Öncelikle belirtmeliyim ki Ak Parti (AKP); çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamak isteyen ümmetin partisidir. AKP, 17 yıllık iktidarı döneminde 1000 kişi çalıştıracak bir fabrika yapmamıştır ama 1000 kişi çalıştıran kamuya ait onlarca fabrikayı satmıştır. Devlet gelirlerini hiçbir denetime tabi tutulmadan, hoyratça harcamıştır. Vatandaşın ödediği vergileri çarçur etmiştir. Devlette satacak bir şey kalmayınca da AKP’de birbirini satma dönemi başlamıştır. Çok yakında toplu satışların başlayacağı söyleniyor!
AKP iktidarı, yıllardır üretmeden tüketmiş; kazanmadan harcamıştır, aşırı derecede borçlanmış, ayağını yorganına göre uzatmamıştır! Bu millet, 40 sene Osmanlı’nın borçlarını ödemiştir, 40 sene de AKP’nin borçlarını öder! AKP’nin 17 yıl sonra geldiği nokta, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ‘İhtiyat Akçesi’ne el atmak olmuştur. Zaten AKP demek, israf demektir. AKP iktidarının savurgan politikaları yüzünden Türkiye iflas etmiştir. Ali Babacan bile AKP üyeliğinden istifa etmiştir. Halk işe ve aşa muhtaçtır! Halkın çoğunluğu borç batağındadır. AKP, doğum sancısı çekmektedir. AKP’den doğacak yeni particikler millet gibi ümmeti de ikiye, hatta üçe bölecektir!
Aslında Türk Milleti’ni kendi ümmeti gibi görmek kimsenin haddi değildir! AKP tabanı kaynıyor, AKP yıkılıyor! AKP, önümüzdeki günlerde dağılış ve çöküş sürecine girecektir. Çünkü yeni kurulacak partiler ve yeni nesil siyasetçiler, Türkiye siyasetini derinden etkileyecektir.
Şu bir gerçektir ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir yıllık performansı; ekonomide, adalette, eğitimde ve dış politikada ‘sıfır’dır. Cumhur İttifakı sınıfta kalmıştır. Bugün Türkiye adeta kapalı bir hapishaneye dönüştürülmüştür. İşsizlik oranı %13.5’e ulaşmıştır. Enflasyon canavarı hortlamıştır. Milli gelir 10 bin dolardan 8 bin dolara gerilemiştir. Ekonomik kalkınma ‘sıfır’dır. İsrafın ise haddi, hesabı yok!
Ayrıca, 23 Haziran’da gerçekleşen İstanbul seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın oy oranı %45’in altına düşmüştür. Millet İttifakı’nın oy oranı ise %55’e dayanmıştır. Halkın artık Cumhur İttifakı’na güveni kalmamıştır. Artık halk, iktidarın ekonomiye, maliyeye, yerel yönetimlere ve siyasete dair soyut kavramlarından hiçbir şey anlayamaz hale gelmiştir. AKP teşkilatının, halka ulaşmakta, halka birebir temasta ciddi eksiklikleri var! Bu yüzden, son seçimleri cumhur İttifakı kaybetmiştir.
Artık Cumhur İttifakı liderlerinin kavgacı dili ve nefret söylemi prim yapmıyor. Cumhur İttifakı’nın siyasi anlayış ve siyaset yöntemi iflas etmiştir. AKP iktidarı; devlet kadrolarının tamamını ele geçirmiş, kendi zenginini, kendi medyasını ve kendi askerini yaratmıştır. İktidar, tamamen faiz lobisine çalışmaktadır. AKP’nin yüzde 50 desteğe sahip olduğu masalının da inandırıcılığı kalmamıştır. AKP oyları %40’tan çok aşağılardadır. Ekonomik krizin derinleşmesi ve yeni siyasi oluşumların devreye girmesiyle birlikte daha da aşağılara inecektir.
Aslında AKP iktidarı yıkılıyor! Ancak ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yıkılması, ‘Tek Adam’ yönetimine karşı halkın önüne iktidar planını ve başarıya giden örgütlemeleri koymakla olur. İktidara karşı ‘Demokrasi Hareketi’ni ilerletmek de artık buna bağlıdır. Çünkü Türkiye’nin 82 milyonu kucaklayacak bir iktidara ihtiyacı var! O nedenle ‘Cumhurbaşkanı tarafsız olsun’ sloganı, ancak yerine konacak alternatif yönetim modelinin belirdiği koşullarda hedefine ulaşır. Böyle dönemlerde gerçekçi yönetim seçenekleri hızla güç kazanır. Yeni nesil siyaset de ancak AKP iktidarını yıkacak gerçekçi yönetim hedefi üreterek ilerler. Aksi halde muhalefet, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin önüne koyacağı çözümün kuyruğuna takılır.
2019 yerel seçimlerinde bu deneyim yaşanmıştır. Halk hareketi, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Mersin ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kazandığı için, Cumhur İttifakı büyük kentlerde iktidarı kaybetmiştir.
Ve 2019 İlkbahar’ında karşı devrim süreci durdurulmuştur. Bu sebeple, 23 Haziran dersi çok önemlidir!
MATEMATİK GEÇERLİ
İktidarı değiştirmek kuşkusuz bir güç meselesidir. Burada dilekler değil, matematik geçerlidir.
Halk hareketi ve derinleşen ekonomik bunalım, erken seçimi dayatabilir. Öte yandan, Cumhur İttifakı, ekonomik bunalımın sonuçlarının yaşanmasından önce seçim yapmayı düşünebilir. AKP iktidarının Türkiye’yi yönetemez hale gelmesi, bölgede ve dünyada yalnızlaşması da seçim zamanını belirleyebilecek etkenlerdir. Kaldı ki, iktidarın 2023 hedeflerini tutturması da zordur.
AKP iktidarını yıkmak için elverişli koşullar var! Yeter ki Millet İttifakı’nın bileşenleri ‘muhalefet’ illetine tutulmasın ve yönetim seçeneği üretebilsin…
Yıkıcılık hiçbir zaman iktidar olamaz! Ancak kurucu ve yapıcı olanlar, halkı kucaklayanlar iktidara gelebilir. Bu nedenle yalnız başına yıkmaya yönelik sloganlar, muhalefette ömür tüketmekten başka sonuç getirmez! Artık bütün sorun, AKP’ye karşı mücadele eden halk çoğunluğunun muhalefetçilik oynamaktan, direnmeye kilitlenmekten, ‘sivil itaatsizlik’, ‘boyun eğmemek’ gibi söylemlerden vazgeçip iktidara yönelmesidir.
Bugün, yeni nesil siyasetçilerin görevi; halkın önüne iktidar planını ve başarıya giden örgütlenmeleri koymaktır. AKP iktidarına karşı halk hareketini ilerletmek de, ortak cumhurbaşkanı adayını belirlemek de artık buna bağlıdır.
Aslında halk belediyelerde iktidar olmayı değil, Türkiye’de iktidar olmayı talep ediyor. Halkın çoğunluğu, iktidar değişikliği talep ediyor! Ve halk, somut, gerçekleşme şansı tanıdığı planları ve politikaları destekler. Geniş seçmen kitlesi, kısa süreli çözümlere omuz verir.
Bugün önümüzdeki süre, yıllarla ifade edilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kurtulmak isteyen toplum, Millet İttifakı’nın paydaşları tarafından üretilmiş çözümleri beklemektedir. Halk, AKP’den doğacak veletler tarafından ilan edilecek yeni politikalara terk edilmemelidir. Cumhur İttifakı’nın karşıtları; milletin güçleri olarak, halkın güçleri olarak, emeğin güçleri olarak, cumhuriyetin güçleri olarak mevcut ülke sorunlarına hızla geçerli çözümler üretmek durumundalar. Daha bugünden ‘Yol Haritası’ çizilmeli, mücadele içinde düzeltilmeli ve AKP’nin ‘İsraf Düzeni’ne son verecek politikalar geliştirilmelidir. Cumhuriyet’in 100. yılı, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e yakışır bir şekilde, Cumhuriyetçiler ve Atatürkçüler tarafından coşkuyla kutlanmalıdır!