Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından, saha çalışmalarını depremden doğrudan etkilenen kentlerde yoğunlaştıran Suna’nın Kızları Sivil Toplum Örgütü, geçici barınma alanlarında yaşayan çocukların fiziksel ve duygusal iyi olma hallerini, ihtiyaçlarını ve yaşam koşullarını, kız çocuk odaklı bakış açısıyla inceleyen 3’üncü Deprem Raporu’nu yayımladı. Çalışmalara danışmanlık yapan Zeynep Kılıç, çocukların hayallerine ilişkin soruya ”meslek” sahibi olmak şeklinde yanıt verdiklerini belirterek, ”Bunu ülkemizde meslek sahibi olmadan herhangi bir hayalin gerçekleşmeyeceği gerçeğiyle düşünmelerine yorabiliriz” dedi.
Geçen yıl nisan ve ağustos aylarında yayımlanan iki raporda, geçici barınma alanlarını, özellikle kız çocukların iyi olma halleri açısından inceleyerek bu alanlarda çocukların yaşamlarına ve ihtiyaçlarına odaklanan Suna’nın Kızları, üçüncü Deprem Raporunda Adıyaman, Hatay ve Kahramanmaraş’a odaklandı.
Bu illerde çocuklara destek olmak için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile iş birliği içinde dört Çocuk Yaşam Merkezi (ÇYM) kuran Suna’nın Kızları, son raporda geçici barınma alanlarındaki yaşamı, çocukların gözünden, özellikle kız çocuk odaklı bir bakış açısıyla inceledi.
Raporda, çocukların sosyalleşmelerinde en büyük engelin ev içi bakım yükü olduğu, sosyalleşme olanaklarının yetersizliğinin kendi aralarında fiziksel şiddeti artırdığı, çocukların eğitim olanaklarının yetersiz kaldığını söylediği ve çocukların hayallerine ilişkin soruya meslek sahibi olmakla cevap verdiği belirtildi.
Suna’nın Kızları Araştırma Koordinatörü Aysel Madra ile kurumun çocuk güvenliği çalışmalarına danışmanlık yapan Zeynep Kılıç, raporu ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi.
6 Şubat depremlerinden yaklaşık bir ay sonra Adıyaman, Gaziantep, Hatay ve Kahramanmaraş’a yaptıkları saha ziyaretinin bulgularını “Deprem Bölgesindeki Geçici Barınma Alanlarına Kız Çocuk Odaklı Bakış: Mekânsal Koşullara ve Çocuk Hizmetlerine Dair Değerlendirme” başlıklı ilk raporlarında 2023 Nisay ayında yayımladıklarını belirten Araştırma Koordinatörü Aysel Madra, raporda ergenlik çağındaki çocukların, gelişimsel ihtiyaçlarını sağlayacak hizmetlere erişmekte zorlandığı ve 12-18 yaş aralığındaki çocuklara özgü bir alan bulunmamasının dikkat çekici olduğunu söyledi.
Kız çocuklar üzerlerinde ağırlaşan bakım yükü, kişisel bakım ihtiyaçlarını karşılamakta yaşadıkları zorluklar ve akranlarıyla sosyalleşebilecekleri alan eksikliği çocukların sıklıkla kendileriyle paylaşılan ihtiyaçlar olduğuna dikkati çeken Madra, Çocuk Yaşam Merkezleri’nin ihtiyaçlardan ve bulgulardan hareketle tasarlandığını kaydetti. Madra, Ağustos 2023’te “Konteyner Kentlerde Çocukların Yaşam Alanlarına Kız Çocuk Odaklı Bakış” başlıklı 2’inci raporda Hatay ve Kahramanmaraş’taki konteyner kentlerde kurulan ilk iki Çocuk Yaşam Merkezi’ni kullanan çocuklarla yürütülen çalışmalardan yola çıkarak onların geçici barınma alanlarındaki yaşamlarına ve ihtiyaçlarına odaklandıklarını aktardı.
