Deprem bölgesi Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde, besici Nedime Keleş, “Eşim Kaymakamlığa da gitti, tarıma da gitti yardım için, yem için, ‘muhtara yem gönderdik’ dediler. Muhtar da bize hiç vermedi. 2 keçisi olana, 3 keçisi olana verdi. Biz yardım göremedik muhtardan” dedi. Mehmet Keleş ise “Muhtar kendi adamlarına dağıtıyor. Bir mal olana bir ton yem veriyor. 10 malı olana da 20 ton indiriyor, 60 ton yem gelmiş bize yem yok. Çadır vermişler bize çadır yok. Benim malım enkazın altında kaldı 6 tanesi öldü. Hiç arayan soran yok” diye konuştu.
Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde depremden etkilenen besici Mehmet ve Nedime Keleş, 6 koyununun enkaz altında kalarak öldüğünü, Kaymakamlık ve İlçe Tarım Müdürlüğü’nden muhtarlığa gelen yardımların kendilerine ulaştırılmadığını söyledi. 28 tane kurbanlık koyunu için çadır istediğini belirten Mehmet Keleş şunları söyledi:
“DERDİN NEYDİ DİYEN YOK HERKES KENDİ DERDİNE DÜŞMÜŞ”
“Dışarıda çamurun içinde gidiyorum İlçe Tarıma ‘kayıtlı değilsin’ diyorlar. Ne çadır veren var ne bir şey veren var. Şimdi Kaymakamlığa gittim. Kaymakam bey dedi ki, ‘sana çadır vereceğiz ama evinin önüne kuracağız.’ Burada da polisler diyor ki, ‘çadırı sök, çadır da vermiyorlar çadırı sökeceğiz’ diyorlar. Benim halim, benim durumum. Belden mağdurum 8 tane platinim var. Bir iş yapamıyorum. Malımın 6 tanesi öldü. Bakan, eden yok. Millet, ‘devlet var’ diyor. Hani devlet nerede? Hiç arayan, soran yok. Yani gelip de, ‘derdin neydi’ diyen yok. Herkes kendi derdine düşmüş…
“HAYVANLARIN 28’İ DURUYOR GERİ KALAN 6 TANESİ ÖLDÜ”
Hayvanların 28’i duruyor, geri kalan 6 tanesi öldü. İşte bu… Diyor ki, ‘niye çıkarttın ölüsünü’ diyor. Ben geldiğimde orada kimse yoktu ki, bir eleman koymuşlar oraya o da ismimi yazdı, çizdi. Şimdi de gittim demin, diyor, ‘senin kaydın yok burada’ diyor. ‘Olur mu dedim, ben buraya geldim. Gaye hanım vardı’ dedim. ‘Muhtardan kağıt getirdim.’ Şimdi de dilekçe tuttular, rapor yazdılar. ‘Sevke verdik’ dediler. ‘Olursa vereceğiz’ dediler.
“BEN BURADAN GİTSEM ÇALACAKLAR HIRSIZ ÇOK”
Konteyner verdiler de işte ben mal sıkıntısından gidemiyorum. Ben buradan gitsem, mal gece yok olur. Çalacaklar. Hırsız çok. Adamın 25 tane malını götürmüşler bu gece… Ben de korkudan yatamıyorum. Sabaha kadar şurada bekliyorum enkazın altında. Durumum bu, hiç arayan soran yok. Devlete ben, Allah razı olsun yine de, bize mal için yardımda bulunursa benim ricam bu, başka bir sıkıntım yok. Benim malım perişan, gidin bakın çamurun içinde yaşıyor mal, kurbanlık koyunlar var 28 tane, başı boş duruyorlar. Yağmur da yağıyor, yemleyemiyorum. Yemlesem çamur. Maldan başka benim bir gelirim yok.
“MUHTAR KENDİ ADAMLARINA DAĞITIYOR, BİZE YEM YOK”
Vermedi, ‘kayıtlı değilsin’ diyor adam… Burada muhtara vermişler. Muhtar kendi adamlarına dağıtıyor. Bir mal olana bir ton yem veriyor. 10 malı olana da 20 ton indiriyor, 60 ton yem gelmiş bize yem yok. Çadır vermişler bize çadır yok. Benim malım enkazın altında kaldı 6 tanesi öldü. Hiç arayan soran yok.”
“EŞİM İŞ KAZASI GEÇİRDİ BELİNDEN SAKAT AĞIR İŞ YAPAMIYOR”
Nedime Keleş ise bin bir emekle yaşamaya çalıştıklarını belirterek, devletten yardım beklediklerini şu sözlerle anlattı:
“Bir eşim var bir de çocuğum var. Eşim iş kazası geçirdi. Belinden sakat, 8 tane platin var. Bir ağır iş yapamıyor. Biz de bir arabamız vardı. Pazarcılık yaptım, eşime dedim, ‘işin yok gücün yok’ dedim. ‘Gel seninle pazarcılık yapalım’ dedim. Gittim 2 torba maydanoz aldım 2 kasa üzüm aldım. Üzümü eşim sattı, maydanozu ben sattım. Öyle öyle geçimimizi sağladık. Ondan sonra 4 yıl oldu pazarcılık yapalı da bir araba aldım. Arabayı da eşim süremeyince oğlum da işe gidince ben arabayı sattım. Eşim mağdur kalmasın diye de vakit geçirsin diye 3 keçi aldım, koyun aldım kurbanlık. Ellere muhtaç olmayalım diye de 3 keçi aldım sütünü yiyelim diye geçimimizi böyle sağlıyoruz oğlum.
“EŞİM KAYMAKAMLIĞA GİTTİ, ‘MUHTARA YEM GÖNDERDİK’ DEDİLER. MUHTAR DA BİZE HİÇ VERMEDİ”
Ne diyeyim ki? Devletime de işi gücü rast gelsin, Allah yormasın kendilerini de depremde de yiyeceğimizi getirdi ama malımızla hiç kimse ilgilenmiyor. Eşim Kaymakamlığa da gitti, tarıma da gitti yardım için, yem için, ‘muhtara yem gönderdik’ dediler. Muhtar da bize hiç vermedi. 2 keçisi olana, 3 keçisi olana verdi. Biz yardım göremedik muhtardan. Bireysel olarak ne ihtiyacımız var, malımıza yem, bize bir çadır. Konteyner çıktı. Ben konteynere gidiyorum, akşam oradayım sabah buradayım. Eşim burada çadırda kalıyor. Ben de orada kalıyorum çocuğumla… Bir yukarı bir aşağı geliş geçiş yoruluyorum evimin yanında olmasını istiyorum çadırımın… Bir de tek şu mallarım çamurun içinde kalmasın, gelip gittikçe, onu gördükçe canım sıkılıyor. O da bir can…”