Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’nın ‘gözbebeği’ olarak bilinen bölgesi, cumhurbaşkanlığı kararıyla ‘riskli alan’ ilan edildi. Karar Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na olağanüstü yetkiler veriyor. Bölge sakinleri endişeli.
Diken’e konuşan sivil toplum kuruluşu Nehna‘dan avukat Can Terbiyeli, ‘mülksüzleştirme’ riskine dikkat çekti. Terbiyeli, karar sonrası mahalle sakinlerinin uzaklaştırılarak bölgenin ‘turistik bir müzeye’ dönüştürüleceğini söyledi.
6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkez iki depremden en çok etkilenen illerden biri Hatay. Kent, 20 Şubat’ta 6,4 ve 5,8 büyüklüğünde iki depremle daha sarsılmıştı, hasarlı binalar da yıkılmıştı.
Bölge yeniden yapılacak, bu kapsamda dünkü Resmi Gazete’de yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararıyla tarihi merkez 6306 sayılı kanun kapsamına alındı.
Malikler bölgeden uzaklaştırılabilir
Bu kararla Antakya’nın kültür varlıklarıyla dolu tarihi kent bölgesinde ‘rant’ kapısı açılmış oldu. Çünkü 6306 sayısılı kanun Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na olağanüstü yetkiler tanıyor.
Avukat Terbiyeli şöyle konuştu: “Buralar yıkılıp yeniden yapılırken, halk ve küçük esnaf mülksüzleştirilme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bakanlığa gerekli görmesi halinde buraları acele kamulaştırma kapsamına alma, Hazine’ye geçirme ve malikleri kamulaştırılma veya trampa yoluyla uzaklaştırma yetkisi veriyor.”
En yakın örneği Sur
Avukat, Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesi örneğini verdi: “2015’teki çatışmalarda orada bir insansızlaştırma, nüfusun azalması söz konusuydu. Bunu fırsat bilerek devlet oraları tamamen yıktı ve yerine eski haline benzeyen fakat hiçbir estetik veya kültürel kaygı güdülmeyen yeni binalar inşa etti. Fakat bu binalara eski sahipleri dönemedi. Hatta dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu da ‘Orayı Toledo gibi yapacağız’ demişti. Orası tamamen bir açık hava müzesi haline dönüştürüldü. Şu an Diyarbakır Sur’da maalesef eski kent sakinleri yaşayamıyor.”
‘Turistik açık hava müzesine dönüşecek’
Antakya’nın benzer bir tehditle karşı karşıya olduğunu belirten Terbiyeli, şöyle devam etti: “İnsanların yaşam yerleri ya butik otellere ya restoranlara dönüşecek. Belki güzel mimari örnekler göreceğiz ama kent dokusu kalmayacak. Turistik bir açık hava müzesine dönüşecek.”
Tarihi yapılara TOKİ riski
Bölgede yıkılan ve hasarlı binalar var. Bakanlık yeniden yapılaşmayı böyle bir kanun olmadan yapamaz mıydı?
Terbiyeli şu yanıtı verdi: “Tabii ki yeniden yapılaşma olacak. Yıkılmış bir yer. Ama orada birçok tescilli yapı var. Tescilli olmasa da tarihi özelliği olan sivil yapılar da var. Bunların biz Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gereğince yeniden yapılmasını talep ediyoruz.
Orada tabii ki devletin inşaat faaliyeti olacak. Ama bunun kim tarafından ve nasıl yapılacağı sorun. 6306 sayılı yasa tamamen bakanlığın insiyatifine bırakıyor. Orası muhtemelen TOKİ aracılığıyla taşeronlara verilecek, taşeronlar kendilerince veya bakanlıktan aldıkları izinler doğrultusunda yeni yapılar dikecek. Ama korkumuz şu kültürel ve tarihi yapıyı koruyamayacaklar. Çünkü böyle bir deneyimleri yok. Kültür Bakanlığı’nın insiyatifinde ilerlenmiş olsaydı bambaşka bir senaryo konuşacaktık şu anda.”
Başka kanunlar da var
Bölge sakinleri geçmişteki deneyimleri de göze alarak bu risk karşısında endişeli. İlçenin birçok bölgesi yıkılmışken, bu karar sadece tarihi merkez için alındı.
İşaretlenen alanın Antakya’nın gözbebeği olduğunu söyleyen avukat şöyle devam etti: “Afetle ilgili başka yasalar var. Bakın 7269 sayılı afet dolaysıyla alıncak tedbirler kanunu var. O kapsamda da değerlendirilebilir. 2863 sayılı kanun var, Kültür Bakanlığı’nın insiyatif alacağı şekilde… Burada korkumuz şu; yerel yönetimlerle istişare edilmeden tamamen bir inşaat ve rant mantığıyla buraların ele alınması.”