Hatay akademik meslek odaları koordinasyon kurulu(HAMOK) bir basın açıklaması Yaparak“Bugün İzmir’de yaşadığımız deprem yarın İstanbul ya da Hatay’da yaşanacakların habercisidir.Acıları paylaşmak yetmez. Şehrimizden başlayarak bütün ülkede deprem gerçeği ile yüzleşmeli,” ”dedi
HAMOK adına dedi yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi.
HAMOK olarak; öncelikle İzmir Seferihisar açıklarında yaşanan 6.6 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyor, tüm İzmir ve çevre illerde depremi yaşayanlara geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyoruz.
Yaşanan bu acıların başka ölümleri ve yıkımları önlemek için uyarıcı olması gerektiğini ülkeyi yönetenler ve yerel yöneticiler başta olmak üzere bütün kurumların ve yurttaşların dikkatine sunmak istiyoruz.
Bugün İzmir’de yaşananlar ülkemizin depreme hazır olmadığını bir kez daha bütün açıklığı ile göstermiştir. Tıpkı daha önce Gölcük, Düzce, Van, Adana ya da Dinar depremlerinin gösterdiği gibi.
Geçmişte yaşadığımız ve büyük yıkıma neden olan depremler, yapı stokumuzun deprem güvenlikli olmadığını ortaya koymuşken, sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi imar planları yapılmakta ve rant politikalarına devam edilmektedir. İmar barışı düzenlemesi ile kaçak yapılaşma teşvik edilmiş, yurttaşlarımız sağlıksız yapılara mahkum edilmiş, mevcut kaçak yapılar ödüllendirilerek vatandaşın can güvenliği yok sayılmıştır.
Mevcut tablo ülkemizin her yerinde olduğu gibi şehrimizde de imar politikalarının yanlışlığını ve yapılarda zemin analizinden, inşaat kalitesine kadar mühendislik hizmetlerinden gerektiği gibi yararlanılmadığını göstermektedir. Mevcut yetersiz yasal düzenlemelere ve yönetmeliklere bile uyulmadığı, denetim ve kontrol hizmetlerinde mühendislik disiplininden yararlanılmadığı, işlemlerin kağıt üzerinde bir onay mekanizmasına dönüştürüldüğü görülmektedir. Bunlara ek olarak afet yönetimi için liyakata dayalı bir istihdam yapılmamasının ve afet için toplanan vergi vb. kaynakların da bu ihtiyaca uygun harcanmamasının doğal sonucu, afet yönetiminde güven veren bir kurumsallaşmaya gidilememiş olmasıdır. Afet yönetimi, deprem yıktıktan sonra olay mahallinde görüntü vermeye dönüşmüş durumdadır.
Hatay ve Antakya’ya paha biçilmez mozaiklerler bezenmiş kültürel mirasla birlikte şehri defalarca yerle bir eden bir deprem gerçekliğinin de miras bırakıldığını akıldan çıkarmamalıyız!
Hatay yerelinden deprem tablomuza baktığımızda bizdeki durumun diğer şehirlerimizden aslında çok daha kötü olduğunu görüyoruz. İlimizi çok ciddi depremlerin beklediği bilimsel bir gerçektir. Çünkü İzmir’de yüze yakın yurttaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan depremi yıkıcı ve ölümcül hale getiren nedenler, ülkemizin en yıkıcı fay hatlarından biri olan “Doğu Anadolu Fay Hattı” üzerinde yer alan şehrimiz Hatay için fazlasıyla geçerlidir. Şehrimiz bir deprem şehridir ve yapılarımızın depreme uygun olmadığı apaçık ortadadır.
Biz Meslek Odaları olarak yıllardır dile getirdiğimiz Hatay’ın önceliğinin depreme hazırlık olduğunu önemle vurguladığımız halde, Yöneticilerin önceliğimizi göz ardı ederek depreme hazırlık konusunda kayda değer hiçbir şey yapmadığını belirtmek isteriz.
Diğer şehirlerde olduğu gibi şehrimizde de gerek yerel ve merkezi yöneticiler gerekse toplum olarak yakın zamanda gelecek olan tehlikenin farkında olunmadığını düşünüyoruz. Bölgemizde beklenen ve her an oluşabilecek büyük bir depremde geri dönülemeyecek bir yıkım ile karşı karşıya kalacağımız bilindiği halde herkes bu gerçekliği yok sayarak yaşamını sürdürmeye devam ediyor.
Halen şehrimizin yapı stok durumu net olarak belli olmamakla beraber, riskli olduğunu bildiğimiz yapılar için Ada – mahalle bazında kentsel dönüşüm projeleri uygulanamamaktadır. Parsel bazında yapılan kentsel dönüşümler ya maddi açıdan güçlü konut sahiplerinin girişimiyle yada rant getirisi olan parsellerin müteahhitler tarafından yapılmasıyla gerçekleşmektedir. Yoksul vatandaşların yerleşim alanları hiçbir kentsel dönüşüm projesinden maalesef faydalanmamaktadır.
Olası bir afet durumunda kullanılacak olan Antakya ve Defne ilçelerimizde maalesef toplanma alanları halen oluşturulabilmiş değildir. Acil olarak merkez ilçelerde toplanma alanları oluşturulmalı, olası alanlar yapılaşmaya açılmamalıdır. Bunun içindir ki biz HAMOK olarak yıllardır açık kamusal alan olması için mücadele ettiğimiz Antakya Stadı, Vakıflar İşhanı, eski otogar, HATSU ve Zirem yerlerinin yapılaşmaya değil, açık kamusal alanlara dönüştürülerek aynı zamanda toplanma alanı olarak tescil edilmesi gerekmektedir.
Bu tecrübeler doğrultusunda HAMOK olarak kurumlardan beklentimiz (Valilik, Çevre ve Şehircilik, Büyükşehir Belediye, İlçe Belediyeleri ve Bağlı Kurumlar) acil olarak şehrimizin yapı stokunun belirlenmesi, deprem master planının yapılması ve ada-mahalle bazında kentsel projelerin biran önce uygulamaya geçirilmesidir. Yasa çıkarma ve denetleme yetkisini ellerinde bulunduran kurumların aklın ve bilimin gereklerini yerine getirmeleri önceliklidir. Bunun yanı sıra depreme hazırlık için başta HAMOK bileşeni meslek odaları olmak üzere bütün demokratik kitle örgütleri – sivil toplum kuruluşlarının ve bütün yurttaşların deprem konusunda bilinçli ve aktif tutum alması gerektiğini savunuyoruz.
HAMOK olarak bu süreç içerisinde bütün kurumlarla iletişim ve işbirliği halinde kalarak her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz