Hatay’da, Muhtarlar, Suriyeli sığınmacıların birlik-beraberlik, asayiş ve huzuru bozan davranışlarından şikayetçi olurken, devletten de birini diğerine tercih etme yerine, eşitlik ve adalet ilkesini uygulamasını istedi.
BİR TARAF YAPILIRKEN DİĞER TARAF YIKILMAMALI
Hatay Muhtarlar Derneği Başkanı, yöneticisi ve üyesi muhtarlar adına kaleme alınan ortak açıklamada, ülkemiz ve ilimizdeki Suriyeli sığınmacıların son dönemde artan bazı olumsuz davranışlarının birlik-beraberlik, birlikte yaşama ile can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne vurgu yapıldı.
HGC’de ortak basın toplantısı düzenleyen muhtarlar adına Hatay Muhtarlar Derneği Başkanı Mahmut Gülcü, devletin tutumunun da bir kesimi diğerine göre tercih eme ya da birini daha avantajlı kılma yerine, eşitlik ve adalet duygusu ile hareket etmesi, karar vermesi gerektiğine vurgu yaptı.
Muhtarlar adına Hatay Muhtarlar Dernek Başkanı Mahmut Gülcü düzenlediği basın toplantısında, ilimizde zaman zaman yaşanan gerginliklerin temelinde Hatay halkının olmadığını, bunun değişik nedenlerden kaynaklandığını belirti ve sözlerini şöyle devam etti:
“Bugün, ülkemizdeki Suriye meselesi ile ilgili çözülmemiş bir muamma, cevabı verilemeyen sorular olduğunu düşünüyorum.
Bizler; komşuluğa, kardeşliğe, mazlumlara ve insanlığa bu gözlerle bakarken, acaba onlar bizim için ne düşündüler, ne hissettiler? Öncelikle bunu iyi anlamak gerekir. İnsan yönümüzle, Suriye halkının yaşadığı tüm bu acılara ilaç olmak ve bunun için çabalamak dinimizin de getirdiği, bir emirdir. Fakat tarihe ve kısa geçmişimize dönüp baktığımızda, aynı dostluğu ve iyi niyeti ne yazık ki göremiyorum. Suriye’ye en yakın coğrafyada, din, dil, ırk ayrımının yapılmadığı bu özel şehirde yaşayan bir birey olarak, belki çoğumuzun konuşmaya bile çekindiği bazı konulara temas etmek istiyorum.
Elbette ülkemizin önceden gerekli tedbirleri alması şartıyla mazlum sığınmacılara kapılarını açması, hayatını kaybedenler için üzülmesi ve bunları önlemek için uluslararası kurumları ayağa kaldırmaya çalışması tabii bir tutumdur. Tüm dünya bu savaşa ve yaşanan acılara yine sessiz kalmışken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu savaşın bitmesi için kamuoyu oluşturmaktan başlayarak, yüz binlerce Suriye vatandaşını ülkemize kabul etmesi vicdanı bir tutum olarak görünse de, yaşanan sorunlara baktığımızda bir yerlerde ciddi hatalar yapıldığını düşünmekten kendimizi alamıyoruz.”
Gülcü; geçmişte, dün ve bugün, ülkemiz ve ilimizden bazı örnekler vermek suretiyle şöyle devam etti:
“Yaşadıkları drama üzülüp, 4 Suriye vatandaşını yanına alıp çalıştıran vatandaşımızın dövülerek hastanelik edildiğini ve tüm parasının çalındığını haber bültenlerinde izledik. Bunlardan başka türlü hırsızlık olaylarını, taciz haberlerini, şiddet ve gerileme dayanan olayları sık sık izliyoruz. Bu yaşananların azalması gerekirken arttığını ve işin kötüsü bunlara ciddi bir önlem alınmadığını görüyoruz. Bugün, başta Hatay’da olmak üzere, ülkemizin birçok şehrinde Suriyeli araçların kontrolsüzce dolaştığını ve hiçbir denetime tabi olmadıklarını görmekteyiz. ‘Bunlar mı savaştan kaçmış’ demekten kendimizi alamadığımız bu araçların yaşatacağı herhangi bir kaza veya sorunda çözümün ne şekilde olacağını sanırım hiçbirimiz bilmiyoruz.
Türkiye, dar durumda, zor durumda olana geçmişte de kapılarını açmıştı. 600 bin Iraklı aylarca ülkemizde barındırılmıştı. Gelenlerin kimlikleri, barındıkları kamplar belliydi. Ancak Suriye’den gelenler için bunlar söylenemez. Kamplarda barınanlardan da fazla denetimsiz Suriyeli bulunuyor. Silahlarıyla, sahte plakalı otomobilleriyle dolaşıyorlar. İşyeri açıyorlar, kaçakçılık yapıyorlar, ülkemizde bomba imal edip sınır ötesine gönderiyorlar. İşin kötüsü, ülkemize sığınıp bu şekilde yaşayan bu insanlar ülkenin sahibi gibi davranıyor. Maalesef birçok Suriyeli ne yasa dinliyor, ne kural… Her fırsatta vatandaşımıza saldırıyor, olay çıkarıyor. Onlarca kucak açan Hataylılar, şimdi denetimsizliğin getirdiği olumsuzluklar yüzünden Suriyelilere karşı karşıya geliyor. Bu ülkede kanun ve nizam var ise, çoğunluklarla birlikte azınlıklara da uygulanmalı, bu ülkeyi yeni dahil olan azınlıkların da bu kurallara uyması sağlanmalıdır. Kural ve kanunlar herkes için olmalıdır. Savaş ortamından henüz çıkmış bu insanların yaşattıkları adli sorunlar da en aza indirilmeye çalışılmalıdır.
Sınırlarımız için ‘kevgire dönmüş’ deyimi sıkça kullanılıyor. Asi Nehri üzerinden her türlü kaçakçılık yapılıyor. Kaçakçılık o kadar yaygın ki, mazotun litresi 1.5 liraya inmiş durumda. Uluslararası nakliyat çökmüş. Gireni-çıkanı belli olmayan ülkede, birilerinin bomba yüklü araçları patlatması da beklenmeli. Böyle ortamda bombaların ne zaman nerede patlayacağı belli olmaz. Reyhanlı örneğinde yaşadığımız gibi.”
HGC’deki basın toplantısında, bütün bu yaşananlar karşısında şehrimiz adına, hemşerilerimiz adına, ülkemiz adına Suriyeli vatandaşlar adına, hatta insanlık adına derin bir üzüntü içinde olduklarını söyleyen Başkan GÜLCÜ, şöyle devam etti:
“Bizler, vatandaş ve merhamet sahibi bireyler olarak, tarihin üzerimize yüklediği bu vicdani görevi yerine getirmeye çalışırken, devletimiz de birini diğerine tercih etme görüntüsü verme yerine eşitlik ve adalet ilkesini uygulamalıdır. Kimse avantajlı ve dezavantajlı konuma getirmemeli, bir taraf yapılırken diğer taraf yıkılmamalıdır. Terazinin dengesi bir tarafın lehine düzeltilirken diğer taraf bozulursa, işte orda huzursuzluk ve isyan başlar. Bu da hiçbirimizin temennisi olmaz.
Biz, Türkiye Cumhuriyeti ve halkı olarak, amaçlarımızı, ideallerimizi, hayallerimizi gerçekleştirmeye çalışırken, insani vazifelerimizi yapmaktan asla geri durmuş bir millet değiliz. Hatay Muhtarlar Derneği olarak, masumların ve mazlumların yanında olmaya her zaman devam edeceğiz. Bu kimliği kullanarak huzur bozmaya çalışanların da daima karşısında olacağız. Bugün ülkemizin geldiği şu durum içinde bir sivil toplum kuruluşu olarak düşündüklerimizi ifade etmek ve ilgililerin detayların a kadar bildikleri bu konuya tekrar işaret etmek istedik. Amacımız kimseyi suçlamak veya yermek değildir. Toplum olarak hassasiyetlerimize ve sorunlarımıza temas etmeye çalışmak hepimizin görevi olmalıdır.”