Irak’ta Barzani merkezli referandumun ardından hem ülke içindeki, hem de bölge ülkeleri arasındaki referandum karşıtları “ortak çıkar” etrafında bir araya geldiler. Irak içinde Şii ve Sünni Araplar ile Türkmenler referanduma “Hayır!” derken, Türkiye ve İran da Irak merkezi hükümetinin yanında yer alarak, “referandumun yok sayılması” konusunda ittifak oluşturdu. Hatta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)’ne karşı yaptırımlarda uzlaştı. Daha önce bir araya gelemeyen bu büyük “parçalanmışlık” içerisindeki tarafların bir çırpıda uzlaşabileceği de beklenmemelidir. Ama imkânsız da değildir. Önce karşılıklı güven bunalımı aşılmalıdır.
“Barzani referandum öncesi kadar güçlü değil, pişman oldu. Kürtler arasında Barzani’ye karşı muhalefet büyüyor!” deniyor. Buna katılmak mümkün değildir. Referandum öncesindeki gibi, sonrasında da Irak merkezi hükümeti, İran ve Türkiye’nin dışında Barzani’ye karşı bir itiraz yükselmedi. İspanya’da Katalonya referandumuna şiddetle karşı çıkan AB, şayet kendi içinde böyle bir gelişme olmasaydı belki de Barzani’ye alenen destek verebilirdi.
Şu an için ilk dalga bölge ülkeleri lehine savuşturulmuş gibidir. Ama arkasından Tsunami dalgalarının gelebileceği unutulmamalıdır. Çünkü ABD, “Referanduma hayır!” dememiş, sadece “IŞİD’le mücadele varken zamanı değil!” diyerek, aslında yeşil ışık yakmıştır.
Rusya’nın kaçak güreşi de Putin’in son Ankara ziyaretinde konuyla ilgili soruyu “Dışişleri Bakanlığımızın verdiği cevabın dikkate alınması” şeklinde cevabıyla belli oldu. Yani Irak, İran ve Türkiye dışında referanduma ciddi bir itiraz yoktur. Aslında referandumun yapılmaması yönünde bu ülkelerin dahi ciddi caydırıcılıklarının sergilenmediğine tüm dünya şahit olmuştu…
Irak’ta referandumun yakınlaştırdığı Şii ve Sünni Araplar, Türkmenler ve Araplar arasında hala çok ciddi güven bunalımı mevcuttur. Özellikle Kerkük, Musul ve Telafer konularında bu güvensizlik acilen giderilmeyi beklemektedir. Türkiye-İran, Türkiye-Irak ve Suudi Arabistan-İran arasında da güven bunalımı mevcut olup bölge dışı aktörlerce teşvik edilmektedir.
Güven bunalımını gidermek, hem de referandumun etkisini uzun vadede kırmak için neler yapılabilir? Bu konudaki öneriler özetle şöyledir.
– Türkiye, mümkünse İran’ı da yanına alarak Irak’ta Şii-Sünni Araplar ve her iki kesimle Türkmenler arasındaki güven bunalımını gidermeye çalışmalıdır. Bu güven bunalımını ve çatışmayı teşvik eden bölge dışı ve içi odaklar varken bunu başarabilmek kolay değildir. Ama gereklidir. Çünkü bölgenin istikrarı bir bakıma Irak’ın istikrarına bağlı hale gelmiştir.
– Referandum sonucunun olası bir bağımsızlık ilanına götürülmemesi önemlidir. Bu maksatla hem IKYB içerisindeki referandum karşıtı Kürtler kazanılmalı, hem de bölge ülkelerinden Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan bu girişime ortak edilmelidir. Devamında Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı ile de desteklenmeli, böylece Barzani’ye desteğini esirgemeyecek ABD, Rusya ve AB’nin karşısına daha güçlü çıkılmalıdır.
– Devleti yönetenlerin referandum ve sonucunu devamlı kaşıyarak, liderlerinden çok diğer Kürt kitlesinin gururunu kırabileceği düşünülmeli ve susulmalıdır.
– Irak ordusunun ve polisinin Türkiye tarafından eğitilmesi teklif edilmeli, böylece bölge dışı güçlerin etkisi Irak’ta zayıflatılmalıdır.
– İran ve Irak hükümeti nezdindeki girişimlerle Haşdi Şabi’nin Irak kuzeyindeki Sünni Araplar, Türkmenler ve Türkiye’nin endişelerini giderecek önlemler alınmalıdır.
– Kerkük, Musul ve vilayet yapılması sağlanacak Telafer yönetimi konusu iyice tartılmalıdır.
– Türkiye bundan sonra Irak Merkezi Hükümeti’ni muhatap almalı, ancak IKBY ile de belirli bir düzeyde ekonomik ve siyasi ilişkilerini sürdürmelidir.
– IŞİD, el-Kaide türevleri ve PKK terörüne karşı ortak mücadele sağlanmalıdır.
Son Söz: Daha yazacak çok şey var ama yer yok: Bölge kendi göbeğini kendi kesmelidir!
NOT: Kıymetli okurlarımın Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun! 15 Temmuz sebebiyle bir kenara itilen bu en anlamlı milli bayramımızı Biz kutlamaya devam edeceğiz!