Eğitim Sen Hatay Şubesi, 2023/2024 eğitim öğretim yılını değerlendirirken, Depremden dolayı sorunların artarak devam ettiğine dikkat çekildi.
Eğitim sen Hatay Şubesi Yönetim Kurulu, ilk yarı dolayısıyla yaptığı Basın açıklamasında, şu değerlendirmelerde bulundu:
“2023/2024 eğitim öğretim yılının ilk yarısı bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizliklerin derinleştiği, çocukların eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamadığı, eğitime erişimde yaşanan sorunlar ile birlikte en temel sorunların varlığını sürdürdüğü bir dönem olmuştur. 6 Şubat depremleri deprem bölgesinde eğitim öğretimde yaşanan sorunların daha da ağırlaşmasını beraberinde getirmiş mevcut eşitsizlikleri derinleştirmiştir. Deprem nedeniyle birçok okul yıkılmış ve hasar görmüştür. Yıkılmayan, az hasarlı olan ve nisan ayında bir kısmı açılan okullara, eylülde başlanan tadilat nedeniyle eğitim öğretim aksamış çok sayıda öğrenci bu durumdan olumsuz etkilenmiştir. İlimiz Hatay depremden en çok etkilenen illerden birisi olmakla birlikte 1. Yıl dönümüne yaklaştığımız bugünlerde sorunlarımız çözülmemiş aksine artarak devam etmiştir.
İlimize yeni atanan bir çok öğretmenin sağlıklı barınma ve ulaşım sorunu devam etmektedir. 6 Şubat depreminde en çok yıkım ve ölümün yaşandığı ilçe olan Antakya’da Milli Eğitime bağlı 190 civarında okul binası varken bunların yaklaşık olarak yarısında eğitim öğretim yapılamamaktadır. Öyle ki Derslik sayıları yetersiz, hasarlı okul binaları onarılmamış, neredeyse tüm okullar ikili eğitime dönmüş, okula gittiğimiz yollar bozuk ve toplu taşıma araçları son derece yetersizdir. Aradan bir yıl geçmesine rağmen temiz içme suyu; ulaşım, barınma ,sağlık ve eğitim insanca yaşam koşulları oluşturabilmiş değildir. Bizler Hatay’ın Özel afet bölgesi olarak ilan edilip bir an önce yaralarımızın sarılmasını beklerken her geçen gün yaşamımız daha da zorlaştırılıyor, kentimizde yaşanan yıkım daha görünür olmaya devam ediyor. Hasarlı okul binaları onarılıp eğitim öğretime hazır hale getirilmediği gibi az sayıda sağlam kalan okul binaları ise resmi kurumlara tahsis edilmiştir. Kış döneminin ortasına geldiğimiz bu süreçte onlarca okul ısınma problemi yaşamaya devam etmektedir. Öğretmenlerden istenen onlarca evrak ve işleme karşın internet sorunu devam etmekte, kentin neredeyse hiçbir mahallede internet alt yapısı bulunmamaktadır, tüm bunların yanı sıra öğrencilerimiz yaz saati uygulaması nedeniyle zifiri karanlıkta okula gitmek, akşam geç saatlerde okuldan eve dönmek zorunda bırakılmıştır. Okullar eylül ayında eğitim öğretime hazırlanamamış, bir çok resmi kurum okulları eylül ayında dahi halen boşaltmamış ve öğrencilerimiz’in ders çalışabilecekleri fiziki ortamlar ortadan kalkmış iken yapılan ortak sınav ile fırsat eşitliği ilkesi rafa kaldırılmış, eğitim’in niteliği bir kez daha sınavlara sıkıştırılmıştır.
Kentimizde yaşanan süreç içler acısı iken ülke genelindeki durum ise maalesef iç açıcı değildir. Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı istikrarlı artmaya devam etmektedir. Türkiye’nin ‘eğitime en çok payı ayırıyoruz’ söyleminin gerçeği yansıtmadığını görmek için halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının artış seyrine bakmak yeterlidir. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, her adımın paralı hale geldiği bir eğitim düzeninde velinin de öğrenicinin de eğitimcinin de kendi haklarını elde etmesini tek yolu, hiç kimseyi dışlamayacak, herkes için gerçek anlamda eşit bir eğitim düzenin kurulmasıdır. Bunun için tüm eğitim masraflarının devlet tarafından üstlenildiği, zenginle fakirin aynı eğitimi aldığı koşulların oluşturulması gerekmektedir.
Öte yandan hükümet ÇEDES projesi ile Türkiye’de eğitim sisteminin en temel bilimsel ilkelerinden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşırken, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmış durumdadır. MEB’in geçmişte eğitimin dinselleştirilmesi hedefiyle Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklerle ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmiştir.
Bizler Eğitim Sen olarak geçmişten bugüne eğitimin bütün kademelerinde eğitimin niteliğini yükseltmek, çocukların özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi için somut adımlar atılması gerektiğini savunmaya devam edeceğiz.
Eğitimde sadece gericileşme değil aynı zamanda ticarileşme de son derece hızlı bir şekilde ilerliyor. 2021 yılının aralık ayında 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle mesleki eğitim merkezlerinin yaygınlaştırılması ve meslek lisesi öğrencilerinin işletmelerde ucuz iş gücü olarak çalıştırılmasının önü açılmıştır. Çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılarak kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu şeklinde tasarlanan MESEM’ler uygulamanın başladığı günden bu yana çocukları çarklarında öğüten bir sistem haline gelmiştir. Son olarak 9 Ocak 2023 tarihinde İstanbul esenyurtta Akçaburgaz Mahallesi’ndeki demir-çelik fabrikasında staj yapan Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) öğrencisi Arda Tonbul iş kazası sonucu hayatını kaybetmiştir.
Eğitim Sen olarak:
- MESEM’ler aracılığıyla çocuk emeğinin sömürüsüne son verilmesini
- Laik ve Bilimsel eğitimi dinamitleyen tarikat ve cemaat vakıflarıyla yapılan protokollerin son bulmasını
- Özel okullar yerine kamu okullarına kaynak ayrılmasını
- Ataması yapılmamış tüm meslektaşlarımızın atamalarının yapılmasını
Talep etmeye devam edeceğiz ayrıca ilimiz özelinde:
- Öncelikle Hatay’ın özel afet bölgesi ilan edilmesini
- Hasarlı ve yıkılmış olan okullarımızın yerine bir an önce güvenilir okullar inşa edilmesini
- Tüm öğrencilerimize bir öğün ücretsiz yemek verilmesini
- Servislerin tüm öğrencilerimizi bir an önce eksiksiz bir şekilde taşımasını
- Öğretmenlerin barınma sorununun sağlıklı ve güvenli alanlar olacak şekilde bir an önce inşa edilmesini
- Kentimizde toplu taşımanın güzergah ve saatlerinin artırılmasını
- Yaz saati uygulamasının kaldırılmasını
- Kentimizde bir an önce temiz içme suyu sorununun çözülmesini
- Öğretmen, öğrenci ve velilerimiz ile psikososyal çalışmalar yapılmasını
- Deprem bölgesinde çalışan kamu emekçilerinin ekonomik ve özlük haklarının iyileştirilmesini
- Resmi kurumların okulları bir an önce boşaltmasını
talep ediyor ve mücadelemizi ikinci dönem büyüterek devam ettireceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.”