Hatay’da 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 53 kişinin hayatını kaybettiği Nilüfer Apartmanı davasının bugünkü duruşmasında tutuklu müteahhit Murat Fuatoğlu ve tutuklu yapı denetim uzmanı Mehmet Haşim Eraslan tahliye edildi. Müştekilerin avukatı Naim Feyzullah Eminoğlu, sanıkların tahliye edilmesine tepki gösterdi. ANKA Haber Ajansı’na konuşan Eminoğlu, “1999 depreminden sonra yargılamalarda adalete uygun bir karar verilmedi. Bugün de adaletsiz kararlarla karşı karşıyayız. Biz sanıkların tekrar tutuklanması için ailelerle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde Hatay’ın Antakya ilçesi Odabaşı Mahallesi’nde yıkılan Nilüfer Apartmanı’nda 53 kişi yaşamını yitirdi. Nilüfer Apartmanı ile ilgili açılan davanın dördüncü duruşması bugün Hatay 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya, hayatını kaybedenlerin ailelerinin yanı sıra tutuklu müteahhit Murat Fuatoğlu Ses ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile tutuklu Yapı Denetim Uzmanı Mehmet Haşim Eraslan, tutuksuz yargılanan Bülent Seküçoğlu katıldı. Üç duruşmadır başka bir mahkeme heyetinin baktığı dosyanın bu celsesinde mahkeme heyeti değişti.
“Hiçbir masraftan kaçmadım”
Tutuklu sanık Murat Fuatoğlu yakınlarını kaybedenlerin acılarını anladığını ama binada ihmal olmasının mümkün olmadığını öne sürdü. Fuatoğlu, temelden en üst seviyeye kadar, her katı ile ilgilendiğini, hiçbir masraftan kaçmadığını söyledi. Fuatoğlu, “Kötü niyetli bir insan olsam o binada oturmazdım. Binanın 8’nci katında oturuyordum. Odabaşı’nda sağlam bina kalmamış. Deprem 6 şiddetinde değildi ki sadece bu bina da yıkılmadı. Bu da göz önünde bulundurulmalı” dedi.
Müteahhit Murat Fuatoğlu’nun avukatı savcının karot numunesini gizlediğini iddia ederek, “Burada tek suç bulunan yer bir tane karot numunesinin standardın altında çıkması. Bu kadar büyük binadan bir tane karot numunesi alınmaz. Binanın farklı noktalarından alınması gerekir. Bunun yanı sıra 6 tane daha karot testi yapıldı, standardı karşılıyor. Altı numune bir numunesi nasıl yenemiyor? Bu dava medyaya yansıdı, ölü sayısı fazla diye müvekkilim içeride tutulamaz. Müvekkilim de kusurluysa cezasını çeksin” diye konuştu.
Jeoloji mühendisi sanık Erkan Alpaslan, müşteki avukatının zeminle ilgili sorduğu soruya “Bina Asi Nehri’nin yanında olduğu için 20 metre kuyu kazdım. Normal şartlarda 15 metre kuyu kazılır” dedi. Avukatın, “Buraya imar izni verilebiliyor mu” sorusuna sanık cevap vermezken, mahkeme heyetinden de müdahale geldi ve bu soru yanıtsız kaldı.
“Sanıkların en ağır cezayı almalarını istiyorum”
Eşini kaybeden enkazdan yaralı çıkan Levent Büker, mahkeme heyetine binanın yıkılmadan önceki hali ve yıkıldıktan sonraki fotoğrafları sundu. Binada perde betonun yarım beton kullanıldığını, binanın yıkılışından dahi bunun anlaşıldığını vurgulayan müşteki Büker, “Bina Asi Nehri’ne 60 metre uzaklıkta dere yatağına yapılmış. 10 saniyede pres oldu. 53 kişi ezilerek öldü. 8-9 kişi kurtarıldı. En ağır cezayı almalarını istiyorum” dedi.
Eşini kaybeden ve enkazdan yaralı çıkan Yunus Güzelşemme ise “Bu bina çok hızlı yıkıldı, iddia ettikleri gibi sağlam olsaydı bu kadar hızlı yıkılmazdı. Eşimin üzerine kiriş, kolon düştü yanımda öldü. En ağır cezayı almalarını istiyorum” diye konuştu.
Mahkeme heyeti, tutuklu müteahhit Murat Fuatoğlu ve tutuklu yapı denetim uzmanı Mehmet Haşim Eraslan tahliye edilmesine karar vererek duruşmayı 18 Nisan 2025 tarihine erteledi.
“Adaletsiz kararlarla karşı karşıyayız”
Müştekilerin avukatı Naim Feyzullah Eminoğlu, sanıkların tahliye edilmesine tepki gösterdi. ANKA Haber Ajansı’na konuşan Eminoğlu, şunları kaydetti:
“Mahkeme ara kararında müteahhit Murat Fuatoğlu ve tutuklu yapı denetim uzmanı Mehmet Haşim Eraslan’ın tahliye edilmesine karar verdi. Ailelerin avukatları olarak biz bu kararı kabul etmiyoruz. Burada 53 kişi yaşamını yitirdi. Apartmanda hâlâ bulunamayanlar var. Apartman bilime ve hukuka aykırı biçimde yapıldığı için yıkıldı. Biz bunu biliyoruz. Mahkeme, sanık avukatlarının baskısı altında kalarak tahliye kararı verdi. Bugünkü duruşmada garip bir şekilde mahkeme başkanı değişti. Tahliye kararında bu değişiminde etkisi olduğunu düşünüyoruz. Biz bu mahkemeden adalete uygun bir karar çıkmayacağını düşünüyoruz. Biz mücadelemize devam edeceğiz. Geçmişte yapılan hatalar tekrarlanıyor. Bu binalar müteahhitler tarafından yapılıyor, paralar kazanılıyor. Binalar yıkıldığı zaman bütün müteahhitler ‘ben sorumlu değilim’ diyor. 99 depreminden sonra yapılan yargılamalarda da bu hatalar yapıldı. Bugün aynı hatalar yapılmaya devam ediyor. 99 depreminden sonra yargılamalarda adalete uygun bir karar verilmedi. Bugün de adaletsiz kararlarla karşı karşıyayız. Biz sanıkların tekrar tutuklanması için ailelerle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.”