Çarşamba, Ekim 23, 2024
No menu items!
Ana SayfaİskenderunAKİYAD’ tan kriz ve medya paneli

AKİYAD’ tan kriz ve medya paneli

 

 

Akdeniz İnternet Gazetecileri ve Yayıncıları Derneği (AKİYAD), İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle İskenderun’da “Afetlerde yerel ve bölgesel medyanın kriz yönetimindeki rolü” panel düzenlendi. İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE), İskenderun Belediyesi ve Türk İnternet Medya Birliği’nin (TİMBİR) de destek verdiği panele konuşmacı olarak, İSTE Rektörü Tolga Depci, TİMBİR Genel Başkanı Süleyman Basa, Güvenli İnternet Medya Merkezi (GİMER) Başkanı Cüneyd Altıparmak, İskenderun’da yerel yayın yapan Körfez Gazetesi sahibii Erdal Yılmaz, Emekli TV imtiyaz sahibi Fatih Polat, TGC İskenderun Temsilcisi Akın Bodur, AKİYAD Başkanı Veysel Cıncık.yer aldı. Panele, Arsuz Kaymakamı Hacı Hasan Gökpınar, Belen Kaymakamı Mahmut Sami Yılmaz, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez, Arsuz Belediye Başkanı Sami Üstün, İskenderun Teknik Üniversitesi Rektörü Depci, TİMBİR Genel Başkan Yardımcıları Cengiz Aksan, Tanju Akıncıoğlu, Birlik Haber Ajansı Genel Müdürü Muhammet Kaçar, bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile İSTE Basım ve Yayım Teknolojileri Programı öğrencileri de katıldı.

perşembe ek

“Dört fayın bir anda hareketi, olabilecek en kötü senaryo”

İskenderun Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen ve moderatörlüğünü Eren Özçelik’in üstlendiği panelde konuşan İSTE Rektörü Depci, 6 Şubat depremlerinde halkın barınması ve lojistik kullanımı için üniversitenin kapılarını açtığını, üniversite birimlerinin depolama ve dağıtım merkezi olarak kullanıldığını, arama kurtarma çalışmalarına destek olduklarını, 48 kişinin canlı çıkarmasına katkı sunduklarını ifade etti.

100 yılın depreminin 6 Şubat’ta yaşandığını belirten ve uzmanlık alanının jeoloji olduğunu belirten TİMBİR Genel Başkanı Dr. Basa da “Bu kadar büyük bir hareketin olabileceğini bilim adamı olarak kestiremedik. Dört fayın bir anda hareket etmesi, olabilecek en kötü senaryonun gerçekleşmesi demek. Ancak dayanışma, depremden güçlüdür. Bu deprem gerçekten çok büyüktü” dedi. Basa “Bu tür afetler sonrası doğru bilginin, doğru zamanda insanlara ulaştırılması çok önemli. Bizi afetler öldürmüyor, bilinçsizlik öldürüyor. Doğa, dünyayı yaşatmak için deprem yapmak zorunda. Dünyanın herhangi bir yerinde deprem olmasa dünyanın sonu gelmiş demektir. 1999 sonrası yapıların yıkılmaması gerekiyor. Ama maalesef bu binalarında yıkıldığını görüyoruz. Kötü zeminde nasıl bina yaparsanız yapın, bina ayakta kalmıyorsa, yer ve yapı denetimi en önemli konumuz olmalı. Ülkemizde deprem umursamazlığı var. O nedenle hep medya fark ederse, toplum da fark eder diyoruz. Medya olarak depreme hazırlığı sürekli gündemde tutmamız gerekiyor” diye konuştu.

 

“Dezenformasyonla mücadeleye katkı sunuyoruz”

GİMER Başkanı avukat Altıparmak da afet anlarında yaşanan dezenformasyon içeren haberlerin hukuki süreçlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. GİMER olarak bu alanda çalışmalar yürüttüklerini anlatan Altıparmak, “Ülkemizde ilk kez sivil bir birim olarak dezenformasyonla mücadeleye katkı sunuyoruz” dedi.

