Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Türkiye, ‘tek adam’ tafrandan yöneltilse de, halen yürürlükte olan bir Anayasası vardır. Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette katılma hakkına sahiptir.
Demokratik toplumlarda artık genel ve yerel yöneticiler, vatandaşın muhtelif adaylar veya partiler arasından tercihte bulundukları seçimler yoluyla işbaşına gelmektedir. Demokrasilerde seçimler gizli oy, açık sayım ilkesine göre yapılmaktadır. Seçimler sonucu çoğunluğun yönetim hakkı doğmaktadır. Dolayısıyla da oy, demokratik ülkelerde en güçlü silahtır.
Türkiye siyasal tarihinde artık devrimler ve darbeler dönemi sona ermiştir. Türkiye, bu çerçevede 31 Mart Pazar günü seçimini yapmıştır. Seçmen sandığa gitmiş, oyunu kullanmış ve 5 yıl görev yapacak yerel yöneticilerini seçmiştir. Sonuçların olgun bir şekilde kabul edilerek seçmene saygı gösterilmesi gerekir.
Nitekim kesin olmayan sonuçlara göre; ‘Millet İttifakı’, Ankara’da ve İstanbul’da iktidarın çeyrek asırlık hâkimiyetine son vermiştir. AKP’nin oy deposu kalelerini mutfak vurmuştur. Demokrasi Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz sahillerinden Anadolu’ya girmiştir. Temennimiz, demokrasinin önümüzdeki 5 yılda; Güneyden-Kuzeyden, Doğudan-Batıdan ilerleyerek, Anadolu’nun içlerine de dalmasıdır.
Çünkü karanlık günlerden, Türkiye’yi yıkmak isteyen düşmanlardan, hain emellerden söz edilen seçimde, öcü ile korkutulmak istenen seçmen bu masallara inanmamıştır. ‘Beka’ sorunu yaygarası da AKP’nin hiç işine yaramamıştır ama MHP’ye Anadolu illerinde bir hayli oy kazandırmıştır. Ancak Adana ve Mersin’de MHP’nin, Antalya’da AKP’nin yerel iktidarı bitmiştir.
CHP, AKP’nin oy deposu Burdur, Bolu, Bilecik ve Kırşehir’i de almıştır. CHP, İYİ Parti’nin desteğiyle Hatay’dan Tekirdağ’a ve İstanbul’a kadar tüm Akdeniz, Ege ve Marmara kıyısındaki kentlerde seçimi kazanmıştır.
Böylece Eskişehir, İzmir, Muğla, Aydın, Çanakkale, Edirne, Burdur, Bilecik; Bolu ve Ankara ile birlikte Batı Anadolu’da bir blok oluşturan CHP, diğer bölgelerdeki oylarını da artırmıştır. Bu Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 70’i demektir.
Tüm seçim kampanyası boyunca devletin bütün imkânları iktidar partisi için kullanılmıştır. Saray’ın uydusu olan medya gece-gündüz AKP’ye çalışmıştır. Buna rağmen AKP’nin oylarında anlamlı bir düşüş olması, iktidarın inişe geçtiğinin göstergesidir. Çünkü hakaret dili, ayrıştırıcı tavır, tehditler, korku, gözdağı, sandıkta oy kaybettirmiştir.
Toplum çoğunluğunun, seçim sonuçlarına içinde kelebekler uçarcasına bu denli sevinme sebebi; Milli duruş, ahlak, dürüstlük, adalet, sempati, kararlılık ve birleştirici ruha ihtiyacı olan açlığındandır. Vatandaşların bahar yorgunluğuna seçim sonuçları ilaç gibi gelmiştir. Gelen bahar ile birlikte, ülke sathındaki tüm ağaçlar çiçek ve yaprak açmıştır.
İŞ DÜNYASI REFORM BEKLİYOR!
Bu ülkede, 31 Mart seçimine kadar herkes her şeyi ertelemiştir. En hayati randevular, en hayati kararlar bile askıya alınmıştır. Türkiye artık seçimini atlatmış, seçim belirsizliği geride kalmıştır. Ancak ekonomi de keşfedilmemiş bölgelere girmiştir. Seçimin ardından TL’nin yaşadığı tahribatın onarılması zor olacak gibi….
Şu anda vatandaşın temel sorunu ‘beka’ değil, geçimdir, mutfaktır ve kaynamayan tenceredir. Mega kentlerde yaşayan seçmen, sandıkta derdine derman aramıştır. Çünkü Türkiye, kişisel kaprislere feda edilmeyecek kadar değerli bir vatandır ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Yeter ki, Devlet kurumları ve belediyeler iyi yönetilsin! Yeter ki, demokrasi Anadolu’nun tüm bölgelerine girebilsin.
Yerel seçimlerin de geri kalmasıyla, önümüzdeki seçimsiz 4,5 yıllık dönem ekonomik, sosyal ve siyasal reform gündemimiz için önemli bir fırsattır. Toplum yatırım ortamı, eğitim, dijital dönüşüm ve iş piyasası başta olmak üzere; tüm temel alanlardaki yapısal reformlarda hızlı bir ilerleme beklemektedir. Vatandaşlar, biran önce enflasyonun ateşinin düşürülmesini ve yaşam kalitesinin artmasını istiyor.
Yeni reform döneminde öncelikli hedefimiz: Ekonomik sorunlarımıza kalıcı çözümler üretmek olmalıdır. Serbest piyasa ilkelerinden taviz vermeden, düzenleyici kuralların önümüzdeki 4,5 yıl içinde ilk gündem maddesi ekonomi olmalıdır.
Bundan sonra Türkiye’nin bağımsızlık ve saydamlığını güçlendiren, dünyada rekabet gücümüzü artırıcı yapısal reformları içeren ve ekonomik kırgınlıkları giderecek bütüncül bir ekonomik yaklaşım son derece etkili olabilir. Siyasi önderler, Türkçemizi daima iyi kullanmaya özen göstermelidir. Çünkü dil, insanları mutluluğa götürdüğü gibi, felakete de götürebilir.
Vakit, geçmiş tecrübelerden olumlu dersler çıkarmak, bilginin ışığında ciddiyetle çalışmak ve üretmek vaktidir. Dileğimiz, yönetimin öncelikli olarak ekonomiye, iş ve yatırım ortamının ilerlemesine odaklanmasıdır.
Seçim sonuçlarına bakılınca, milletin önemli bir bölümünün kavgadan, hakaret ve tehditlerden bıktığı anlaşılıyor. Çünkü memleketin asıl sorunu işsizlik ve ekonomidir. Seçim süreci arttık geride kalmıştır. İş dünyası, acil bir ‘reform’ paketi bekliyor.
İktidar, 31 Mart seçim sonuçlarından dersler çıkarmalı ve artık ranta değil, halka çalışmalıdır; acilen vatandaşın derdine derman olmalıdır. İktidarın 2023 hedefi: dış ticaret fazlası veren Türkiye olmalıdır!