Yusuf Altunay 1956’da Antakya’da doğdu. Resimle ilk kez ilkokulda ilgilenmeye başladı ve 1987’de Antakya Arkeoloji Müzesi’nde ilk sergisini açtı. 6 Şubat depreminden önce, 28 yıldır Saray Caddesi’nde ressamlık yapan Altunay, Antakya’da resme 1995’te başladı. 1991’de aynı caddede bir restoranda çalışırken fırsat buldukça resim çiziyor ve bunları satıyordu.
O dönemde Almanya’daki bir dostu onu Almanya’da çalışmak için davet etti. 1992’nin başlarında Almanya’ya giden Altunay, hem restoranda çalıştı hem de resim yapmaya devam etti. Geceleri restoranda çalışıyor, gündüzleri Almanya sokaklarında resim çiziyordu. Burada da resimlerine alıcı bulmayı başardı.
Çizdiği ilk resim, bir annenin kucağında çocuğuyla otururken portresiydi. “Çok zorlanmıştım çünkü çocuk kucakta sürekli hareket ediyordu, ama sona geldiğimizde gayet güzel bir resim çıktı ortaya,” diyen Altunay, sokaktaki insanların alkışlarıyla ilk büyük heyecanını yaşadı. Daha sonra Stuttgart ve Aalen’de sergiler açtı ve Alman basınında yer aldı. Sergilerinde genellikle Antakya resimlerini çiziyordu. Gittiği her yerde memleketi Antakya’nın kültürünü yansıtmak istemişti.
1995 yılında en sevdiği işi, resim çizmeyi, kendi memleketinde devam ettirmek için Antakya’ya döndü. Saray Caddesi’nde bir atölye açtı ve Almanya’da keşfettiği taş pastel yöntemini Antakya’ya getiren ilk ressam oldu. Antakya’da resimlerine beklediğinden daha fazla talep oldu. 28 yıllık Saray Caddesi hayatında sayısız sergi açtı ve 500’den fazla öğrenciye resim kursu verdi. Ancak maalesef depremde işyerini ve en sevdiği resimler başta olmak üzere çoğu emeği yerle bir oldu.
Depremde iş yerini ve evini kaybeden Altunay, ilk 1,5 ay Antalya’da, daha sonra 2,5 ay Kırşehir’de kaldı. Ardından memleketine dönme kararı aldı. “Antalya’da Konyaaltı’nda kalıyorduk. Orası cennet gibi bir yer olmasına rağmen bize cehennem gibi geliyordu. Antakya burnumda tütüyordu. Birçok yabancı ülke gezdim, Türkiye’nin %80’ini gezdim ama memleketim gibisini, memleketimdeki insanlar gibisini bulamadım. Antakya burnumda tütüyordu, o yüzden ne pahasına olursa olsun el ele verip Antakya’mızı ayağa kaldırmak için döndüm. ‘Sanat iyileştirir’ parolasıyla yola çıktım. Antakya’ya dönen ilk sanatçılardanım. Döndüğümde herkes gibi biz de çadırlarda, yağmurda çamurda zor zamanlar geçirdik. Sonra çok şükür bizim de evimiz oldu. Prefabrik bir ev yaptık. Bu evi yaparken amacım bir bölümünü atölyeye çevirmekti fakat ailemiz geniş. Çoluk çocuk, torun torba beraber yaşarız ve iki oda yetmezdi. Bu yüzden evin yanına eski saçlardan derme çatma bir atölye yaptım. Valilikten gelen bilgiye göre yakın zamanda bir sanat köyü kuracaklar ve bana da yer verecekler. Onu beklerken burada devam edeceğim. O açıldığında orada resim yapmayı ve burada kurs vermeye devam etmek istiyorum. Çok şükür kendimi toparlamaya başladım. Babadan kalma parselin üstüne iyi kötü bir ev yaparak yaşıyoruz ama diğer sanatçı arkadaşlarım aynı durumda değil. Bu nedenle başta mülki idareler olmak üzere STK’lar ve iş adamlarından sanata ve sanatçıya karşı daha duyarlı olmalarını talep ediyorum,” dedi.
Şu anda Hatay’ın Defne ilçesi Meydancık Mahallesi’nde evinin yanında kurduğu atölyede yeniden resim çizen ve kurs veren Altunay, “Tüm dostlarımı ve yeni öğrencilerimi heyecanla bekliyorum. Her yaştan insan benimle resim çizmeyi öğrenebilir” dedi.