”Çocuklar bir süre geçici alanlarda yaşayacakları fikrini kabullenmiş”
Aysel Madra, şunları kaydetti:
”Kız çocuk odaklı bakış açısıyla yürüttüğümüz değerlendirmelerde çocukların bir süre daha geçici alanlarda yaşayacakları fikrini kabullenmiş olduklarını gördük. Çocuklar konteyner kentlerin koşullarına uyum sağlamış durumda olsalar dahi, onların ihtiyaçları doğrultusunda güvenli alanlar oluşturulmasının ve hizmetler sağlanmasının önem teşkil ettiğini yeniden fark ettik. Özellikle okulların kapalı olduğu dönemlerde, konteyner kentler içerisinde özgürce ve güven içerisinde hareket edebilmenin ve arkadaşlarıyla vakit geçirmenin çocukların fiziksel ve duygusal halini olumlu etkilediğini gözlemledik. Kız çocuklar üzerindeki ev içi bakım yükünün sosyalleşme ve kendine zaman ayırma ihtiyaçlarının önündeki en büyük engellerden biri olduğu, çocuklarla yaptığımız görüşmelerden yola çıkarak yaptığımız tespitler arasındaydı.”
”Kız çocuk odaklı tasarım’ın kız çocuklarının koşullarına, özgün ihtiyaçlarına, bakış açılarına ve beklentilerine öncelik veren bir yaklaşım olduğunu aktaran Aysel Madra, onların kendi yaşamlarına ilişkin kararlarda söz sahibi olmasını desteklemek için uygulandığını söyledi.
”Kız çocukları cinsiyete dayalı çoklu risklerle karşı karşıya”
Afet durumlarında kız çocuklarının her alanda yapabilirliklerini engelleyen cinsiyete dayalı çoklu risklerle karşı karşıya kaldıklarını belirten Madra, ”Halihazırda çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirmeler, gebelik, fiziksel ve duygusal istismar gibi risklerle karşı karşıya olan kız çocukların bu risklere maruz bırakılma olasılığı afet ve kriz zamanlarında daha da artıyor. Başta kız çocuklar olmak üzere tüm çocukların ihtiyaç ve beklentileri için fiziksel ve duygusal olarak güvenli alanlar, programlar ve süreçler tasarlamak çocukların bu dönemde maruz kaldıkları olumsuzlukları mümkün olduğunca azaltmak için çok önemli” diye konuştu.
Madra, çocukların gündelik yaşamlarında karşılaştıkları süregelen zorlukları ve ihtiyaçları ortaya koyarken bir yandan da değişiklikleri, okulların açılmasıyla birlikte eğitim hayatlarındaki durumlarını anlamaya çalıştıklarını söyledi. Raporda özellikle çocukların okul yaşamlarını detaylı olarak ele aldıklarını ifade eden Madra, depremin üzerinden bir yıl geçtikten sonra onların bugünkü durumlarını değerlendirmeye ve geleceğe ilişkin planlarını ve hayallerini anlamaya çalıştıklarını aktardı.
“Sosyalleşme olanaklarının yeterli olmaması, fiziksel şiddetin ortaya çıkmasına neden olabiliyor”
Çalışmalara danışmanlık yapan Zeynep Kılıç da son raporda deprem bölgesindeki çocukların sosyalleşme koşullarına ilişkin, şunları söyledi:
”Konteyner kentlerde kurum ve kuruluşların sundukları olanaklara bağlı olarak çocuklara sunulan hizmetler farklılaşabiliyor. Bazı yerleşkelerde, çocuklar, sosyal etkileşimlerini büyük ölçüde ÇYM’ler gibi güvenli alanlarla sınırlı tutabiliyor. Mevcut sosyalleşme olanakları çocukların ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde olmayabiliyor ve bu durum, onların hem duygusal gelişimlerini hem de sosyal bağlarını olumsuz etkiliyor. Özellikle kız çocuklar, güvensizlik ve kısıtlı alanlar nedeniyle sosyalleşme fırsatlarından daha da mahrum kalıyor. Ergen yaştaki çocuklar için sosyalleşme olanaklarının yeterli olmaması, fiziksel şiddet gibi durumların ortaya çıkmasına neden olabiliyor.”
