Hatay Müze Otel’de düzenlenen Entegre Sınır Yönetimi Alanında Güvenlik ve Göç ile ilgili Duyarlılığın ve Farkındalığın Artırılmasına Yönelik yapılan çalıştaya Hatay Valisi Rahmi Doğan, İller İdaresi Genel Müdürlüğü Sınır Yönetimi Daire Başkanı Mehmet Üzel, Cilvegözü Mülki İdare Amiri Salih Altun, Vali Yardımcısı Orhan Aktürk, İlçe Kaymakamları ve ilgili kurum müdürleri katıldı.
Türkiye’nin Entegre Sınır Yönetimi kapsamındaki çalışmalarına destek vermek amacıyla İller İdaresi Genel Müdürlüğü ve Birleşmiş Milletler Göç Örgütü (IOM) işbirliğinde, 17-21 Şubat tarihleri arasında 4 gün sürmesi planlanan çalıştayın açılışı yapıldı.
“Kara Sınır Kapılarımız Bizim için Önemli”
Açılış konuşmasını yapan İller İdaresi Genel Müdürlüğü Sınır Yönetimi Daire Başkanı Sayın Mehmet Yüzer, “Sayın Valim, yurdun dört bir yanından gelen değerli meslektaşlarım, IOM ve kurumlarımızın çok değerli temsilcileri. Hepiniz çalıştayımıza hoş geldiniz. Ülkemizdeki sınır mefhumunu biraz özetlemek istiyorum. Kara sınır kapılarımız bizim için önemli. En çok yolcu giriş-çıkışının yapıldığı yer, ülkemizin Avrupa’ya açılan kapısı durumundaki Edirne Kapıkule Kara Hudut Kapısı. Burada 2019 yılı içerisinde toplam 6 milyon 811 bin kişi giriş-çıkışta bulunmuş. Akabinde Artvin, Habur, İpsala, Gürbulak, Edirne şeklinde devam ediyor. Yaklaşık 30 milyon kişi kara sınır kapılarımızdan ülkemize giriş çıkış yapmış. 2019 yılı içerisinde yine sınır kapılarımız ülkemizin ticareti açısından çok önemli bir duruma gelmiş. En çok ithalat ve ihracatı en ekonomik yol olan deniz yoluyla yapıyoruz ama ikinci sırada kara yolu yer alıyor. İhracatımızın % 29.18’ini, ithalatımızın ise %16.17’sini kara sınır kapılarımızdan yapıyoruz. Yani ihracatımız için kara sınır kapılarımız çok önemli. Ayrıca entegre sınır yönetimine değinmek istiyorum. Türkiye’de sınır denince akla, siyasi sınırlarımızı bekleyen eli silahlı askerlerimiz geliyor. Avrupa başta olmak üzere dünyada entegre sınır yönetimi anlayışı var. Entegre sınır yönetimi Ticaret Bakanlığına bağlı gümrük birimleri, İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet, Jandarma birimleri, Silahlı Kuvvetlere bağlı Kara Kuvvetleri, Sahil Güvenlik birimleri başta olmak üzere bütün kurumların eşgüdüm içerisinde çalışmasına bağlıdır. Sınır öyle bir şey ki her gün sizin verdiğiniz tepkiyi yenilemeniz gerekiyor. Sınır yönetimi sadece yasadışı göçle yasadışı ticaretle ya da kaçakçılıkla uğraşma görevinde değil aynı zamanda günümüz koşullarında ülkemizin salgın hastalıklardan korumak için de önemli bir görev üstleniyor. Sayın Valim, Değerli Meslektaşlarım, kurumların değerli katılımcıları. Çalıştayımızın hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize çok teşekkür ediyorum. ” ifadesine yer verdi.
