Başhekim ve cilt hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Kutlubay, deri bulgularının Covid-19 belirtisi olup olmayacağına dair yaptıkları araştırmanın uluslararası tıp dergisi Dermatologic Therapy’de de yayınlandığını belirterek şunları söyledi: “İtalya’dan, İspanya’dan yapılan bildirilerde ve birtakım haberlerde, farklı deri döküntülerinin Covid’in ilk belirtisi olabileceği ya da Covid’li hastalarda bazı deri bulgularının aslında çok sık ortaya çıkabileceğine dair tartışmalar vardı. Ülkemizde de hastaları biz de bu açıdan tarayalım istedik.”
210 hasta incelendi
Kutlubay, araştırmada elde ettikleri sonuçları şöyle anlattı: “210 hastayı taradık, bunlar içerisinde 52’sinde Covid döneminde ortaya çıkan deri bulgularını kaydettik. Salgın döneminde cilt bulgularının Covid’li hastalarda çok sık görüldüğü ve bunun da hastalığın bir ilk belirtisi olabileceği yönünde sorular da oluşmuştu ama bizim çalışmamız bunun böyle olmadığını gösterdi. Tek başına deri bulgusu, Covid’i işaret etmez. Kaşıntı veya döküntüye ateş, nefes darlığı ya da öksürük gibi diğer belirtiler de eşlik ediyorsa o zaman hasta Covid açısından değerlendirilmelidir ve mutlaka test yapılmalıdır.“
En sık görüleni kırmızı döküntü
Üç hafta boyunca takip edilen 52 hastada en sık gördükleri deri bulgusunun yüzde 30 oranla kırmızı deri döküntüleri olduğunu anlatan Kutlubay, Covid-19 tedavisi gören hastalarda en çok rastlanan cilt hastalıklarını şu şekilde sıraladı: “Hastaların üçte birinde eritem dediğimiz kırmızımsı lekeler dikkatimizi çekti. Yer yer döküntünün de eşlik ettiği bu lekelere daha çok ellerde rastladık. Bunlar da çoğunlukla Covid’den dolayı değildi. Aslında çok sık dezenfektan ya da kolonya kullanımına bağlı meydana gelen daha çok egzama tarzı yani alerjik deri döküntüleri şeklindeydi.
İkinci sırada yüzde 23 oranında karşımıza çıkan bizim ‘makülopapüler‘ dediğimiz, tüm vücutta 5-6 milimetre çapına ulaşabilen deriden kabarık, kısmen deri seviyesinde olan, bazen kepekli kabuklanma da yapabilen döküntülerdi. Bunlar daha çok gövdede ve kollar ile bacakların üst kısımlarında mevcuttu. Üçüncü sırada ise ürtiker yani kurdeşene rastladık. Hastaların yüzde 14’ünde kurdeşen meydana gelmişti. 1-2 milimetreden 15-20 santimetreye varabilen çaplarda; çok kaşıntılı, hastayı canından bezdiren cilt sorunlarına yol açmıştı. Son sırada ise yüzde 8 civarında minik pıhtı atmalara bağlı olarak gelişen özellikle parmak uçlarında meydana gelen nekroz dediğimiz deri dokusunun ölmesiyle karakterize siyah kabuklu yaralar yer aldı.”
Yoğun bakımdakilerin yarısında görüldü
Çalışmanın en önemli bulgularından birinin, Covid-19’a eşlik eden deri hastalıklarının özellikle 55-75 yaş arası hastalarda daha çok rastlanması olduğunu vurgulayan Kutlubay, sözlerini şöyle sürdürdü: “İkinci sırada yoğun bakıma giren hastalar geliyor. Yüzde 40’ında deri bulguları gördük. Bir de komorbit dediğimiz ek hastalığı olanlarda, örneğin diyabet gibi, kronik akciğer hastalığı gibi, kalp hastalığı gibi, Covid’e cilt hastalıkları daha çok eşlik ediyor. Hatta ek hastalık sayısı arttıkça deri bulgularının çıkma oranı da yükseliyor. Bu çalışmanın en önemli sonucu ise Covid’e özel bir deri bulgusunun olmadığının ortaya çıkması. Yani örneğin kızamıkta, ağız içerisinde azı dişinin kenarında ufak bir döküntü olduğu zaman hemen aklımıza kızamık gelir ve testleri o yönde de ilerletiriz. Ama Covid için bu tarz özel cilt bulgularını tespit edemedik.”