Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) verilerine göre; 6 Şubat depremlerinden etkilenen kentlerde toplam 175 bin 278 gebe kadın bulunuyor. TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Adalet Çıbık, “Gerekli şartların sağlanmamasından dolayı arabada ve sağlıksız ortamlarda doğumlar gerçekleşti. Barınma, beslenme sorunları çözülemedi. Bunları çözemediğiniz yerde bırakın gebeliği rutin yaşam sıkıntıya giriyor” dedi. EŞİK’ten Özgül Kaptan ise, “Esas mesele; kadınların genel olarak koşullarının zorlaşması, bakım yükünün ağırlaşması, çocuklarının yaşı da durumu değiştirmiyor. Tabii ki bebek bakımında durum değişiyor ama çocuğu olan kadınlar yardım noktalarına çocuklarını bırakıp gidemiyor ve yardımlara erişemiyorlar. Bu faktörleri önceden bilip buna göre mobilize etmek gerekiyor” açıklamasını yaptı.
EŞİK, Kahramanamaraş merkezli yaşanan depremlerin ardından “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakış Açısından Geleceğe Notlar” adlı raporunu yayınladı. TTB ile hazırlanan rapora göre; 6 Şubat depremlerinden etkilenen illerde toplam 175 bin 278 gebe bulunuyor.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Adalet Çıbık, konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Şu anda bölgedeki kayıtlarla ilgili sıkıntı var. Özellikle dört il Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’da çok fazla kamu kurumu yıkıldı. Aile sağlığı merkezleri ve hastaneler de bunun içinde. O yüzden gebe kadınların kaydı tutulamıyor. Bölgeden de müthiş bir göç var. Hepimizin bildiği gibi Türkiye’nin değişik illerine göçler oldu. Kalıcı ve geçici yerleşimler oldu. Bu yüzen sayıları net olarak maalesef biz de bilmiyoruz.
“KADIN SAĞLIĞINA AYRILMIŞ SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN YAPTIĞI BİR ÇALIŞMAYI BİZ BİLMİYORUZ, GÖRMEDİK”
Kadınlara ait bir sahra hastanesi yok. Özellikle dediğim gibi dört büyük ilde yıkımların olduğu hastane bahçelerinde mesela çadırlar var. Oralarda hastane hizmetleri verilmeye çalışılıyor. Kadın sağlığına ayrılmış Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı bir çalışmayı biz bilmiyoruz, görmedik. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Adıyaman ve Hatay’da Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ile oluşturduğu kadın sağlığı birimleri var. Oralarda biz gönüllülük esasıyla çalışma yürütüyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın kendi rutin sağlık hizmetleri içinde yıkımı daha az olduğu illerdeki hastanelerde rutin hizmetlerin verilmeye çalışıldığını biliyoruz. Tabi orada çalışan hekimlerin bütün deprem bölgesini düşünürsek; kaybolan, kaybedilen hekimler ve sağlık çalışanları var. 100’ün üzerinde hekim kaybedildi. 500’e yakın sağlık emekçisi kaybedildi. Hayatta kalanlar da depremzede sonuçta. Çalışma, barınma şartlarıyla ilgili sıkıntıları var. Biz, bunları sürekli olarak raporlarımızda, bültenlerimizde, açıklamalarımızda anlatıyoruz. Bakanlık ile görüşmelerimiz oldu. Sağlık hizmetlerinin devam etmesi açısından takip ediliyor. Çok sıkıntılı olduğunu biliyoruz sahadaki arkadaşlarımızdan. TTB’nin olağandışı durumlardaki Sağlık Hizmetleri Kolu, Halk Sağlığı Kolu ve Kadın Sağlığı Kolu’nun olduğu deprem kriz masasında ilk başlarda her gün olmak üzere son iki haftadır; haftanın üç günü yaptığımız değerlendirmelerde gerçekten sağlık hizmeti sunumu noktasında sıkıntılar olduğunu sahadaki arkadaşlarımız, giden gönüllü arkadaşlarımız belirtiyor. Gerçekten büyük sıkıntılar var. Yıkımın nispeten az olduğu illerde hizmet verilmeye çalışılıyor. Yine de yıkımın olmadığı hastanelerde bile mesela barınma sorunları olduğu için sıkıntı yaşıyorlar. Bakanlık tarafından yapılan görevlendirmeler hala düzene oturmuş değil. Düzensizlik, koordinasyonsuzluk devam ediyor. Sıkıntılar devam ediyor bölgede.
