşu uğursuz bir hayvan olarak algılamıştır. Roma’da bir evin kapısına çivilenmiş ölü bir baykuşun bulunması sık görülen bir uygulama olup, bu hayvanın daha önce neden olduğuna inanılan tüm kötüleri engellemesi için gerçekleştirilmekteydi. Julius Sezar, Augustus, Commodus, Aurelius ve Agrippa’nın ölümlerinin öncesinde bir baykuş tarafından haber verildiğine inanılmaktaydı. Shakespeare’in Julius Caesar adlı eserinde bile Caesar’ın öleceği gün bir gece kuşunun öğlen saatinde sürekli öttüğü özellikle belirtilmiştir. Bir başka söylencede Roma Ordusu, Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki Carrhea ovasında yenilgeye uğramadan önce bir baykuş öterek felaketin geleceğini bildirmiştir.

 

Anadolu’da mazlum, zalime “Ocağında baykuş ötsün” der. Halkın hayra yormadığı baykuş, yazıda dinin siyasileşmesi/siyasetin dinileşmesi, yolsuzluklar, yargıdaki güven sorunu, eğitimin medreseleşmesi, Gazi Meclis’in yetki ve itibar kaybı yanında iktidarın, laik Cumhuriyeti hedef alarak, tarikatlar ve milli bekamızla ilgili planlarının sembolü olarak anlaşılmalıdır.

 

TÜRKİYE’DE DİNLE SİYASETİN İÇ İÇELİĞİ

 

Dinle siyasetin iç içeliği, kudsiyetinde ve ilahi itibarında yıkıcı tahribatlara yol açar. Türkiye bunu yaşıyor; İslamın hikmet ve sevgi kaynakları kurutuldu, birleştiriciliği zaafa uğratıldı. Yeni nesil, “Müslümanlık bu mu?” ikilemi yaşıyor.

 

Türkün büyük talihi Atatürk, Diyanet’i, İslamın taassuptan arındırılması ve din yolu ile toplumsal birliğin sağlanması beklentisi ile kurdu. Kurumun görev tanımını yapan hukuki düzenlemeler de bu doğrultuda. Uygulamada ise Diyanet İşleri Başkanlığı, bir tür Şeyhülislamlık mertebesine yükseldi. Okulöncesinden lise sona kadar eğitimde hem Diyanet İşleri Başkanlığı’yla hem de tarikatların kurdukları vakıflarla işbirlikleri gerçekleştirildi. Çocukların okul seçimlerinde ve bir üst eğitime geçişlerinde, imam hatip okullarının dayatıldığı bir yapı oluşturuldu. Okullara, (öğrencileri haremlik-selamlık olarak oturmaya zorlayabilecek kadar gözü dönmüş olan da dahil) hem yönetici hem öğretmen olarak bu yeni hedefi benimsemiş kişiler atandı. Devletin ve kendisinin kurucusuna, siyasi İslam modasına uygun olarak Sibirya iklimi gibi soğuk, Emevi/İhvan çizgisindeki iktidarın hizmetinde. Bu, kanayan yaramız.

 

Baykuş karanlığı sever. İrticai faaliyetler karanlık ve kargaşa içinde artar. Mamafih, geçen aylarda, bir gazete, bir profesörün; “Ümmet kısa sürede hilafetin etrafında birleşir. Hilafet ilga edilmedi, Meclis’e devredildi. Meclis kararı gözden geçirip, hilafeti ihya edebilir. 15 dakikada alınacak bir karardır.” sözünü manşete taşıdı. Bir imam da ”faiz kaldırılsın” diyordu. Cumhurbaşkanı da partisinin grup toplantısında o ünlü sözü söylüyordu : “Bir Müslüman olarak, Nass ne gerektiriyorsa, onu yapmaya devam edeceğim. Ben faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda Nass ortada, Nass orada dururken, sana bana ne oluyor.”

 

Nass, yani Allah’ın ve Peygamber’in kelamı, yoruma kapalı, değişmez, kesin yargı anlamına geliyor.

