Hatay Üreten Eller Kadın Kooperatifi Başkanı, Antakya Çevre Koruma Derneği Eski Başkanı Zir.Yük.Müh.Nidal Özdemir, Hatay Valiliği ve Antakya Çevre Koruma Derneği ortak çalışması “Daha İyi Bir Çevre Seninle Başlar Projesi” kapsamında dün küresel ısınma, etkileri ve alınabilecek önlemler konusunda katılımcıları bilinçlendirdi.
Yatırım izleme Koordinasyon Başkanlığı toplantı salonunda düzenlenen, Antakya ve Defne ilçelerinden oda başkanları, muhtarlar ve çok sayıda vatandaşın yer aldığı etkinlikte Özdemir, önlem alınmaması halinde yakın bir gelecekte kuraklık, açlık ve susuzluğun bizi beklediğine vurgu yaptı.
Ortalama sıcaklıklarda artış gözlenecek …
Küresel ısınmanın basit bir anlatımla evrende bildiğimiz tek canlı yaşamın olduğu dünya ekosisteminin ısı ortalamasının artması olduğunu söyleyen Özdemir, İklim değişiklikleri etkilerinin kutuplarda ve dağlarda buzulların erimesi, karların erken eriyerek nehirlerin akış düzenini değiştirmesi, aşırı sıcak ve soğuk dalgaların artması, mevsimlerin dünya genelinde ısınması, kurak dönemlerin uzaması, sel, fırtına gibi afetlerin şiddeti ve sıklığının artması, deniz seviyelerinin yükselmesi şeklinde olacağını bildirdi.
İklimin değişeceğine dair farklı senaryoların varlığından söz eden Özdemir, “Genel beklenti, iyi senaryoda 2100 yılında ortalama sıcaklıkların 2 ila 4 derece artması yönünde. Dünya bankasına göre yeryüzü 2060 yılında ortalama 4 derece ısınmış olacak. İklim değişikliği sadece sıcakların artması anlamına gelmiyor. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi hava olaylarının sıklığı ve şiddetinde artış bekleniyor. Bilim dünyası, iklim değişikliklerinin yıkıcı etkisini en aza indirgemek için ortalama sıcaklıktaki artışın en fazla 2 derece ile sabitlenmesi gerektiğinin zorunluluğunu savunuyor. 2 derecelik bu hedefe ulaşmak için atmosferdeki CO2 artış oranının 450 ppm seviyesini aşmaması gerekiyor ve biz bu eşik değere şu an hızla yaklaşıyoruz. Karbon ayak izi birim karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısında insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür” dedi.
Hatay’da çölleşme, ovada tuzlanma, ürün kaybı, biyoçeşitliliğin azalması …
İklim değişikliğinin ilimiz ve ülkemize etkilerinden bahseden Özdemir şunlara değindi: “2100 yılına kadar deniz seviyelerinde ortalama 50 cm yükselme bekleniyor. Normal senaryoda Akdeniz havzasında normal kış sıcaklığı 2 derece, yaz sıcaklığı4 derece artacak. 2050 yılına kadar Türkiye’de önemli derecede sıcaklık artışı yaşanacağı ve yine bu dönemlerde yağışların azalacağı öngörülüyor. Bu demektir ki yakın bir gelecekte önlem alınmazsa kuraklık, açlık ve susuzluk bizi bekliyor.
Hatay’da ise küresel ısınma çölleşme, amik Ovasında tuzlanma, ürün kaybı, Amanoslar’da biyoçeşitliliğin azalması, endemik bitkilerin yok olması ve kuraklık olarak kendini gösterecektir. Türkiye’deki kişi başı karbon emisyonları artış eğiliminde ve emisyonların yaklaşık dörtte üçü enerji kaynaklı. Enerji üretiminde yenilenebilir kaynaklara yönelmek, fosil yakıt kullanımından vazgeçmek şarttır. Ulusal iklim politikamızda Türkiye’nin hedefi, 2030 yılına kadar temel emisyon senaryosuna göre yüzde 21 emisyon azaltımıdır. Bunun için acil önlemler alınmalı ve uygulamaya geçilmelidir.”