“Çocuklar eğitim süreçlerine dair aldıkları desteğin sınırlı kaldığını dile getiriyor”
Deprem bölgesindeki çocukların eğitime erişimi ve okulla olan ilişkilerinin oldukça zorlu bir süreçten geçtiğini kaydeden Zeynep Kılıç, okullara erişimin, fiziki ve sosyal koşullar nedeniyle büyük ölçüde sınırlı olduğunu söyledi.
Konteynerlarda eğitim alan çocukların, ders sürelerinin 30 dakikaya indirilmesi gibi kısıtlamalarla karşı karşıya kaldıklarını, fiziki koşulların yetersizliği ile güvenlik risklerinin de eğitim süreçlerini olumsuz etkilediğini dile getiren Kılıç, şunları kaydetti:
”Okullarla ilişkileri incelendiğinde, çocukların okula gitme isteği genellikle sosyal bağlarla, yani öğretmenleri ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri üzerinden şekilleniyor. Çocuklar, öğretmenleriyle pozitif ilişkiler kurduklarında, derslerde daha motive olduklarını ifade ederken; öğretmenlerin ilgisizliği ya da sert tavırları karşısında okula karşı ilgilerini kaybettiklerini belirtiyorlar. Karşılaştıkları sıkıntılar, özellikle depremin travmatik etkileriyle birleştiğinde, çocukların akademik gelişimlerini ve okula olan aidiyet duygularını olumsuz etkiliyor. Çocuklar eğitim süreçlerine dair aldıkları desteğin sınırlı kaldığını dile getiriyor. Çocukların öğrenme süreçlerini destekleyecek daha kapsayıcı ve adil bir eğitim ortamı sağlanması, eğitime erişimlerini kolaylaştıracak adımlar atılması hayati önem taşıyor.”
Hayaller bir ”meslek” sahibi olmak…
Zeynep Kılıç, raporda çocuklarla onların gelecek hayallerine ilişkin de konuştuklarını belirtti ve çoğunlukla hayallere ilişkin sorulan soruya çocukların ”meslek” olarak yanıt verdiğini dile getirdi. Kılıç, şunları söyledi:
”’18-20 yaşlarında yaşamınızda ne olsun isterseniz bir hayal edin’ sorusuna çocukların meslekle yanıt vermelerini, ülkemizde meslek sahibi olmadan herhangi bir hayalin gerçekleşmeyeceği gerçeğiyle düşünmelerine yorabiliriz. Bununla birlikte meslek sahibi olmanın kız ve oğlan çocuklar için ayrı anlam taşıdığını da unutmamak gerekiyor. Kız çocuklar için meslek, okumayı sürdürmek ve kendi parasını kazanmak demek. ‘Kendi ayakları üzerinde durmak’, ‘kendi istediği gibi yaşamak’ ifadeleri erkek çocuklardan değil, kız çocuklardan duyuyoruz. Bu bağlamda, çocukların hepsinin kendisi için bir meslek seçmiş olmasını bağımsızlıklarının bir yolu olarak görmek gerekiyor. Kız çocukların seçtiği mesleklerin başında öğretmenlik geliyor. Avukat, savcı, doktor, hemşire, polis (yunus polisi), kuaför, güzellik uzmanı olmak isteyen kız çocuklar da var. Oğlan çocuklarda meslek düşüncesinin kızlar kadar yüksek olduğunu söylemek mümkün değil.
”Kız ve oğlan çocukların ortaklaşan bir hayali motor ehliyeti almak”
Meslek dışında kız ve oğlan çocukların ortaklaşan bir hayali motor ehliyeti almak. Özellikle Hatay’da ama tüm kentlerde de var olan koşullarda bir yerlere gidebilmenin, hatta konteyner kent içinde rahat hareket edebilmenin en kolay yolu motorlar. Kız çocuklar yine bağımsızlıklarıyla ilişkisini kurarak, ‘kimseye muhtaç olmamak’, ‘istedikleri zaman, istedikleri yere gidebilmek’ için ehliyet sahibi olmak istiyorlar. Kızlar için, şimdi yaşamlarına dair kararlarını alamadıkları, izne tabi olan şeyler, gezmek ya da makyaj yapmak hayali 18 yaşa ertelenmiş durumda.”