“2005 Yılında Entegre Sınır Yönetimi Göçle Birlikte Başladı”
Çalıştay’da konuşan Hatay Valisi Rahmi Doğan, ”Değerli meslektaşlarım hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sizleri Hatay’da ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Entegre sınır yönetimi 2005 yılında göçle birlikte başlayan bir proje, 2005’te İçişleri Bakanlığının Avrupa Birliği nezdinde yürütmüş olduğu çok ciddi projeler var. Bunlardan biri de göçtür. Ülkemize baktığımızda sınır güvenliği Kara Kuvvetleri’nce yerine getirilen bir faaliyet olarak yürütülmekte. Suriye’de 2011’de başlayan savaş ile gelen göç sınır güvenliğimizi daha da önemli hale getirdi. Bizim yaşadığımız göç hareketi son birkaç yüzyılın en büyük göç hareketi. Birçok insan yerinden yurdundan edildi. Yakın ülke olarak da tabii Türkiye üzerinden hedef ülkelere doğru gitmeye çalışan 4 milyon civarında bir insana ev sahipliği yapıyoruz. Yine hemen sınırımızın öte tarafında geçmeyi bekleyen İdlib’de sıkışmış savaştan kaçmak için göç etmeye çalışan 4 milyona yakın insan var. Bu insanlar da yine oradaki zulümden kurtulabilmek adına Türkiye üzerinden Avrupa’da veyahut da başka ülkelerde ya da Türkiye’de kalmayı hedefliyorlar. Eskiden Türkiye transit bir ülkeydi, insanlar Türkiye üzerinden refah seviyesi yüksek ülkelere gitmeyi hedeflerken, bugün baktığımızda Türkiye artık transit ülke olmaktan çıkmış. Hedef ülke haline gelmiş. İnsanlar artık Türkiye’de kalmak istiyorlar. Çünkü Türkiye’deki sosyolojik yapı ve vatandaşın göçmene yaklaşımı burada kalmayı haklı kılıyor. 4 milyon Suriyeli var. 4 milyon İdlib’te bekleyen, 3 milyon civarında da Iğdır’ın karşısında bekleyen Afganlar var. Yine Türkiye geçmiş yaşayan burada çalışan Afganlarla birlikte diğer ülke vatandaşlarının saydığımızda 5 milyonun üzerinde göçmen Türkiye topraklarında bizimle birlikte yaşıyorlar. Bu çok büyük bir yük yani ekonomik sıkıntıları var. Sosyolojik sıkıntıları var. Bunların hepsi bir toplandığında çok büyük bir risk ancak biz bu insanlarla yaşıyoruz. Bu kadar yoğun göç olunca sınır yönetimi ve sınır güvenliği de önemli hale geliyor. Biraz önce de Daire Başkanı arkadaşımız bütün rakamları belirterek ifade etti. Sadece Suriye ile sınırımız 911 kilometre, 280 kilometreye yakını ise Hatay ilimizledir. Bunun 60 kilometresi Afrin Çayı ve Asi Nehri iledir. Biz buralarda sınır duvarları ve yüksek güvenlikli tel çitlerle tedbir almaya çalışıyoruz. Ancak siz ne kadar tedbir alırsanız alın yine de insanlar bir yolunu bulup bir türlü karşıya geçmeye çalışıyor. Bunun sebebi karşıda şu an yaşanan savaş. Başka yerlerde ekonomik gelişmişlik farkından dolayı insanlar refah seviyesi yüksek olduğu daha huzur içerisinde yaşayabilecekleri alanlara doğru göç etmeye çalışıyorlar. Tabii biz kara sınırı en uzun olan ülkelerden den biriyiz. Sınır güvenliği ciddi anlamda ekonomik bir maliyet, sınır güvenliği için yapmış olduğumuz tedbirleri koyduğumuzda bunun Türkiye bütçesine ne kadar ciddi bir maliyet getirdiğini söylemeye gerek yok. Bu gerçekten büyük bir yatırım oluşturuyor. Oysa Türkiye bugün bu sınırlar içerisinde çok ciddi bir mücadele yürütüyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki belki en büyük operasyonlarını ve mücadelesini yürütürken insanların bunu hissetmiyor olması, hala gündelik hayatlarını yaşıyor olması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü göstermektedir. Antakya’da, karşıda 30 kilometre ilerideki bu vahşi savaşın olumsuz etkilerinin farkına varmadan günlük hayatlarını sürdürebiliyorlar. Bunu sağlamak için Türkiye Cumhuriyeti büyük bir mücadele veriyor. Dünyadaki ekonomik krizi de bunun üstüne koyduğumuzda Türkiye’nin ne kadar zor şartlardan geçtiğini fark edersiniz. Ben tekrardan geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Çalıştayın verimli sonuçlanacağına inanıyorum.” sözlerini bildirdi.