“VERİLEMEYEN BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETLERİ VE YAPILAMAYAN GEBELİK TAKİPLERİ NETİCESİNDE; SIKINTILAR YAŞANIYOR”
Deprem olağandışı bir durum. Gebelik aslında doğal bir süreçtir ama daha dikkatli bir bakım, beslenme ve takip gerektirdiği için etkiliyor. Biz ilk dönemde yazdığımız günlük raporlarda, bültenlerimizde ve aylık raporumuzda da belirtmiştik. Depremin olduğu bölgede gebelerin erken doğum riski olduğunu aktardık ve öyle oldu. Şartlardan dolayı ve gerekli şartların sağlanmamasından dolayı arabada ve sağlıksız ortamlarda doğumlar gerçekleşti. Barınma, beslenme sorunları çözülemedi. Bunları çözemediğiniz yerde bırakın gebeliği rutin yaşam sıkıntıya giriyor. Gebeler daha çok sıkıntıya giriyor tabii ki. Gebelik kitleri, yıkılan ASM’ler ve olağandışı durumlar yüzünden verilemeyen birinci basamak sağlık hizmetleri ve yapılamayan gebelik takipleri neticesinde; sıkıntılar yaşanıyor. Hem annenin hem bebeğin sağlıklı gelişiminin takip edilememesi süreci sıkıntıya sokar. En basit beslenme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmaması yanına bir de alınması gereken sağlık hizmetlerinin alınamaması eklenince risk katlanarak devam eder.
“GEBELERDE YAPTIĞIMIZ AŞILAMA HİZMETLERİNDE, TETANOZ AŞILAMASINDA DEPREMDEN ÖNCE DE ZATEN SORUN VARDI”
Gebelerde yaptığımız aşılama hizmetlerinde, tetanoz aşılamasında depremden önce de zaten sorun vardı. Bölgede de sorun yaşandı. Depremin ilk zamanlarında daha çok yaşandı. Biz bunları ilettik. Yapılması gerekenleri de raporlarımızda ilettik. Bunlarla ilgili de çabalar, çalışmalar devam ediyor. Önemli bir sorun.
“TEMİZ ÇAMAŞIRA VE SUYA ULAŞMADAKİ SORUN NEDENİYLE; VAJİNİT, İDRAR YOLLARI ENFEKSİYONLARI GİBİ SIKINTILAR FAZLA OLABİLİYOR”
Hem kadınlar için hem de orada yaşayan insanlar ve canlılar için salgın hastalık riski olduğunu sürekli dile getiriyoruz. Bulaşıcı hastalık noktasında bit ve uyuz ile ilgili barınma ve temiz su sorunu etkili. Bunların sağlanamadığını başından beri söylüyoruz. Tabii ki bundan kadınlar da etkileniyor. Bakım hizmetleri genelde kadınların üstünde kaldığı için kadınların sorunlarla yüzleşmesi daha fazla oluyor. Temiz çamaşıra ve suya ulaşmadaki sorun nedeniyle; vajinit, idrar yolları enfeksiyonları gibi sıkıntılar fazla olabiliyor. Vajinal kaşıntılar oldu. Bunlarla ilgili sahadaki tespitlerimiz yaptık. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu olarak da özellikle bölgedeki kadınların hijyen kitlerine daha fazla ihtiyaç olduğunu, önemli olduğunu söyleyip bunların tedarik edilmesiyle ilgili kişilere ve kurumlara çağrılarımızı yapıyoruz. Özellikle iki ilde işleyen birimimiz var. Bölgedeki kadınlara bilgilendirme yapılıyor. Kadın Sağlığı Birimleri’ne talebin daha fazla olduğunu kriz masası toplantımızda da konuştuk. Hijyen kitlerine çok fazla ilgi ve istek olduğunu gördük. Tek kullanımlık çamaşırlar, hijyen kitleri çok önemli. Bunların sağlanması bulaşıcı hastalık, vajinit dahil, üreme sağlığı hizmetleri açısından önemli. Bu konu üzerine kırılgan nüfus dediğimiz kadınlar ve çocuklar için eğilmek önem arz ediyor.
“2003’TEN BERİ UYGULANAN BU SAĞLIKLI DÖNÜŞÜM PROGRAMI İLE NEO-LİBERAL POLİTİKALARA BIRAKILAN, ÖZELLEŞTİRİLEN SAĞLIK HİZMETİNİN BİR ENKAZ ALTINDA KALIŞINI BİZ PANDEMİDE DE YAŞAMIŞTIK”
Yüzyılın felaketi diyebileceğimiz bir doğa felaketi yaşadık. Tabii ki bunlarla mücadele etmenin yollarını hep birlikte konuşuyoruz, anlatıyoruz. Hiçbir zaman bilimden uzaklaşmamak gerekiyor. Sağlık ile ilgili de Türk Tabipleri Birliği olarak pandemi döneminde de sürekli anlattık. Ne yazık ki ülkemizde 2003’ten beri uygulanan bu Sağlıklı Dönüşüm Programı ile neo-liberal politikalara bırakılan, özelleştirilen sağlık hizmetinin bir enkaz altında kalışını biz pandemide de yaşamıştık. Bu acı deprem de bize bunu gösterdi. Kamu otoritesinin bunu göz önüne alıp sağlık sistemiyle ilgili düzenlemelerin yapılmasının elzem olduğunu her zaman söylüyoruz. Sağlık bir haktır. Sağlık hizmetine halkın ulaşması için gerekli düzenlemelerin özellikle birinci basamakta en kısa sürede gerçekleştirilmesi gerekiyor. Yıkılmaması gereken sağlık kurumları depremde yıkıldı. Hatay’da bir tane ayakta sağlık kurumu kalmadı ama Dörtyol’daki hastane sismik izolatörlü olduğu için ayakta kalmış. Sonuçta; 21’inci yüzyıldayız. Her şeyin bir çaresi var. Önemli olan bilime kulak vermek, liyakat. Bir daha bunları yaşamayalım. Yaşadığımız bu doğal felaketler insan eliyle başka bir felakete çevrilmesin. Sonuçta herkes iş birliği yapmaya açık. TTB olarak biz de iş birliğine açığız. Depremin ilk gününden itibaren bunu kamu otoritesine, Sağlık Bakanlığı’na yazdık. Bu durumdan gelin hep birlikte el ele çıkalım. El ele verirsek; en kısa sürede bu açmazdan kurtulacağımızı düşünüyorum.
“KADINLARIN DÜŞÜK YAPTIĞINI, PEK ÇOK KADININ ERKEN REGL OLDUĞUNU VE HİJYEN ŞARTLARI ZORLAŞTIĞINDA BAŞKA SAĞLIK RİSKLERİYLE KARŞI KARŞIYA OLDUKLARINI GÖSTERMEYE ÇALIŞTIK”
Eşitlik için Kadın Platformu’ndan (EŞİK) Özgül Kaptan ise EŞİK tarafından yayınlanan 6 Şubat 2023 raporunda yer alan “Gebelik takibi yapıl(a)mıyor” başlığı kapsamında şunları söyledi:
“Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) olarak biz daha çok depremin sonuçlarını izlemeye çalıştık. Kadınlar açısından sürecin nasıl yaşandığını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin genel olarak nasıl sonuçlandığını ve kadınların depremi nasıl yaşadığını örneklemeye çalıştık. Bunun için sahadan direkt gözlemler ileten arkadaşlarımız, bileşenlerimiz var ama bütün kaynakları incelemeye, görmeye çalıştık. Olabildiği kadar tabii çok boyutlu bir mesele. Kadın sağlığı, üreme sağlığı ilk başta etkilenen konulardan biri. Depremden önce hamile olan kadınların düşük yaptığı, pek çok kadının erken regl olduğu ve hijyen şartları zorlaştığında başka sağlık riskleriyle karşı karşıya olduklarını göstermeye çalıştık raporumuzda. Bölgede çalışan ve afet koşullarında, olağanüstü koşullarda, sağlık konusunu yakından izleyen çok deneyimli bir örgüt olarak Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik Kolu. Onların deneyimlerinden faydalandık. Göstermeye çalıştık. Burada esas mesele; kadınların genel olarak koşullarının zorlaşması, bakım yükünün ağırlaşması, çocuklarının yaşı da durumu değiştirmiyor. Tabii ki bebek bakımında durum değişiyor ama çocuğu olan kadınlar yardım noktalarına çocuklarını bırakıp gidemiyor ve yardımlara erişemiyorlar. Bu faktörleri önceden bilip buna göre mobilize etmek gerekiyor. Bu depremde hiçbir şey yönetilmediği için bunu da bir gereksiz detay gibi algılayacak olanların varlığını biliyoruz. O yüzden de belgelendirmek istedik.”