İrfan O. Hatipoğlu Antakya Tarım Platformu Başkanı-Veteriner Hekim
Genel ve cumhurbaşkanlığı seçim süreci devam ediyor. Bu seçim sürecinde seçmenler farklı bir deneyim yaşamakta. Siyasal partilerin/adayların söylemleri ile seçmenlerin beklentileri örtüşmüyor. İlgisizler. Bu nedenle partilerin seçim çalışmaları yeterince karşılık bulmakta zorlanıyor. Bunun değişik nedenleri var. Siyasal iktidarın oluşturduğu korku iklimi ve getirdiği yorgunluk… Muhalefet partilerinin siyasal iktidara karşı alternatif politikalar üretememesi. Sürdürülebilir yoksulluğunu ortadan kaldıracak yeni söylemler geliştirmek yerine iktidarın neo-liberal uygulamalarına sessiz kalması. Adayların karşılıklı kişiselleştirdikleri saldırılarına aynı düzeyde yanıt verme çabasına girmesi vb.
AKP hükümetleri ülkeyi sanal kurgularla yönetti. Uyguladıkları neo-liberal politikalarla ülkenin zenginleştiği/geliştiği algısı oluşturuldu. Dışsatım rakamlarının yükselmesini, dev projeleri(!), insanlarımızın tüketim kolaylığı alışkanlığı edinmesini kanıt olarak sıklıkla yenilediler. Oysa AKP hükümetleri uyguladığı politikalarla; sanayileşmekten vazgeçti. Devlet bir tek istihdam yaratacak yatırım yapmadı. Özelleştirme ile kamunun elinde olan sanayi tesislerini haraç mezat yerli ve yabancı işbirlikçilerine sattı. Özelleştirdiklerinin büyük kısmı kapatıldı. Arazileri “kupon arazi” olarak (konut, AVM) değerlendirilmesine sesiz kaldı. İç üretim daraldı. Var olan üretim dışalım yapılmadan –sanayi üretimi yüzde 75 dışa bağımlı- sürdürülemiyor. Başka ülkelerin çiftçisine, sanayicisine destekler duruma getirildik.
Siyasal iktidar tarafından uygulanan neo-liberal politikalarının iflasının tipik örneği tarımsal üretimin bitirilmesidir. Tarımsal üretim “yerli ve milli” olmaktan çıkarıldı. Bitkisel üretim tohum, enerji, tarım kimyasalları (gübre, ilaç), donanım (ekipman) ile dışa bağımlı kılındı. Yetiştirilecek canlı hayvan, sağlığını korumak amacıyla ilaç, aşı, hayvanı beslemek için yem maddelerini, samanı dıştan alır duruma gelindi. Artık emek dışındaki tüm girdilerin dışalımlımı yapılmadan tarımsal üretim yapılamıyor. Üretemiyoruz. Binlerce hektar topraklarımız üretim dışı.
Tarımsal üretimin daralmasının ve dışa bağımlı kılınması üretimi destekleyen tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesidir. Tarımsal üretimin (tütün, çay, et süt, yem, buğday üretimi, gübre, donatım hizmetleri) tüm alanında hizmet veren KİT’ler hızla özelleştirildi. Örneğin TEKEL’in özelleştirilmesiyle net dış tütün satıcılığından, net dış tütün alıcısı durumuna gelindi. İçtiğimiz sigarlarda kullanılan tütünün yalnızca yüzde 10’u yerli tütünden oluşuyor. Bir başka örnek; Hayvancılık sektörü ile doğrudan ilişkili üç KİT (SEK, EBK, YEMSAN) özelleştirilerek hayvancılık dışa bağımlı duruma getirildi. Sürdürülebilir olmayan bu durum, -pahalı ve dışa bağımlı üretim- çiftçilerimizi üremekten vazgeçirdi, kentlerde kapıcı, seyyar satıcı, günü birlik ev temizlikçisi, işçi pazarlarında iş bekleyen eleman durumuna getirdi.
Tarımsal üretim cumhuriyetin kurucuları tarafından dışa bağımlılıkla mücadelede simge olarak görüldü. Ülkenin bağımsızlığını tarımsal üretime dayalı üç beyazla (un, şeker, pamuk) özdeştirdiler. Bu üretim sürecine katılanlarda “milletin efendisi” olarak tanımlandı. Geldiğimiz nokta ise çiftçilerimiz topraklarından kopartılmış, kent varoşlarına “tarım muhaciri olarak yığılarak kapıcı, seyyar satıcı, temizlikçi olarak marjinal duruma düşürüldüler. Çiftçilerimiz yeniden üretir duruma ve onurlarını geri almak için son defa “tamam” diyor.