Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) her yılsonunda yapılan geleneksel Ankara Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısına ekonomiye yönelik uyarılar damgasını vurdu.
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, kazanılan zamanın doğru kullanılması durumunda hafif ve kısa süreli bir resesyonla bu sürecin atlatılabileceğini, iflasların başlaması durumunda ise sıkıntıların büyüyebileceğini söyledi.
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik de, biran evvel banka bilânçolarındaki hasarın tespit edilmesi, stres testlerinin yapılması ve geri dönmeyen alacakların bilânçolardan temizlenmesi için gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini dillendirdi.
Bilecik ayrıca, kredi daralması bitmeden bu krizin bitmeyeceğini herkesin kabullenmesi gerektiğini de vurguladı.
İktidarı uyarmak, TÜSİAD yöneticileri için hiç bu kadar zor olmamıştı. Ancak TÜSİAD yöneticilerinin ekonomiye yönelik uyarıları iktidar çevrelerince dikkate alınır mı bilinmez!
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ne derse desin, ekonomi alarm veriyor! İş insanlarının Ankara’dan yükselen feryadı Anadolu’nun her yanında yankılanıyor.
Ayrıca, 6.5 milyon asgari ücretlinin 2019 maaşının belirleneceği ‘Asgari Ücret’ toplantısına katılan 2 çocuklu güvenlikçi Gülden Görmez, milyonların geçim derdini haykırıyor ve “Bu maaşla olmuyor, borcu borçla döndürüyoruz” diyor.
Elbette ki iş insanlarının ve asgari ücretlilerin feryadı sebepsiz değil, ekonomik kriz halkı doğrudan etkiliyor. Aralık 2018 itibariyle ekonomik sıkıntılar daha da büyüyor. Reel sektör yüksek enflasyon ve TL’deki dalgalanma nedeniyle önünü göremiyor. Yüksek faiz oranları kredi kullanımını sınırlıyor. İflaslar dalga dalga KOBİ’lere, esnafa ve çiftçilere yayılıyor. İşsizlik artıyor. Yüksek enflasyon ve işsizlik halkın satın alma gücünü düşürüyor. Düşen talep şirketler kesimini daha da zora sokuyor.
Daha da ötesi var: Türkiye borç batağında debeleniyor. Ne firmalar ne de tüketiciler kredi kullanamıyor. AKP yönetimiyle hayatımıza giren kredi kartları, günümüzde halk kesimlerinin aile bütçesinin hem temel maliyetini oluşturuyor hem de nakit sıkışıklığı yaşayan halk, aile bütçesini kredi kartları sayesinde döndürebiliyor. 2002’de halkın tüketici kredisi borcu 2,2 milyar TL iken, BDDK’nın raporuna göre bugün halkın konut, taşıt ve ihtiyaç kredisi borcu 16 yılda tam 182 kat artarak 403,7 milyar TL’ye çıkmış bulunuyor.
Bu verilerle 80 milyon kişinin bankalara yaklaşık 5 bin TL borçlu görünüyor. Ülkenin toplam dış borcu ise 450 milyar doları aşmış vaziyettedir. Bu haliyle kişi başına borç miktarı 30 bin TL’ye çıkıyor. Türkiye’de her çocuk 5 bin lira borçla doğuyor!
Bugün iktidarda, kendisi için her şeyi az, karşıtları için her şeyi çok gören bir yönetim var! Türkiye, maalesef iyi yönetilemiyor. Bu yüzden, ekonomik kriz daha da büyüyor. Böyle giderse ileride sorunlar daha da büyüyecek ve artacaktır.
ÖNÜMÜZDE YEREL SEÇİM VAR!
Cumhur İttifakı’nın gündeminde ise tek bir konu var: O da, yerel seçimler! Oysaki seçimler vatandaşın derdine çare olmuyor. Her seçimin ardından vatandaşın hayatı biraz daha zorlaşıyor. Mutsuz insanların sayısı çığ gibi artıyor!
Bu çarpık düzenin mimarı olan Özal’ın ‘Liberal Ekonomik Politikaları’ iflas ediyor. Bu sistemde, zenginler daha çok zenginleşirken, fakirler daha da fakirleşiyor. Devlet, üretime yönelik yatırım yapmıyor. Devletin mali kaynakları kamu yararı gözetilerek kullanılmıyor. Vatandaşın ödediği vergiler bina ve taşıt kiraları, temsil ve faiz giderleri, yurtiçi ve yurtdışı seyahat harcamaları, Suriyeli sığınmacılar ve seçim harcamaları yüzünden heba ediliyor. Türkiye’nin biran evvel, Atatürk döneminin ‘Karma Ekonomik Sistemi’ne geri dönmesi gerekiyor.
Özelleştirilen kurumlardan Süt Kurumu, Et ve Balık Kurumu, Şeker Kurumu gibi, kırsaldaki insanların ürünlerini değerlendiren kurumların yeniden hayata geçirilmesi önem arz ediyor. Aksi takdirde, kırsaldaki insanlar üretimden vazgeçiyor ve kırsalı terk ederek büyük kentlere göçüyor.
Ve bunun sonucu olarak kırsal alanlar boşalıyor, kentler köye dönüşüyor. Ülke genelinde üretim azalırken, ithale dayalı tüketim artıyor. Kamu tasarruf etmiyor. İktidar, üretim için yatırım yapacağına, Elâzığ Harput’taki Diyanet Eğitim Merkezi yıkılarak, yerine, 80 milyon TL harcanarak ‘Harput Diyanet Külliyesi’ yapılıyor.
Dahası da var: Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre; köprü, otoyol ve tünellerle ilgili müteahhitlere verilen kullanım garantisiyle, vatandaşın geçmediği köprüler için, halkın cebinden her yıl 4-5 milyar lira ödeniyor.
Sonsöz: Türkiye ne yazık ki Batı dünyasından iyice kopup, yalnızlığa yitiliyor. Demokrasi, basın özgürlüğü, hak, hukuk lâf! Basın ağır baskı altında, cezaevleri Atatürkçülük, laiklik, hukuk ve demokrasi yanlısı gazeteciler, yazarlar, yayın yönetmenleri, akademisyenler ve siyasiler ve ile dolup taşıyor.
Uyan cumhur uyan artık! Günümüzün iktidarı FETÖ ile mücadele etmiyor, eder gibi yapıyor, muhalif olan herkesi susturmaya, korkutmaya, sindirmeye ve cumhuru aldatmaya çalışıyor. Unutma: Önümüzde yerel seçimler var! İktidar, genel seçimdeki vaatlerini yerine getirmeden, şimdi de yerel seçimler için oy istiyor.
Yeter artık! Türkiye; güç, para, iktidar, politik yalanlar, seçimler, iftira ve savaştan ibaret değildir!