Tarım arazileri amacı dışında kullanılmamalı …
Hatay’ın Büyükşehir Belediyesi olduktan sonra köylerin mahalle olduğunu, dolayısıyla kırsal alanlarda yapılaşma tehdidinin arttığını söyleyen Özdemir, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının engellenmesinin yaşayan insanların farklı şekilde desteklenmesinin önemine vurgu yaptı.
Küçük aile çiftliklerinin kurulmasının gerekliliğine dikkat çeken Özdemir, yapılabilecekler ile ilgili şunlara değindi: “Kırsalda yaşayan halkın gelir düzeyini artırmak için tarımsal desteklemeler artırılmalı özellikle yaygın olan küçük ölçekli tarım işletmeleri desteklenmeli ve bu işletmeler teknoloji ile buluşturulmalıdır. Ülkemizde gıda güvencesinin sağlanması sadece yeterli gıda üretimine bağlı olmayıp, yapısal yoksulluk ve düşük gelir gibi temel ekonomik sorunların çözümüne bağlıdır. Türkiye genelinde ve özellikle de Akdeniz bölgesinde küresel ısınmanın etkileri fazlasıyla hissediliyor. Yapılan incelemelerde elde edilen verilerden hareketle küresel ısınmanın yaratacağı zararlardan en asgari düzeyde etkilenmek amacıyla gerekli olan çalışmaları başlatılmalı ilk önce yapılması gereken mevcut kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlamak ve kaçak elektrik ve su kullanımının önüne geçmektir. Çiftçiler bilgilendirilmelidir.
Su kaynakları verimli kullanılmalı …
Su kaynaklarımızın daha verimli kullanılabilmesi için özellikle tarımsal sulamada damlama yönteminin bütün çiftçilerimiz tarafından kullanılan bir yöntem haline getirilmesi gereklidir. İnsan sağlığı açısından baktığımızda se kent alanları içerisinde daha geniş yeşil alanların bulunması bir zorunluluktur. Yeşil alanlar, kentin hava akımını sağlayarak serinlik oluşturur. Beton ve asfalt gündüz emdiği güneş enerjisini gece dışarı vermekte ve bu nedenle de beton yığını kentler kırsal alanların oranla gündüzleri 1 derece, geceleri ise 6 dereceye kadar sıcak olmaktadır. Bu da klimalar vasıtasıyla enerji kullanımını ve dolayısıyla sera gazı salınımını arttırmaktadır. Sıcak, insanda strese yol açmakta ve özellikle de yaşı ilerlemiş kişilerde ölüme yol açmaktadır.
Sera gazı emisyonlarını kent genelinde azaltıcı önlemler alınmalı. Kentlerde iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirecek önlemler planlanmalı. Sera gazı envanteri çıkarılmalı. Enerji tüketimi ve sera gazi emisyonlarının azaltıcı önlemler alınmalı. Emisyon azaltım hedefi belirlenmeli. Ulaşımda toplu taşıma ve bisiklet yolları kullanılmalı. Evsel atıktan ortaya çıkan metan gazı emisyonları atmosfere çıkmadan toplanmalı ve atıktan elektrik üretilmeli. Enerji üretiminde Kentsel dönüşüm planlanırken yeni binalarda en üst düzeyde enerji verimliliği uygulanmalı. Enerji üretiminde mutlak suretle yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalı. Kömür kullanımından vazgeçmeli. Fosil yakıtlardan enerji üreten tesisler kapatılmalı. Orman alanları artırılmalı, şehir merkezlerine ağaç dikilmeli. Boş yerlere ağaç dikin. Ağaçlar havadaki karbonu alıp oksijen verirken iklimi dengeler. Geri dönüşüm teşvik edilmeli. Kendi bölgemizde, Hatay’da sulak alanları korumalı, kaçak su kuyularına izin verilmemeli. İklim dengesini bozan yatırımlara izin verilmemeli. Kendi enerjisini üreten, yeşil alanı, otoparklı binalarla kentsel dönüşüm yapılmalı. Çevreyi ve çevre yasalarını dikkate almalı. Çevre maliyetleri ve sosyal maliyetler yatırımlarda hesaplanmalı. Sürdürülebilir tüketim yapılmalı. Kurumlar arası ilişki ve doğru yönetim sağlanmalı. Karar vericilerde çevre bilinci oluşturulmalı. Çevre dostu teknolojiler ve ürünler teşvik edilmeli.”