DİSK Genel İş sendikası Hatay Şubesi adına Yusuf Berkyürek, KESK Hatay Şubeler Platformu adına Özgür Tıraş, TMMOB Hatay İl Koordinasyon Kurulu adına Ufuk Akdeniz ile Hatay Tabip Odası adına Dr. Sadık Nazik, Baskı, sömürü, mafya düzenine teslim olmayacaklarını dile getirdiler.
Hatay Tabip Odasında ortak Basın açıklaması yapan Yusuf Berkyürek, Özgür Tıraş, Ufuk Akdeniz ile Dr. Sadık Nazik şu ifadelere yer verdiler:
“Son günlerde ortaya çıkan ve sadece ülkemizde değil dünyada gündem olan mafya itirafları, memleketimizin düzenine dair bilinen bir gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Karşı karşıya olduğumuz tablo basitçe bir suç örgütü liderinin ifşalari ve iddiaları değildir. Yıllardır devletin her türlü kademesinde yakın ilişkileri olan, iktidara her kritik dönemeçte destek vermiş ve bu sayede yıllarca dokunulamamış, hatta kendisine resmi koruma verilmiş bir suçlunun devlet adına işlenen birçok suça ortak olduğuna dair itiraflardır.
ABD/NATO destekli oluşturulan kontrgerilla güçlerinin 12 Eylül öncesi ve sonrası, karanlık bir takım ilişkiler içinde yeraltı organizasyonları kurduğu, iş insanlarını kaçırdığı, işkence ettiği ve öldürdüğü, kadın cinayetleri işlediği herkes tarafından bilinmektedir.
Ölümlerin ve dava süreçlerinin karanlıkta bırakılmak istenmesinin nedeni bu çetelerin ve militarist güçlerin korunması içindir.
Özel Harp Dairesi’nden Susurluk’a bu ilişkiler daha önceki dönemlerde de açığa çıkmış ancak çeşitli biçimlerde kontrgerilla gerçeğini ortaya koyan tüm dosyalar kapatılmıştır. Faili meçhul cinayetler aydınlatılmamıştır. 1977 1 Mayıs katliamında 36 emekçinin öldürülmesi, 10 Ekim 2015 sürecine kadar yaşanan bombalama eylemlerinde 500’e yakın vatandaşımızın öldürülmesi ve bu sürecin karanlıkta bırakılmak istenmesinin nedeni bu çetelerin ve militarist güçlerin korunması içindir.
Son dönemde mevcut iktidarın da bu gibi ilişkileri ve yöntemleri geliştirdiğine dair kaygılar çeşitli vasilerle ifade edilmişti. Halkın her türlü demokratik protesto hakkı dahi gasp edilirken, suç örgütü liderlerinin miting düzenleyebildiği; iktidara yönelik en ufak eleştiri yapanların kapısı polis tarafından basılırken, mafya liderlerinin iktidarın bir parçası gibi davranarak muhalefet liderlerini tehdit ettiği; gazetecilere saldırılar yapıldığı, Gazeteciler ve sendikacılar için gözaltı ve hapislerin sıradanlaştığı, mafya lideri için af çıkarıldığı, Bu şahısların iktidar ve ortaklarının en üst isimleri ile poz verdiği gerçeğine hepimiz tanığız.
Adalete güvenin kalmadığı, seçme ve seçilme hakkı ile sınırlı demokrasimizin bile işlemediği, halkın ifade özgürlüğü ve her türlü demokratik mücadele kanallarının tıkandığı, bağımsız yargının işlemediği, parlamentonun işlevsiz kaldığı, denge ve denetlemenin olmadığı yerde hukuk dışı ilişkiler ve faaliyetler ortaya çıkar.
Böyle bir işleyişte hiç kimsenin geleceği güvence altında değildir.
Böylesi bir tabloyu bu ülke hak etmemektedir. Çocuklarımıza bırakmak istediğimiz gelecek bu değildir. Daha önce iş birliği ve ortaklık içinde oldukları cemaat ile girdikleri iktidar-rant kavgası sonrası gelişen, 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yaşanan sivil darbe sürecinde tüm kirli çamaşırları ortalığa saçılan iktidar bloğu, şimdi de mafya-çete-uyuşturucu ilişkileri yüzünden yeni itiraflarla karşı karşıya. Bu dönemde yaygınlaşan şiddet politikaları, keyfilik ve hukuksuzluk, ihale kanunundaki sayısız değişikliğin yarattığı denetimsizlik, yağma ve talanın bir sermaye birikim aracı olarak kullanıldığı saklanamayan bir gerçektir.
Öte yandan bu güçler iktidarların desteği ile devlet yetkilerini kullanarak insanlık suçları işlemişler, uyuşturucu trafiğinin başına geçmişler, kanlı cinayetler, el koymalar ile servet/sermaye birikimi yaratmışlardır.
Bu sermaye düzeni bütün yönleri ile çürümüş ve çöküşe geçmiştir.
Sömürü, yolsuzluk ve mafya/siyaset cenderesinde yıllardır işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler ezilmekte, baskı ve sindirme politikaları ile karşı karşıyadır. Açıktır ki sermaye sınıfının, tek adam rejiminin denetimine giren yargının bu çürümüşlüğün, hukuk dışı ilişkilerin üzerine gitme “niyeti” yoktur.
Türkiye bu karanlık ilişkilerle anılmak ve bunun bir parçası olmak zorunda değildir. Emek, demokrasi, laiklik ve barıştan yana olan tüm kesimler olarak her gün sosyal medyada bu filmi izlemek zorunda değiliz. Artık dur demenin tam zamanıdır.
Mafyanın, çetenin, tarikatın ve her tür karanlığın merkezine yerleştiği bu düzenin tuğlasını emekçiler çekecek, duvarı yıkacaklar. “