26 Ocak 2018’de TSK’nin desteğinde Afrin’e giren Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), 17 Mart akşamı girmeye başladığı bu kentin merkezine 18 Mart sabahı saat 8.30’da bayrağı astı. Aslında Afrin’in merkezinde, hatta kenar mahallelerden itibaren PYD-PKK teröristlerinin tıpkı 22 Temmuz 2016’da Suriye ve Irak sınırlarına yakın pek çok kasaba ve şehirdeki gibi ‘Hendek Savaşı’na girişebileceği düşünülüyordu. Ama görünen o ki, akıbetlerinin Zeytin Dalı Harekâtı’nda yitirdikleri 3.603 terörist hemcinslerinin benzememesi için çareyi kaçmakta bulmuşlar! Bu kaçışları Fırat’ın doğusunda da, yani Kobani ve el-Cizire’de de gerçekleştirilmeli! İnşallah o da olacak…
Afrin’de TSK ve ÖSO’nun harekâtı sırasında TSK 46 şehit vermiş, 225 de yaralı var. Tabii ki ÖSO’dan da şehit ve yaralılar var. Şehitlerin mekânı Cennet, yakınlarının ve milletimizin başı sağ olsun! Yaralı kardeşlerimize ve çocuklarımıza acil şifalar diliyoruz!
Harekâtın uzun sürdüğü ileri sürülebilir. Doğrudur. Ama bunu söyleyenlere ‘Afrin’e bir bak! Bu kent IŞİD’ten kurtarılan Kobani’ye, Rakka’ya veya Halep’te boşaltılan mahallelere benziyor mu?’ diye sorulmalıdır. En küçük bir benzerlik yok. Eğer istenseydi eldeki imkânlar kullanılarak bu nispeten küçük bölge çok daha kısa sürede ele geçirilebilirdi.
Ama maksat ‘Bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek!’ti. Yani yerleşim bölgeleri harap edilmeden, yakılıp yıkılmadan ve teröristlerin dışındaki bölge halkının can ve mal güvenliğine zarar vermeden teröristlerden temizlemek hedefti. Bu da gerçekleşti. Ne ABD destekli PYD-YPG teröristlerinin yerle bir ettiği Rakka’ya, ne de Halep’i harabeye çeviren Rusya destekli Esad rejiminin yaptıklarına benzemiyor.
Henüz Afrin kentinde yapılacak bazı ayrıntılar var. En azından teröristlerin kaçmadan önce hazırladıkları tuzaklar ve mayınlanmış bölgeler olabilir. Bunlar da temizlendikten sonra kent teröristleri izlerinden tamamen temizlenmiş olacak.
Afrin’de harekât sürerken şehrin 3 tarafından yaklaşılmış, bu bölgeler kıskaca alınarak temizlik harekâtı yapılmıştı. Buna karşılık Menbiç yolu, yani güney kanadı açık bırakılmıştı. Bunun maksadı basın tarafından ‘sivillerin şehri terk etmesi için!’ şeklinde yorumlandı. O zamanki kanaatim ise ‘Sadece sivillerin değil, teröristlerin de bölgeyi terk etmesi için olabilir!’ şeklindeydi. Gerekçesi ise harekâtın siyasi direktifindeki öncelik ‘Afrin’in teröristlerden temizlenmesi!’ idi. Bundan sonra yeni bir bölge ve yeni harekât gelebilir.
Fırat Kalkanı Harekâtı ile büyük bir darbe yiyen ‘Terör koridoru’ hayali, Afrin’den sonra daha büyük bir hasar aldı. Ama tehlike tamamen geçmiş değil. Bunun devamının getirilerek Türkiye’nin Suriye sınırlarının güvenliğinin ‘Fırat’ın doğusunda’ da PYD-PKK teröristlerine karşı sağlanması önemlidir.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan Zeytin Dalı Harekâtı başladıktan sonra 2 kez gereken işareti verdi. Birinde ‘Irak sınırlarına kadar Suriye sınırlarının güvenliğinin sağlanacağı’nı söyleyen Erdoğan, bir başka seferinde de ‘Fırat’ın doğusunda da sınırlarının güvenliğinin sağlanacağı’na vurgu yaptı.
Tabii ki bu arada Fırat’ın batı kıyısındaki Menbiç de gündeme geldi. ABD’nin kontrolündeki bu şehirle ilgili sözlere rağmen PYD-YPG burayı terk etmedi. Bu konuyla ilgili Türkiye-ABD müzakereleri sürüyor. Türk devlet adamları PYD-YPG’nin bir an önce şehri terk etmesi yanında, TSK’nin Menbiç’i ABD ile birlikte kontrolü de sıkça söylendi.
ABD, ‘Veremi gösterip, sıtmaya razı olacakmış!’ gibi. ‘Gel Menbiç’e, Fırat’ın doğusuna karışma!’ diyebilir. Menbiç elbette ki önemli bir bölgedir. Ama Türkiye’ye doğrudan tehdit teşkil eden Fırat’ın doğusunda PYD-YPG’nin kontrolündeki Suriye sınırları ve buradaki diğer iki sözde özerk kantonların merkezi Kobani ve el-Cezire ile kıyas kabul edemez.
Son Söz: Şahlanan TSK ve ÖSO önünde artık PYD-PKK duramaz. Gölge edenler de dinlenmeyip, Suriye sınırlarımızın güvenliği sağlanmalıdır!