Erdal Yılmaz yazdı
Canlar yandı . Sorumlularında canı yanmalı
6 Şubat depremi 11 ilde ağır kayıplara neden oldu.
Resmi rakamlara göre 50.000 vatandaşlara göre 100.000 insanımızı yitirdik.
Kayıplar kimliksiz gömülenler sakat kalanlar kısacası acı dolu bir depremi geride bırakalı yaklaşık 45 gün oldu.
İlk günden beri yıkılan evlerle ilgili olarak müteahhitler, fenni sorumlular gözaltına alındı, tutuklandı,adli kontrol ile serbest bırakıldı şeklinde haberler yaptık.
Bu deprem sonrası nedense yıkılan kamu binaları pek gündeme gelmedi.
Okullar camiler kamuya ait müdürlükler yıkıldı yada ağır hasar aldı. Bu binalarda da can ve mal kaybı söz konusu.
Bu binaları gündeme pek almadık
İstisnalar var tabi
Hastaneler
İskenderun devlet hastanesi A blok ve Antakya da bulunan Hatay eğitim ve araştırma hastanesi
Bu iki hastane ile ilgili çok azı yazılı ve haber yapıldı.
Bende İskenderun devlet hastanesi a blokla ilgili bir yazı yazdım
Ancak bu iki hastane kamuoyunun gündeminde uzun süre yer alacak ve beklide 15 mayıs seçiminden sonra çok “can yakacak”.
Çünkü bu iki hastanede ölümler göz göre göre yaşanmış.
İhmaller zinciri o kadar uzun ki .
O kadar çok kamu görevlisi ihmaller zincirinin halkası olmuşlar ki.
Deprem sonrası Hatay da uzun süre kalan Halk TV programcısı İsmail saymaz Özellikle Hatay araştırma ve eğitim hastanesini bir kaç kez gündeme getirdi.
Bugün ki yazısında Hastane Baş hekimi ile yaptığı görüşmeyi gündeme taşımış.
Görüşmede bir çok detay aydınlatılmış.
Birincisi hastanenin kuruluşuna giden ihmali gösteriyor
“Hastane iki fayın orta yerine ve göl havzasına yapılırken sendikalar uyardı. Sağlık Bakanlığı, su baskını ihtimalinin ayırdındaydı. Bu yüzden projedeki eksi ikinci kat iptal edildi.
Ancak enerji hattı yer altında unutularak, felakete zemin hazırlandı ve Her su baskınında hat patladı.
Elektrikler kesildi.
Suyu boşaltmak için dalgıç pompası yerleştirildi.
Oysa pompayı çalıştırmak için de elektrik gerekiyordu.
Hatay İl Sağlık Müdürlüğü, TOKİ ve Sağlık Bakanlığı’na 2019’da yazı yazarak, hattın riskli olduğunu bildirdi, alternatif hat istedi. Gel gör ki hiç kimse umursamadı.
Ve 6 Şubat’ta, tahmin edildiği üzere, depremde elektrik kesildi, jeneratör devreye girmedi, oksijen sistemi çalışmadı. Yoğun bakımdaki en az 80 hasta hayatını kaybetti.”
Bu hastanenin ek binası olarak kullanılan eski Antakya Devlet Hastanesi ise yerle bir oldu. Sekizi hemşire olmak üzere 72 kişi can verdi. Ve anlaşıldı ki, 2012 yılında güçlendirme kararı olduğu halde sanki yıkılması beklendi.
İhmaller zinciri bitmedi devam ediyor
,Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, Eylül 2021-Ekim 2022 arasında bir yıl başhekimlik yapan Prof. Dr. Yunus Doğramacı’ nın İsmail Saymaza anlattıklarına bakalım.
İ:S :Görev yaptığınız süreçte hastanede vaziyet nasıldı?
Ek binada bazı duvarların eğildiğini gördüm. Fotoğraf çekip İl Sağlık Müdürlüğü’ne attım. Biz hastanede her cuma toplantı yapardık. Orada dedim ki: “Duvarlarda bombeleşme var, istinat duvarları eğilmiş. Depreme dayanıksız. Yazalım, depremle ilgili uzmanlar gelip değerlendirsin. Benim görüşüm, burayı kapatıp depreme dayanıklı yeni bir hastane yapmak.” Yazı yazdım İl Sağlık Müdürlüğü’ne. Cevap gelmeyince tekrar yazdık. Üç-dört defa tekrarladık. İl Sağlık Müdürü Hambolat, “Yunus hocam, bu sizin göreviniz değil. Tepki çeker. Burada esnaf var. Siyasetçiler var. Kapatırsak sıkıntı olur” dedi.
