Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, TBMM’de görüşülmeye başlanan İklim Kanunu hakkında yazılı bir basın açıklamasında bulundu.
YILDIRIM KARA: OLDUBİTTİYE GETİRİLEN BİR İKLİM KANUNUNU REDDEDİYORUZ
Kanun teklifinin bir oldubitti halinde hazırlandığını dile getirerek sözlerine başlayan Kara, “İklim Kanunu, iklim krizinin sonuçlarını daha doğrudan ve yakıcı biçimde hissetmeye başladığımız bu dönemde artık bir zorunluluk halini almıştı. Bu amaçla, TBMM’nin 27’nci döneminde, 2021 yılında bir komisyon kurulmuştu ve o dönem görev yapan milletvekillerimiz, bu komisyonun çalışmaları kapsamında nasıl bir İklim Kanunu hazırlanması gerektiğine dair, kılavuz niteliğinde görüşler ortaya koydular, tavsiyelerde bulundular. Görüşmeler sırasında, bu görüş ve tavsiyelerin dikkate alınmadığını; İklim Kanununun iktidarın eliyle bir oldubittiye getirilmek istendiğini, kanunun odak noktasının iklim krizinin piyasasını kurmak olduğunu gördük. Kanun, mantığı itibarıyla yanlış; içeriği açısından da yetersiz ve çelişkilidir. Örneğin teklif metninde, karbon emisyonlarının azaltılmasının doğal yöntemi olarak, yutak alanların yani karbon emisyonlarının azalmasını sağlayan, başta ormanlık araziler olmak üzere, ekosistem birimlerinin korunmasına atıflar yapıldığı görülüyor. Ancak Türkiye Ormancılar Derneğinin 2022 yılında yayımladığı “Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması” başlıklı raporuna göre, ormanlaşma süreci, metruk alanlarda, daha önceden başka amaçlarla kullanılan arazilerin kendi kendine ormanlaşmasıyla gerçekleşirken şehirlerimizde, özellikle Marmara’daki sanayi şehirlerinin bulunduğu illerde, orman dokumuzu hızla kaybediyoruz. 2003-2021 yılları arasında 609 bin hektarlık arazinin ağaçlandırıldığı doğru ancak bundan önceki yirmi yılda, yani 1984-2002 döneminde bu sayı 1 milyon 115 bin hektar olarak gerçekleşmiş. Var olan orman alanlarımızda ise azalma devam ediyor: 2023 yılından bugüne kadar yaklaşık 45 bin hektarlık orman arazimiz yangınlar sonucunda zarar görürken, 2012-2020 yılları arasında ormancılık dışı uygulamalara tahsis edilen orman alanlarının büyüklüğü ise 342 bin 846 hektar olarak ölçülmüştür. Bu tahsis edilen alanların yüzde 37’sinin enerji, yüzde 25’nin ise madencilik sektörünün kullanımına verildiğini görüyoruz. Maden ocakları açılması gerekçesiyle, ormanlık alanları kapsayan projelere onay verilmeye devam edildiğini biliyoruz; bundan dolayı kanun, yutak alanların korunması ve genişletilmesi yönünde bir hüküm getirse bile, iktidarın bugüne kadarki uygulamalarının bu alanları önceleyen bir politikayı temsil ettiğini söylemek güçtür. Bir oldubittiye getirilmek istenen, üstünkörü hazırlanmış bir İklim Kanununu kabul edemeyiz; bu nedenle, mevcut haliyle kanun için ‘ret’ oyu kullanacağız” dedi.
KURUMLARIN BİRBİRLERİNDEN VE KANUNDAN HABERİ YOK
Kanun teklifinde, karbon emisyonlarının azaltılmasına ilişkin hedeflerin belirlenmesinde hatalar yapıldığını vurgulayan Kara, “Kanun teklifine göre, karbon salınımlarının azaltılmasında kurumların birlikte, uyum içerisinde çalışmaları, dikkatlerini bu hedefe yöneltmeleri öngörülmüş. Ancak Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanan planlara ve yapılan açıklamalara bakıldığında, net sıfır hedefine tam anlamıyla uygun bir anlayışın bulunmadığı görülüyor. Bakanlığın 2022 tarihli Ulusal Enerji Planında, 2030 yılına kadar 1,7 GW kapasiteye sahip bir yerli kömür santralinin; 2035 yılına kadar 10 GW yeni doğal gaz kombine çevrim santralinin devreye alınacağı ifade ediliyor. Bakanlık, 2022’den 2035’e kadar kurulu güç kapasitesinin 95,9 GW düzeyinden 189 GW düzeyine çıkartılacağını; bu artışın yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanacağını beyan ederek fosil yakıt kullanımında oransal bir azalma gerçekleşeceğini açıklıyor ancak kömür ve doğal gazdan elde edilen elektriğin miktarı da artıyor: Doğal gaz santrallerindeki kurulu güç 25 GW düzeyinden 35’e çıkarken, kömür santrallerindeki kurulu güç de 20 GW düzeyinden 24’e yükseliyor. Böylece, bir bakıma, toplam kurulu güç içinde kömür ve doğal gazdaki, dolayısıyla sera gazı emisyonlarındaki artış, yenilenebilir enerji kaynaklarındaki artışla maskeleniyor” ifadelerini kullandı.
YTEKLİFTE SAĞLIK ETKİ MALİYETİ VE SU KAYNAKLARINA YER VERİLMEDİ
Kanun teklifinde pek çok önemli kavrama yer verilmediğinin altını çizen Kara, “Dünya Sağlık Örgütü, kömür için ‘görünmez katil’ ifadesini kullanır. Kömürün yakılması sonucunda ortaya çıkan partikül maddelerin nefes yoluyla solunum sistemine nüfuz ederek, etkileri ancak yıllar içinde ortaya çıkan ve tedavisi çok güç hastalıklara yol açtığını biliyoruz. Ancak kanunu hazırlayanlar bu basit gerçeği unutmuş olacaklar ki teklif metninde kömür kullanımının azaltılmasına yönelik açık bir hüküm yer almıyor. Teklifte bir karbon piyasası kurulması, emisyon ticaret sisteminin altyapısının oluşturulması tüm detaylarıyla anlatılıyor ama kömür kullanımı nedeniyle ortaya çıkan sağlık etki maliyetinden, bir kere olsun bahsedilmiyor. Aşırı sulama ve kuraklık nedeniyle azalan su kaynaklarının daha verimli kullanılmasından dahi söz edilmemiş. Oysa biz, iklim krizini, en çok su kaynaklarının azalmasından, su stresinin artmasından takip edebiliyoruz. Bu kavramlar yerine bir Karbon Piyasası Kurulunun kurulacağından söz edilmiş ama o kurula özel sektör temsilcileri, meslek odaları, STK’lar, uzmanlar ‘gerekli görüldüğü durumlarda, oy hakkı olmaksızın’ davet edilebilecek. Bu yüzden, özellikle teklifin 6’ncı maddesi üzerinde gerekli itirazlarımızı yaptık, şerhlerimizi verdik. Fakat altını çizmek istiyoruz ki İklim Kanunu, bu haliyle, kabul edilemez çünkü iklim krizini fırsata çevirmekten başka bir hedefi yok. Genel Kurulda da teklif için olumsuz görüş belirteceğiz” açıklamasında bulundu.