Adviye Yüksel Yazdı
6 Şubat’ın üzerinden tam tamına 7 ay geçti. Halen kamyonlarla enkazlar taşınıyor. Tabii bunların nereye döküldüğünü tam bilmiyoruz fakat Belen’den inerken bazı kuytularda enkaz döküntülerini gördüğümüz de oluyor. Bu sıcak günlerde iş makinaları çalışıyor. Her köşe başında her meydanda, hasarlı binalar kepçelerle tozu dumana katarak çalışıyor .
Haaa !! Bu iş tabii ki yapılacak. Enkaz kaldırılacak zira yaz mevsimi bitiyor . Okullar açılacak. Eğitim başlayacak. İvedilikle bu işler yapılmalı.
Hatay genelinde su sorunu had safhada. Su, evlere dahi günü gününe verilemiyor .
Bir de bu sıcakta enkaz kaldırma işinin su kullanılmadan yapıldığını düşünün .
Toz bulutları yoğun bir şekilde o yörede örnekleniyor. Yaa biz tozdan değil de esas olan ASBEST’ten korkuyoruz . Zira ASBEST kanser yapıcı bir madde . Bu maddeyi taşıyan her inşaatta kullanılan birçok malzeme , yıkım esnasında ortalığa saçılıyor .
Şimdi akla gelenleri şöyle bir sıralayacak olursak :
Şehirde yaşayanları mı korusak ?
Yıkımı yapan bu enkazı taşıyanları mı korumaya alsak ?
Yoksa havada asılı kalan bu toz bulutlarının oluşmasını önlemek için SU bulmak için mi yollara düşsek !!!
İnşaatlarda kullanımı 2013 yılında yasaklanan ASBEST, ısı geçirmeme özelliği olan amyantlı bir madde . Fakat solunum yolu hastalıklarının başlıca sorumlusu olan bir madde . Akciğer kanserine sebep olmaktadır .
Depremde yıkılan evlerin enkazları bu maddenin ortaya çıkmasına neden oldu . Haliyle bu yıkılan evlerin enkaz kaldırma işlemlerinde ise insanlar çalıştığından, alınması gereken tedbirler var .
Fakat acaba bu tedbirler alınıyor mu ?
En azından maskeli bir çalışma ve enkazın sulanması gibi .
İki gün önce Belen’den İskenderun’a indim. Ben yanımda maske ile gittim . Ve maskemi takarak yıkım yapılan yerlerden öylece geçtim .
Şehir zaten bildiğimiz şehir olmaktan çıkmış. Yıkılan evimin yerinde düz bir alan oluşmuştu .
Selam vererek geçtiğim hiç bir komşu ve iş yeri yoktu artık .
Bunların telafisi belki yıllar sürer . Fakat bir de sağlık sorunu çıkmaz inşallah . Kaşıntısı olan çok kişi var bu aralar . Acaba UYUZ mu ?
veya el ayak hastalığı mı ? Yoksa KIZAMIK mı ?
İnanın aklıma gelmeyen daha bir çok hastalık beynimi kemiriyor ..
Bizim çocuklarımızın bu aklıma gelen hastalıkların hepsinden aşılı olduğunu biliyoruz .
Aşı karneleri vardı hep çocukların . Tarihi sırasına göre Ana Sağlık Merkezi denilen birimlerde aşılar yaptırırdık .
İyi de bizim uyguladığımız bu sağlık tedbirlerini MÜLTECİ ler uygulamış mı acaba ülkelerinde ve ülkemizde .
Sonuç olarak şu ki :
*Depremin zararlarına mı ?
*Depremde ölenlerimize mi ?
*Deprem sonrası bizi bekleyen olumsuzluklara mı ?
Üzülelim ve odaklanalım !!
Bizim, evimizden alabildiğimiz tek şey: Depremin beşinci günü akşamı eşimin cesedi oldu . Gece 12 gibi ceset torbası ile ışıldaklarla defnettik onu .
Oğullarım ve kızımla ertesi günü İskenderun’u terk ettik . Mart ayının ilk günleri idi; Mahalle muhtarımız, bizim binanın enkaz kaldırma işinin başlayacağını bildirdi bize . Büyük oğlum bana ve kardeşlerine şöyle dedi .
“Bu evin enkazından tek alabileceğiniz yatak , yorgan , ve giysiler olabilir . Diğer eşyalar kırılmıştır zaten . Bu aldıklarınızı da ne kadar temizleseniz de , temizlenmez . ASBEST maddesi 2-3 yıl sonra size KANSER olarak döner dedi . Ve biz evimizden hiçbir şey kurtaramadık .!!
Dönmedik ve o eşyaları hiç sahiplenmedik .
Şimdi ise bu tozlardan insanlarımızın korunması için lütfen “TEDBİR … TEDBİR!” diyorum ..
ADVİYE YÜKSEL