Dedim, “Vicdan azabı çekerim birisi ölürse. Burayı bir uzman değerlendirsin. Yazımı çekmeyeceğim.” Beşinci yazımdan sonra bakanlığa yazıyor. Onlar diyor ki “Bütçemiz yok.”
İ:S:Hastanenin fiziksel şartları nasıl?
Fiziki şartları çok kötüydü. 2012’de güçlendirme istenmiş. Hiç yapılmamış. Bütçe ayarlamamışlar. Biraz da bana tepki gösterdiler. “Bu şeyleri niye yazıyorsunuz, sıkıntı yaratıyor” dediler.
İ:S:Orası yıkılacaktı, belliydi.
Fay hattının, altından geçtiğini ve dayanıksız olduğunu herkes söylüyordu. Binaya girince anlarsınız, dayanıklı mı, değil mi.
Ana binada elektrik kesildiği, jeneratör devreye girmediği ve oksijen sistemi patladığı için en az 80 hasta öldü. Ne düşünüyorsunuz?
Onunla ilgili şöyle yazdım: “Burası sel bölgesi. Burada bus-bar diye bir elektrik sistemi var. Sel basar, jeneratör devre dışı kalırsa millet yoğun bakımda ölür. Sorumlusu da ben olurum.”
Dediler ki, “Önlem aldık, dalgıç pompaları.” Dedim ki “Yetmez.” Dediler ki, “Bus-bar’ı değiştirmek için 500 bin TL gerekir, bütçe yok.”
İ:S:Kim dedi?
Sağlık Müdürü. Bunlar bakır levhadır. Nitekim depremde bakır levhalar kırılıyor ve jeneratör devreye girmiyor.
İ:S:Öngörünüz gerçek olmuş.
Dediğimiz çıktı. Kırılmış bus-bar. Sağlık Müdürü söyledi. Bir hasta için şehir hastanesine gittim, tesadüf karşılaştık,
orada anlattı. Dedi ki, “Bus-bar kırıldı, jeneratör devre dışı kaldı.” Dedim, “Bunları söylemiştim.” Dedi ki, “Kurtarabildiğiniz kadar insanı kurtardık ama ölenler de oldu.”
İ:S: Bus-bar’la ilgili neler tespit etmiştiniz?
Hatay’da sürekli elektrik kesilir. Üniversitede üç jeneratörümüz var. Biri bozulursa diğeri devreye girer.
Sekiz yıl başhekimlik yaptım. Yedi yıl üniversitede, bir yıl hastanede. Bölgenin sorunlarını bildiğim için ilk yaptığım şey jeneratörü ne zaman devreye giriyor, sistem ne… (diye sormak.) “Bus-bar” dediler. Araştırdım. Dediler ki “Sulu araziye uygun değil.” Dedim ki, “Değiştirirsek maliyeti ne?”“250 bin ila 500 bin arasında tutar, bütçemiz yok. Bir de hastane yeni, böyle düşünmemek lazım” (dediler)
İ:S:Kim dedi?
Sağlık Müdürlüğünden…
İ:S:Uyarılarınızın gereği yapılsaydı iki hastanede en az 152 kişi ölmezdi.
Hastane kapatılsaydı, depreme dayanıklı yapılsaydı bu insanlar ölmezdi. Herkes biliyor. Yeni hastanede bus-bar sisteminde bakır kablolar değiştirilseydi kırılmazdı. Göçmeler olduğu için bus-bar kılıyor ve jeneratör devreye girmiyor. Jeneratörler devreye girse hastalar kurtulurdu.
Başhekimin sorulara verdiği yanıtlar böyle.
Saymaz Hastanenin yapılış öyküsü ise şöyle özetlemiş
Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek binasının bir depreme karşı dayanıklılık ve güçlendirme projelerinin hazırlığı için Hatay İl Özel İdaresi tarafından 2011’de ihale yapıldı.