 

“Afeti gördük, göremediğimiz afet yönetimi oldu”

Körfez Gazetesi sahibi Yılmaz da afetin beklenilmeyen ve cçk ciddi sıkıntıların yaşanması anlamına gelirken, afet yönetiminin ise bir süreç olup afet sonrası işlerin yönetilmesi olduğunu belirtti. Yılmaz, “Evet, 6 Şubat’ta bir afet yaşadık ve gördük. Göremediğimiz ise afet yönetimi oldu. Afet yönetimi yerine tam bir yönetimsizlik yaşadık. Koordinatör vali ve kaymakamlarla afet yönetimi tam bir kargaşaya döndü. Yardımların dağıtılmasından kurtarma faaliyetlerine kadar hissettiğimiz bu kargaşa, ciddi sıkıntılar yarattı. İyi giden tek şey dayanışmaydı. Türkiye’nin her yanından yağmur gibi bağış geldi ama afet yönetiminden sorumlu olanların yetersizliğinden bu yardımlar eşit ve adil dağıtılmadı. Medya mensupları olarak haber alamamanın sıkıntısını yaşadık. Düzgün bir iletiş yapamadılar. Biz bilgi alamayınca, kamuoyunu bilgilendirme görevini tam olarak yapamadık. Biz gazeteciler yetişebildiğimiz kadarı ile yardım faaliyetlerine katıldık, ancak başarılı olduğumuz söylenemez” değerlendirmesinde bulundu. Gazetecilerin de depremi yaşadığını, birer depremzede olduklarını, yakınlarını, meslektaşlarını, arkadaşlarını kaybettiklerini anlatan Yılmaz, “Ama genel olarak afet sonrasında dimdik ayakta kalmayı başardık. Bir süreç olan afet yönetimi, hala yetersiz. Rezerv alan ve yerinde dönüşüm konularında kesin bilgi yok. Okul ve sağlık tesislerinin yetersizliği ortada. Kısacası afet yönetimi, geçen bir yıla rağmen yetersiz” ifadesini belirtti.

 

Her 10 yılda bir deprem yaşanıyor

Cumhuriyet’in ilanı ve ülkenin kurulmasından günümüze kadar 13 büyük deprem yaşandığını ifade eden Emekli TV İmtiyaz Sahibi Polat, yaşanan depremler ve can kayıpları hakkında bilgi verdi. Polat, şöyle konuştu: “Veriler, 10 yılda bir büyük deprem yaşadığımızı gösteriyor. Demek oluyor ki gelecek 10 yılda yine büyük bir deprem afeti yaşayacağız. 1999 depremi ülkemiz için milat oldu ve depremle mücadele başladı. Ben de o depremde muhabir olarak Sakarya’da görev aldım. Ama nasıl haber yapacağımızı bilmiyorduk. İletişim Fakültesinde bunu hiç görmedik. Olayı analiz etmeye çalıştık. Üzerinden 24 yıl geçti ve Kahramanmaraş merkezli depremler oldu. Depreme gazeteci de maruz kalıyor ama işini de yapmak zorunda. Büyük olaylarda yerel gazeteciler çok önemli. O nedenle yerel gazeteciler desteklenmeli.”

 

Kriz öncesinde etkili olan, krizde de etkili olur

TGC İskenderun Temsilcisi ve  ses gazetesi muhabiri Bodur da fikir işçi olan gazetecilik kamusal bir hizmet olup, bu nedenle de ‘basın kartı’nın kimlik kartı yerine geçtiğini anımsattı. Medyanın kriz süreci veya yönetiminde karar alma görevi olmadığını, ancak yönetimin kararlarının halka aktarılması, yayılması, panik, korku ve endişenin azaltılması gibi konulara katkı sunulmasına yöneliktir rolü olduğunu anlatan Bodur, “Kriz sürecinde yerel ve bölgesel medyanın en önemli görevi, bilgilendirmektir. Halkı ve toplumu bilgilendirmek, gerçekleri, yaşananlar ve yaşanabilecek olasılıklar konusunda bilgi vermektir” dedi. Medyanın afetlerde etkili olabilmesinin, objektif olması, teknolojik açıdan güçlü, ekonomisinin iyi olması olması gerektiğini belirten Bodur, “Bilgi akışının sağlanması, medya ve çalışanlarının habercilik geçmişin güvenilir olması da gereklidir. Medyanın afet sürecinde rolünü üstlenmesi ve uygulayabilmesi için güçlü ve inandırıcı olması gerekir ki bu da sadece o süreçte yazdıklarla ilgili değil, aksine çok öncesindeki yazı ve yaklaşımına dayanır. Yani medyanın inandırıcı ve etkisi sadece o gün yazdıklarıyla değil çok daha önce yazdıklarıyla verdiği bilgi, oluşturduğu algı ile ilgilidir. Kriz sürecinde bu etki ve algıya sahip olanlar etkili olabilir, gazeteciliği kullananlar değil. Kriz öncesinde etkili olan medya ve çalışanları, kriz sürecinde de etkili olabilir. Gazeteciliği kullananlar, halkı yanıltanların kriz öncesinde olduğu gibi kriz yönetiminde etkili olamaz. Duran saat örneği, elki kriz döneminde birkaç doğru bilgi aktarmış olsa da, bir günün 2 dakikayla sınırlı olmayıp, 1.440 dakika bulunduğu biliniyor” değerlendirmesini yaptı.

