CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal, eğitim manifestosu anlayışıyla muasır medeniyetler üstünü çıkılamayacağı öne sürdü
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerinde TBMM’de, CHP adına konuşan Hatay Milletvekili Serkan Topal, “Bizim Milletimizin inanç temelinde de eğitimin ve bilimin kutsallığı vardır. Hz. Peygamberimiz, bir hadisinde “İlim Çin’de dahi olsa gidiniz bulunuz” diye buyurur. Yine ortak değerimiz Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” der. Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk ise,” Hayatta en hakiki Mürşit ilimdir, fendir” diyerek, bilimi gençliğimize ideoloji olarak bırakmış ve rehber olarak işaret etmiştir. Bunları dikkate almak yerine, Yunan hayranı, fesli bir meczup; devlet büyükleri ile boy boy fotoğraflarıyla, Türk gençliğine idol olarak sunuluyor. Bu kabul edilemez, bu anlayışla Muasır medeniyet seviyesine çıkılamaz” eleştirisinde bulundu.
CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal konuşmasında şu görüşleri ifade etti:
EĞİTİM VE BİLİM KUTSALDIR
“Bizim Milletimiz eğitim ve bilim konusunda, yeniliğe açık bir toplumdur. Bunun örneklerini Cumhuriyetin ilanından sonra Millet mekteplerinden, köy enstitülerinden, alfabe devriminden ve Üniversite reformundan biliyoruz. Çünkü bizim Milletimizin inanç temelinde de eğitimin ve bilimin kutsallığı vardır. Bakınız Hz. Peygamberimiz, bir hadisinde “İlim Çin’de dahi olsa gidiniz bulunuz” diye buyurur. Yine ortak değerimiz Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” der. Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk ise,” Hayatta en hakiki Mürşit ilimdir, fendir” diyerek, bilimi gençliğimize ideoloji olarak bırakmış ve rehber olarak işaret etmiştir.
Şimdi biz 17 yıllık AKP Hükümetlerinin eğitim politikasına bakıyoruz. Peygamberimizin hadisine uyuldu mu? Tabiî ki de hayır. Bırakın Çin’i, ; kütüphanede, laboratuarda bilim arayan, akademisyenler üniversiteden kovuldu. Öğrencilerimiz; sbs, öss, lgs, öys, ygs, tyt, oks, teog gibi üç harfli sınavlar icat edilerek adeta ÇİN işkencesine tabi tutuldu. Peki, Hz. Ali’nin sözlerini dikkate alındı mı? O’da alınmadı. Bırakınız Öğretmene köle olmayı; ücretli sözleşmeli diye aile birlikleri bozulan, öğretmenlerimiz sisteme mahkûm edilerek adeta köleleştirildi.
BU ANLAYIŞLA MUASIR MEDENİYETİN ÜSTÜNE ÇIKILMAZ
Mustafa Kemal Atatürk’ü, dinlemek bir tarafa nerdeyse adı silinecek. Atatürk’ün bilimi idol olarak alın dediği gençlerimize, Cumhurbaşkanının, Meclis Başkanının ziyaret etmeleri yetmezmiş gibi, bir de Diyanet işleri Başkanının cübbesini giyerek ziyaret ettiği, Yunan hayranı, fesli bir meczup; devlet büyükleri ile boy boy fotoğraflarıyla, Türk gençliğine idol olarak sunuldu.
İşte bu davranışın neticesi olarak, bir akademisyen çıkıp “cumhurbaşkanına itaat farzı ayındır“ diyebiliyor. Bunun karşılığında Cumhurbaşkanı da kimin profesör olup olmayacağına karar veriyor. Muasır medeniyetin üstüne bu anlayışla çıkabilir miyiz? Tabi ki çıkamayız.
EĞİTİMİN DURUMU; RESESYON, ENFLASYON VE DEPRESYON
Gördüğünüz gibi, İktidarın oluşturduğu Eğitim tablosu ne yazık ki bu kadar acıdır. Bu acı tabloyu derslikleri artırarak, sınıf mevcutlarını azaltarak, müfredatı güncelleyerek bütçe rakamları ile oynayarak çözemeyiz. AKP’nin eğitim politikasını Ekonominin kavramları ile ifade edecek olursak; kalitede resesyon, Bakan ve sınav sayısında enflasyon, öğretmen ve öğrencilerimizde depresyon olarak açıklayabiliriz. Yani özetle Eğitimin durumu ; resesyon, enflasyon ve depresyon….. işte budur.
Bakınız, AKP’nin bu uygulamaları yüzünden ülkede beyin göçü başladı. Sadece 2017 yılında 20-35 yaş arası 130 bin eğitimli insanımız yurtdışına gitti ve dönmediler. Yani giden beyinler gelmiyor.