Davutoğlu “Cehalet İttifakı’nın Türkiye’yi bir felakete sürüklediğini” söylüyor. Karl Marks da ”Cahalet ayrıcalıklı sınıfın elinde, ustaca kullandığı bir silahtır” demişti. Az çok eğitim, epeyce de oportünist kurnazlıkla sınıf atlayan AKP muktedirleri de, Marks’ın söylemini izliyerek sefalarının ancak “kullanışlı cahiller” sayesinde süreceğini biliyorlardı. İçinden çıktıkları halk tabanına, genetik belleğindeki kulluğa uygun davranarak bir söylemle ortaya çıktılar: “Geçmişte gereği gibi yaşamanız engellenen inancınızı, özgün kültürünüzü ve değerlerinizi, mahrum bırakıldığınız refahı sizlere bugün; yarının şimdiden üretmeye başladığımız teknolojisinden, olanaklarından ve zenginliğinden yararlandırarak yaşatacağız.”

 

Dindar, muhafazakâr kitle, bu söylemi kabul etmiş ve o toplumsal kurgunun içine gönüllü girmişse, benimsemişse, yıllardır meyvesini de almışsa; üstelik o toplumsal kurgunun siyasi örgütlenmesi tüm gerekleri ve araçlarıyla yapılandırılan devlet biçiminde güce dönüşmüşse, siz istediğiniz kadar ekonomik krizden, fakirlikten, yoksulluktan, iktidarın yetersiz girişimlerini eleştirin, alay edin; kitlenin bireyleri bu girişimi bugünkü yoksulluklarını dikkate alan, çözüm getirmeye çalışan, çözüme karşı çıkanlarla mücadele ederek kendilerini kucaklayan bir iktidarın yarına umutla bakmayı sağlayan icraatı olarak görürler. Daha önceki yazılarımda da belirtiğim gibi, Bediüzzaman’ın tabiriyle “dünya bomba olup patlasa” bu inançlardan da ödün vermezler. Vermiyorlar da.

 

Aslında, halkın da iktidarın da dikkatli olması gerekir. Çünkü Türkiye’yi cahalet, sokağa çıkarmak istiyor. Bu yolla kargaşa yaratıp, ülkeyi olağanüstü hale zorlayarak bu kargaşa ortamında tehdit altında seçimle veya doğrudan bir emrivakiyle “100 yıllık parantezi kapatıp” şeriatı getirmek isteyebilirler.

 

GERİCİLİK TOPLUMUN ÜZERİNE KÂBUS GİBİ ÇÖKMEYİ SÜRDÜRÜYOR

 

Eğitimin “milliliği” laik temelde anlam kazanır. Batı, ulaştığı uygarlık düzeyini, cennet borsası kuran papa ve papazlara 300 yıl önce bayrak açmasına borçlu. Bizde, Cumhuriyetin ilanı ile yeraltına inen tarikatlar, 100 yıl sonra, eğitimi de devleti de kontrolüne alabildi. Cumhuriyet’in “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” laiklik ilkesi de dört bir yanından hızla tırtıklanıyor. Bugün “fıtrata aykırı” diye üniversiteden bir dersi kaldırmayı başaranların yarın “fıtrata aykırı, dinimize aykırı” diye nerelere göz dikebileceklerini düşünmeye davet ediyorum sizleri.

Enes Kara’yı hatırlıyor musunuz? 20 yaşında bir Elazığ Tıp Fakültesi öğrencisiydi. Ailesinin zoruyla kaldığı yurtta gördüğü baskılar ve gelecek kaygısı sonucunda yaşamına son vermiş; Türkiye’de günlerce bu acı olay konuşulmuştu. Babası, “28 yıldır Risale-i Nur okuyorum. Kimseden şikâyetçi değiliz. Benim cemaatten hiçbir şikâyetim yok. Keşke çocuğum cemaatçi olsaydı. Evladımı ölüme sürükleyen cemaat değil, etrafındaki ateist arkadaşları oldu” demişti.

Son günlerde medyada yer alan haberlere göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, olay hakkındaki suç duyurusunun işleme konulmamasına karar verirken gerekçesi şuymuş:

Yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda üst düzey memur oldukları gerekçesiyle Vali Toraman ile Yurtlardan sorumlu Vali Yardımcısı hakkındaki iddiaların soyut ve genel nitelikte bulunduğu, somut bilgi ve belgeye dayanmadığı” kanaatine varılmış…

Bir öğrenci video çekip yurtta kendisini boğan yaşantıyı anlatarak intihar etti. Söz konusu yurdun cemaate ait olduğu biliniyor; yurtların açılması için ruhsat veren kurum, İçişleri Bakanlığı’na bağlı valilik ama “iddialar soyut” denilerek dosya kapatıldı…

Geçen günlerde yine Süleymancılara ait bir yurtta kalan öğrencilerin sırayla darp edilişini gösteren videoyu izledi tüm Türkiye…  O olay da gördüğü şiddeti annesine kanıtlamak için güvenlik kamerası görüntülerine ulaşan bir öğrencinin çabası ile ortaya çıktı.

Yüz yıldan fazla zaman geçse de gericilik toplumun üzerine kâbus gibi çökmeyi sürdürüyor. Ancak…

MİNERVA’NIN BAYKUŞU BİR GÜN GELECEK, ALACA KARANLIKTA UÇUP GİDECEK

 

Hegel’in dediği gibi: “Minerva’nın baykuşu ancak gün batarken uçmaya başlar.”

 

Hesap verme zorunluluğu olmayan, hukukun üstünlüğünü tanımayan; “Gazi Meclis” unvanına sahip milli iradenin kâbesi/halkın iradesi yok sayılırken, yasama, yürütme, yargı fiilen tek elden yönetilirken, bütçe yapamayan, güvenoyu veremeyen, hükümeti sorgulayıp gerekirse düşüremeyen, bakanlara (sekreteryaya) yönelttiği sorulara yanıt alamayan, devlet harcamalarını denetlenmeyen, ülkeyi yoksulluğa mahkûm eden; 180 kez değiştirilen ihale yasası ve ekleri ile soygun, tufana dönüşen, bölücü ve saldırgan bir rejimin sürmesi sonsuza dek olmaz, olamaz. Minerva’nın baykuşu bir gün gelecek alaca karanlıkta kanatlarını açacak, uçup gidecektir.

 

Bu karşıdevrimi bir an önce durdurup Cumhuriyeti yeniden inşa etmek zorundayız.

 

20 Ekim 1927’de gençlere hitap ederken şöyle diyor Mustafa Kemal Atatürk:

 

“Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlarını, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir!

 

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

 

Gençliğe Hitabe’de tanımlanan ucube partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle iktidarı ele geçirmiş olanları “6’lı masa” Millet İttifakı’nın demokrasi bileşenlerine dönüştrülerek, seçimle gönderip; Cumhuriyetin anlamından ve ideallerinden neleri gerçekleştiremediğimizi ve daha iyi neleri gerçekleştirebileceğimizi konuşmak durumundayız.

 

NEDİR CUMHURİYET’İN ANLAMI ?

 

Benim düşlerimdeki Cumhuriyet, özgürlüktür. Cumhuriyet, bağımsızlıktır… Demokrasi, Cumhuriyet’in olmazsa olmazıdır.

 

Cumhuriyet, önce vicdandır. İnsana saygıdır. İnsan haklarına, insan yaşamına saygıdır. İnsan emeğine saygıdır. İnsan onuruna saygıdır… Ve en önemlisi bu saygıda eşitliktir.

 

Cumhuriyet, önce hakkaniyettir. Adalete güvendir. Yargı üstünlüğüdür. Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin değil, hukukun üstünlüğüdür. İnsanın kendini güvende hissetmesidir.

 

Cumhuriyet, yarından korkmamaktır. Çocuklarımızın bugün ya da ilerideki günlerde başlarına gelebileceklerden korkmadan yaşamaktır… Her an ölümlerle, işkencelerle, zulümlerle, haksızlıkla, yoklukla ve yoksullukla sınanacaklarını akla getirmemektir.

 

Cumhuriyet, ayrımcılığı önlemektir. Yaşamın her alanında her tür ayrımcılığa karşı çıkmak, ayrımcılık belasını başımızdan defetmektir. Ayrımcılık kalleşliğini ve zulmünü sürdürenleri durdurmaktır.

 

Cumhuriyet çoğulculuktur. Yeryüzü sofrasında çoğulculuğun farklı tatlarını, nimetlerini, renklerini zenginlik saymaktır. Bu zenginlikle daha da çoğalmak ve bu zenginliği paylaşmaktır.

 

Cumhuriyet, azınlığın, mağdurun, haksızlığa uğrayanın, sömürülenin hakkını her şeyin üzerinde tutmaktır.

 

Cumhuriyet umuttur. Daha güzel bir dünya, daha güzel bir memleket, daha güzel bir gelecek mümkün umududur.

 

Cumhuriyet, bu umuda sarılmak, bunu gerçekleştirmek için çalışmak, bu ideal için aydınlanmadan, ilimden, bilimden, eğitimden güç almak, evrensel ve çağdaş değer ölçülerini sımsıkı kucaklamaktır.

 

Cumhuriyet, sevmektir. Vatanını, memleketini sevmek, dünyayı sevmek, insanı ve doğayı sevmektir.

 

 

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER