ABD’nin ‘A Be Deli!’ denilecek kadar dünyayı şaşırtan Cumhuriyetçi Başkanı Trump, seçildiği günden beri ABD’nin iç kamuoyunda ve dışarda sansasyonel hareketleriyle dünyayı adeta etrafında döndürüyor. Bazen bakıyoruz da Kuzey Kore’nin genç lideri Kim’den tek farkı yok gibi. Aynı kayıtsızlık var ve sadece yaşı büyük. İkisi de uçarılıkta ve dünyaya saygısızlıkta farksızlar. Aslında ABD’nin son dönemlerdeki Cumhuriyetçi başkanlarının genelinde rastlanan bu özellikle diğer ülkelere olan saygısızlık Trump’da ikiye, hatta üçe katlanıyor.
Bilindiği gibi Kudüs’ü resmen İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarını ve Tel Aviv’deki Büyükelçiliği buraya taşıyacaklarını açıklayan Trump, “Bu, barış sürecini ileri taşımak ve kalıcı bir barışa ulaşmak için geç kalınmış bir adım!” diyerek de adeta dünya ile alay eden bir saygısızlık içerisindeydi.
Trump’tan önceki Obama Demokrat’tı. Ama ondan önce 2 dönem başkanlık yapan George W. Bush Cumhuriyetçi idi. Saddam Hüseyin’in Irak’ına ‘Kitle İmha Silahları var!’ (KİS) diyerek, BM Genel Kurulu’nda tüm dünyanın gözlerine bakarak yalan söylemişlerdi. Daha sonra Irak’ı işgal etmişler, ancak KİS’e rastlanmamıştı. Bunun üzerine sadece ‘Sorry!’ diyerek tüm dünyaya yapılan bu saygısızlıktan sıyırdıklarını zannetmişlerdi.
G.W. Bush’un buna benzer pek çok saygısızlığı vardı. Mesela bu Irak işgali öncesinde Türkiye ile yapılan görüşmeler sebebiyle Türkiye’yi ‘At pazarlığı’ yapmakla itham etmişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Mart 2003’te ABD kuvvetlerinin bir kısmının (60-70 bin civarında) Türkiye üzerinden Irak’ın kuzeyine girmesine ve TSK’nin Irak’ın kuzeyinde 20-40 km derinlikte bir ‘Güvenlik kuşağı’ oluşturmasına cevaz veren tezkereye ‘Hayır!’ deyince duyulmuştu bu saygısız ifadeler.
Gene bu süreç sırasında ABD’nin Doğu Akdeniz’e gelen gemilerindeki özel kuvvetlere ait askerlerin var olduğunu ileri sürerek, Türkiye’nin tezkereye ‘Evet!’ diyeceğinden son derece emin olarak ‘Hadi artık şu kararı bir an önce alın, asker gemide sabırsızlanıyor!’ diyerek de saygısızlık sınırlarını aşmışlardı.
Bunlar bile 3 Temmuz’da Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetler Karargâhı’nı basarak, Türk subay-askerinin başına çuval geçirerek sorgulamalarının yanında çok hafif kalıyordu. O günlerde birer müttefik olarak birbirinin karargâhını karşılıklı ve sık sık ziyaret eden kesimden Amerikalı subaylar yapmıştı bu ‘ihanet’ten bile ağır saygısızlığı.
Irak 2 ay bile sürmeden tamamen teslim oldu. Amerikan işgali altındaki Irak’ta esir alınan Iraklı asker ve sivillere akıl almaz sapıklıkta işkenceler yapıldığı daha sonra bu sapıkların bizzat cep telefonlarıyla çektikleri resimlerden anlaşıldı. ‘Ebu Garip” adlı cezaevinde Amerikalı erkek ve kadın askerlerin dünyanın en aşağılık ve garip işkencecileri oldukları anlaşıldı.
İşte IŞİD terör örgütü bu rezillikler üzerine çıktı. Yani bu küresel ve vahşi terör örgütünü ille de ABD’nin kurmasına gerek yok. En azından Iraklılara yaptığı eziyet, saygısızlık ve sapıklık sebebiyle doğdu ve büyüdü.
İsrail’in 2008’in son günleri Gazze Şeridi’ndeki HAMAS’a karşı karadan, havadan, denizden orantısız güç kullanarak başlattığı ve 22 gün süren askeri harekât da G.W. Bush’un son günlerine denk gelmişti. Bu da İslam dünyasına, özellikle de Arap ülkelerine duyulan saygısızlığın bir diğer göstergesiydi.
G.W. Bushtan önce 2 dönem (8 yıl) başkanlık yapan Bill Clinton döneminde Monica Lewinsky-Oval Salon olayı ile ABD kamuoyuna karşı saygısızlık edilmiş olsa da, en azından dünyaya karşı daha saygılı idiler. Bosna-Hersek savaşı bu dönemde ABD’nin ileri çıkması sonucu NATO’nun müdahalesiyle sonlandı. Kosova’da olası Sırp katliamının yaşanmamasında da Clinton’ın imzası vardı. Kıbrıs ve Filistin meselelerini çözmek istese de yetemedi.
Son Söz: Bu özete bakıp ABD’li Demokrat başkanların melaike olduğu anlaşılmasın. Obama’nın Irak ve Suriye günahı bir bakıma sünepeliğinden ileri gelmedi mi?