BU BÜTÇE SORUNLARI ÇÖZMÜYOR
Bütçe dönemine girdiğimiz bir iktidar sürecinde Eğitime 2019’da ayrılan ödenek yarıya indirilmiştir.
Peki, bu bütçe ile eğitimin sorunları çözülebilecek mi? Böyle bir Ümit var mı? İnanın olmasını çok isterdik.
Bakınız bu bütçe, öğretmenlerin ek gösterge sorununu çözmüyor. Sözleşmeli öğretmenlerin, aile birliği sorununu çözmüyor, Ücretli öğretmenlerin, sözleşmeye geçme sorununu çözmüyor, Meslek dersleri öğretmenlerinin usta öğretici olma taleplerini çözmüyor. Kurs öğretmenlerinin ders ücretlerini çözmüyor. İdarecilerin Mülakat ve liyakat sorununu çözmüyor. Atama bekleyen öğretmenin sorununu çözmüyor, geleceğe dair hiç bir umut vermiyor. Haksız yere işten atılan KHK mağduru Öğretmenin sorununu çözmüyor. Velilerin oluşturduğu okul aile birliklerinin, yasal ve idari sorunlarını çözmüyor.
Okullarda çalışan Eğitim çalışanlarının sorunlarını çözmüyor. Öğrencilerimizin, istedikleri okula gitme isteklerini çözmüyor. Taşımalı eğitimin sorunlarını çözmüyor. Nitelikli-niteliksiz diye ayrıma tabi tutulan okullarımızın derslik sorunlarını Laboratuvar sorununu, Spor salonu sorununu çözmüyor. Köy Okullarımızın ana sınıfı ve birleştirilmiş sınıf sorunları çözülmüyor. Üniversite Öğrencilerimizin Yurt sorununu çözmüyor, Çocuklarımız Aladağ’da, Karaman’da olduğu gibi tarikat yurtlarına mahkûm edilmeye devam ediliyor. Yükseköğrenimin Burs sorununu çözmüyor. Akademisyenlerin kadro sorununu çözmüyor.
MİLLİ EĞİTİM ŞURASI DERHAL TOPLANMALIDIR
Peki, bu bütçe de hangi sorunlar çözülüyor? Belirli vakıf ve derneklerin kaynak sorununu çözüyor. Milletin vergilerinden oluşan kamu kaynakları, kutsaldır. Bu kaynakları birilerinin kasasına aktarmak, günahtır, haramdır.
Eğitim ciddi bir iştir, bir ülkenin geleceğidir. Kalıcı, çağdaş bir eğitim sistemi oluşturmak zorundayız. Eğitimin tüm bileşenlerinin katılımı ile yeni bir Milli eğitim şurası derhal toplanmalı ve ortak akılı öne alan bir program geliştirilmelidir. Öğretmenlerimizin, ücretli sözleşmeli ayrımına derhal son verilmeli ve tamamı kadroya alınmalıdır. Öğretmenler kanunu mutlaka çıkarılmalı ve 3600 ek göstergeleri verilmelidir. Doğu bölgelerimizde görev yapan öğretmenlerimize teşvik sistemi getirilmelidir. Öğretmen niteliği Fakültedeki eğitimden başlayarak artırılmalı öğretmenlik yeniden saygınlığına kavuşturulmalıdır. Okullarımız, nitelikli – niteliksiz gibi ayrımlara tabi tutulmamalıdır. Geliniz köklü bir eğitim reformunu hep birlikte Yüce Meclisimizde yapalım. Eğitimi kişilerin inisiyatifinden alarak bir devlet politikası haline getirelim. Milletimiz ve gençlerimiz bizlerden bunu beklemektedir. Bizlerde Sayın Bakandan tarihi bir sorumluluk alarak bu konuda bir adım atmasını ve Cumhuriyetin temel değeri olan çağdaş eğitim anlayışını bir an önce hayata geçirmesini bekliyoruz.
CUMHURBAŞKANI SORUMLUDUR
Sayın Cumhurbaşkanı, artık yetkide, sorumlulukta sizdedir. Ben Milli Eğitim Bakanı olsam, bir yıl içinde 76 OECD ülkesi arasında Pısa sıralamasında 50. Olan Türkiye’yi ilk 10’a sokamaz isem, tüm görevlerimden istifa eder siyaseti bırakırım. Eğer bunları başaramazsanız sizde gereğini yapınız. Biliniz ki bu milletin çocuklarının vebali sadece atadığınız bakanın değil, aynı zamanda sizin de omuzlarında olacak, Tarih’te bunu böyle yazacaktır.”