İhalenin tam adı şu şekilde: Hatay Antakya 250 Yataklı Devlet Hastanesi Deprem Güvenliği Ön İnceleme, Çalışma ile Takviye Projelerinin Hazırlanma İşi.
Ve 30 Ocak 2012’de İstanbul Yapı Tasarım Limited Şirketi ile sözleşme yapıldı.
İstanbul Yapı Tasarım, hastanenin güçlendirilmesi gerektiğine karar verip projeyi teslim etti. Özel İdare, kabulünü yaptı. MKÜ İnşaat Fakültesi güçlendirme projesini onayladı.
Ancak Sağlık Bakanlığı, bir inşaat teknikerinin raporuna bakıp projenin 2007 tarihli Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne uygun olmadığı gerekçesiyle onay vermedi. Valilikteki mühendislerin, MKÜ’deki profesörlerin olur verdiği proje, bir teknikerin yorumuyla reddedildi.
Özel İdare ile bakanlık 2012-2018 yıllarında birçok kez yazıştı. 2018’de Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği değişti.
Dolayısıyla bütün çalışmalar suya düştü.
İki buçuk yıl geçti.
Eylül 2021’de Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İl Sağlık Müdürlüğü’ne, müdürlük Sağlık Bakanlığı’na başvurarak, ‘deprem dayanıklılık tespiti ve güçlendirme projesi’ için ödenek istedi. Ancak hiçbir ihaleye çıkılmadı.
İhtimaldir ki, ödenek gelmedi.
Gelse ihaleye çıkılırdı.
Ya da geldi ve buna rağmen ihale yapılmadı!
Bu arada…
Sağlık Bakanlığı’nın ‘Bakım Onarım Tadilat İşleri’ genelgesi var. Genelgenin sekizinci maddesi, deprem güçlendirme işlemlerinin Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğünce gerçekleştirileceğini düzenliyor.
Genel Müdürlük, 14 Ekim 2015’te tüm il sağlık müdürlüklerine yazı yazarak, altı aylık periyotlarla sağlık tesislerinde deprem tahkik ve güçlendirmeye ilişkin raporların gönderilmesini istedi.
Hatay İl Sağlık Müdürlüğü, Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin ek binası ile birçok ilçe hastanesinde güçlendirme kararı olduğunu bildirdi. Fakat adım atılmadı.
Bakanlık 2017’de yeniden sordu.
İl Sağlık Müdürlüğü bir daha yanıt gönderdi.
Ses yok.
Bakanlık 2018’de “Bakana brifing verilecek, tekrar gönderin” dedi.
Tekrar gönderildi.
Bakanlık 2020 yılında, “Güçlendirme yönünde kanaat oluşursa iş yoğunluğu olmaması için proje onayını valilikteki teknik personeller tarafından yapın ve onay için genel müdürlüğümüze göndermeyin” dedi.
Süreç sarpa sardı.
Hatay Valiliği’nin ve MKÜ’nün 2012 yılında güçlendirilmesine karar verdiği bina 11 yıl boyunca Sağlık Bakanlığı’nın yönetmelik engeli çıkardığı ve ödenek ayırmadığı için güçlendirilmedi.
2012’den sonra bakanlık, valilik, Sağlık Müdürlüğü ile Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi arasında yüzlerce yazı gitti, geldi.
Biri istedi.
Diğeri “Evrak eksik” dedi.
Kurumlar, idareciler, sıfatlar, yönetmelikler değişti.
Yıkılmak üzere olan hastane depremde çöktü.
Sekizi hemşire 72 cana mezar oldu.
Gelelim İskenderun devlet hastanesi A blok binasına
Bu konuda Hürriyet.com.tr den Mesut Hasan Belli ciddi bir araştırma yapmış ve ihmalleri göz önüne sermiş
İşe o haber den kesitler
“İskenderun Devlet Hastanesi’nin A Blok’unda 80’den fazla kişi hayatını kaybetti. 2012 yılında ‘depreme dayanıksız raporu’ verilen blok için aradan geçen 11 yılda hiçbir önlem alınmadığı ortaya çıktı.
İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı, çöken hastane blokuna ilişkin resen soruşturma başlattı.
Soruşturma kapsamında, 18 Şubat’ta hastane enkazında bilirkişiler inceleme yaparak örnekler aldı. A Blok’a 2012 yılında verilen ‘depreme dayanıksız’ raporu da tutanaklara girdi.
Hatta bu rapor, İskenderun Devlet Hastanesi’nin anlatıldığı ve halen hastanenin internet adresinde yer alan 46 sayfalık sunumun son sayfasında da “1000 yatak kapasiteli tek yerleşke içerisinde yeni hastane binası en acil ihtiyaç olarak görülmektedir. 2012 yılında hastanemiz A Blok’unda yapılan ‘Deprem Dayanıklılık Testi’ raporu olumsuz gelmiştir. A Blok fiziki olarak eski olup 4-6 yataklı koğuş tipi odalar bulunmaktadır” ifadesiyle yer alıyor.
NE GÜÇLENDİRME NE TADİLAT VAR
İşin vahim yanı ise bu rapora rağmen aradan geçen 11 yılda hiçbir önlem alınmaması. İncelemeler sırasında ifadesi alınan hastane yetkilileri de bu ihmali doğruluyor.
Hastanede müdür yardımcısı olarak görev yapan C.E ile yapılan görüşme, 18 Şubat tarihli tutanağa özetle şöyle yansıdı: “Yıkılan A Blok 1967 yılında yapıldı. A Blok’ta palyatif bakım, nöroloji servisi, göğüs cerrahisi, dahiliye yoğun bakım ve fizik tedavi servisi vardı. Bildiğim kadarıyla burası bir tadilat görmedi…
” Dosyanın avukatlarından Şahap Arpacı da rapora dikkat çekerek, “Bu rapora rağmen 11 yıl boyunca hasta kabul edilmiş, faciaya daveti çıkarılmış. Bu durum idari bir ihmal, tedbirsizlik gibi hafif kavramlarla açıklanamaz. Bana göre bu bir cinayettir. Sorumluluğu bulunan kamu görevlilerden şikâyetçi olacağız” dedi.
TÜM SORUMLULARIN İFADELERİ ALINACAK
İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı deprem Suçları Soruşturma Bürosu’nun 4 Mart’ta Hatay İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazdığı talimat yazısında, ‘Deprem Dayanıklılık Testinin’ temin edilmesi istendi. İskenderun İlçe Kaymakamı, İlçe Sağlık Müdürü, Devlet Hastanesi İdari ve Mali İşler Müdürü ile tespit edilecek diğer denetim ve tedbir almakla yükümlü kamu görevlilerinin kimlik, adres ve iletişim bilgileri de talep edildi. Ayrıca müteahhit A.Ö. ile şantiye şefi –fenni mesul- müteahhitliği temsile yetkili S.T.’nin şüpheli olarak ifadesi alınacak. Talimat yazısında binada kolan kesme, kaçak kat çıkma, projeye aykırı duvar yıkma, örme oda birleştirme, alan açma, genişletme gibi bir işlemin yapılıp yapılmadığının da araştırılması , tüm sorumlular hakkında “gizli ve titiz bir çalışma” yapılması talep edildi.
İhmaller böyle.
Peki Hatay ağlık il müdürü Mustafa Hambolat deprem sonrası ne yaptı
Milletvekili adayı oldu
Niye dersiniz?
Elbette bu sorumluluktan kurtulmak için
Dokunulmazlık sihirli kelime
Peki Ya seçilemez ve ak parti iktidarı değişirse?
O zaman yandı keten helvası
Sadece bir örnek bu
Hatay’da Başka Kamu binaları ilgilide benzer ihmaller, savsaklamalar söz konusu.
Kamuoyunda bununla ilgili yüzlerce olay konuşuluyor.
Bence Deprem bir çok kamu görevlisinin “canını yakmalı”.
Kamuoyuna bu konuda secim sonrasına yönelik bir beklenti hakim.
Yani Ak prti iktidarının bu can yakma işini yapmayacağı görüşü hakim.
Bakliyeceğiz ve göreceğiz.
Sonuçta depremde ihmaller sonucu yıkılan kamu binaları tıpkı özel binalarda olduğu gibi bir hesaplaşma platformuna dönüşmeli ve” canlar yakılmalı”
Depremde bu binalarda ölen, sakat kalan vatandaşlara karşı sorumluluğumuz bunu gerektiriyor.
”