 

“Facebook gazeteciliği diye bir şey yok”

Gazeteciliğin tanımının 1961 yılında çıkarılan 212 sayılı kanunla yapıldığını anımsatan Bodur, gazetecilerle gazeteciliği kullananların karıştırılmaması gerektiğini ifade etti. Bodur, “Sosyal iletişim sitelerinde paylaşılan hiçbir yazı, fotoğraf ve görüntü haber değildir. Haber medya araçlarının üründür ve bunlar da gazete, televizyon, radyo, dergi ve internet haber siteleridir. Diğerleri kişisel düşünce ve bir ifadeyi anlatan veya bir duygu sergileyen paylaşımlardır. Dünyanın hiçbir yerinde de Facebook, Twitter veya Messenger gazeteciliği diye bir şey yoktur. Bu yaklaşımlar gazeteciliği kullanmak anlayışıdır” diye konuştu.

 

“Evlerin yüzde 35-40’ı boşu boşuna yıkıldı”

AKİYAD Başkanı Cıncık da kriz anlarında insanların yanlış bilgilendirildiğini, medyanın yeterince bilgilendirilmediğini söyledi. Cıncık, “Deprem sonrası yapılan hasar kontrollerinde duvar çatlamış binalara ‘ağır hasarlı’ raporu verdiler. Benim evim sapasağlam, kolonları sağlam, temeli sağlam, evime ‘ağır hasarlı’ raporu verdiler. Birçok ev, evlerin yüzde 35-40’ı boşu boşuna yıkıldı. Niye? Bilgisizlikten. Bu milli servetin hebasıdır” dedi. Depremde ‘orta hasarlı’ raporu verilen binalar için önce yıkılacağı, daha sonra yıkılmayıp, tadilatının yapılabileceğinin söylendiğini ifade eden Cıncık, “Vatandaş bir şeyi net olarak anlayamadı. Biri geliyor ‘sizin evler yıkılacak’ diyor, insanlar depremden çıkmış, aten parası yok, ne kurtarabilirim yaklaşımıyla evin penceresini, güneş enerjisini, kapısını, penceresini söküyor. daha sonra başka biri ‘eviniz yıkılmayacak’ diyor. Yani kriz içinde kriz yaşadık. Halk doğru dürüst bilgilendirilmedi. Burada bir hatalı mı aramamız gerekiyor? Hayır. Birileri artık bu konuya ve depreme karşı tedbirler konusuna gerekli özeni göstermeli. Bu iş çocuk oyuncağı değil ve insanların hayatını çok yakından ilgilendiren bir konu. Bu ülkemizin ve dünyanın bir gerçeği. Biz buna hazırlıklı olmak zorundayız’ diye konuştu.>

“Afetlerde yerel ve bölgesel medyanın kriz yönetimindeki rolü” konula panele destek verdiği belirtilen Arsuz Kaymakamı Gökpınar, Belen Kaymakamı Yılmaz, İskenderun Belediye Başkanı Dönmez, Arsuz Belediye Başkanı Üstün ile panelde konuşan ve sunanlara; İSTE Rektörü Depci, TİMBİR Genel Başkanı Basa, GİMER Başkanı Altıparmak, Körfez Gazetesi sahibi Yılmaz, Emekli TV imtiyaz sahibi Polat, TGC İskenderun Temsilcisi Bodur, AKİYAD Başkanı Cıncık, moderatör Özçelik’e plaket verildi.

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER