Eğitim-İş Hatay 2 No’lu Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kuş; “Gizlenen Hakikat: Eğitim Yeni Döneme Ağır Yaralı Olarak Girmiştir”
Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla bir değerlendirmede bulunan Eğitim ve Bilim İşgörenleri (Eğitim-İş) Sendikası Hatay 2 No’lu Şubesi, milli eğitimin, 2024-2025 eğitim-öğretim yılına bir önceki dönemden daha da ağır sorunlarla girdiğini savundu.
Sendika adına açıklamalarda bulunan Eğitim-İş Hatay 2 No’lu Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kuş; “İktidar ve MEB eliyle eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı haline getirilmeye çalışılırken; önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenilerinin ekleneceği tartışmasız bir gerçektir” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın her eğitim dönemi sonunda sorunları belirleyip yeni dönem başlayana kadar eğitimi iyileştirmesi gerektiğini vurgulayan Kuş; “Ancak Milli Eğitim Bakanı, hükümetin güncel söylem ve politikalarını eğitime enjekte etme işiyle o kadar yoğun ki: yeni dönemde eğitimi nelerin beklediği sorusunun cevabı kamuoyu için büyük bir belirsizliktir” dedi.
Kuş, yaklaşık 20 milyon öğrenci ve 1,2 milyon öğretmenin 74 bin okul ve 750 bine yakın derslikte geçireceği yeni dönemin sorunlarını madde madde şu şekilde sıraladı; “Okul ve derslik sayısındaki büyük açık yine kapatılmamıştır. Bunun sonucu olarak AKP’nin yıllar önce sonlandırmaya söz verdiği ikili eğitim uygulaması ile taşımalı eğitim garabeti yine sürdürülecek, Türkiye’deki bir sınıfa düşen ortalama öğrenci mevcudu sayısı yine utanç verici olacaktır. Üst yöneticiler tarafından bu sorunların çözülmesine dair hiçbir irade gösterilmeyeceğinin bir kanıtı da eğitime ayrılan bütçeden belli olmuştur. Yani daha çok sorun, daha az kaynak ve daha az umursanmak, iktidar tarafından bu eğitim döneminin kaderi olarak belirlenmiştir.
Yıllardır hem Bakanlığa hem kamuoyuna rapor ve açıklamalarla aktardığımız halde okullarımıza; kadrolu hizmet personeli sağlanmamış, okulların temizlik, bakım, onarım gibi hayati ihtiyaçları görmezden gelinmiştir. Hal böyle olunca; hastanelerden sonraki en hijyenik kamu binaları olması gereken okullarımızda tuvalet kağıdı ve sabun dahi bu eğitim döneminde de sorun olacaktır. Eğitim kurumlarında temizlik ve güvenlik görevlisi atanmamış, okul yöneticileri bu ihtiyaçları karşılamak için velilerden zorunlu bağışlar talep etmek zorunda bırakılmıştır.
Anayasal bir hak olan eğitimin ayrılmaz parçası olduğu halde öğrencilere kamu hizmeti olarak sağlanmayan beslenme ve ulaşım, yeni dönemde her zamankinden çok velilerin kâbusu olacaktır.
Bu ekonomik kriz, eğitim emekçisinin okula en yoksul gireceği eğitim dönemini kapımıza getirmiştir. Öğretmenler bu dönemde; düşen alım güçleri nedeniyle daha yoksul, uzmanlıklarını hiçe sayan meslek kanunu nedeniyle daha az saygın hissederek, liyakatsizce seçilen yöneticiler bin bir rezalete rağmen koltuğunda tutulduğu için haklarından daha da endişe ederek sınıflarına girecektir. Öğretmenler arasındaki kadrolu, ücretli, sözleşmeli ayrımı bitirilmeyip meslek kanunu denen garabetle yeni ayrımlar getirildiği için okuldaki çalışma barışı biraz daha zedelenecektir.
Öğretmen atama sayıları geçen eğitim döneminde vefat, istifa gibi nedenlerle sistemden çıkan öğretmen sayısı kadar dahi yapılmamıştı. Yeni dönem için de “kamuda tasarruf” söylemleriyle bu talep bastırılacağı görülmektedir. Hem eğitimin ihtiyacı, hem mesleğine kavuşmayı bekleyen eğitimcilerin hakkı yine gasp edilecektir. Tasarrufun şatafattan değil eğitimden yapılması konusunda iktidar yine tutarlılık sergileyecektir.
Yeni dönemde eğitimdeki gericiliğin dozunun artırılacağının, eğitimin daha da bilimsellikten uzak bir hale getirileceğinin de emareleri mevcuttur. Eğitimcilerin ve eğitim meslek örgütlerinin görüşü alınmadan hazırlanan ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ kapsamındaki yeni müfredat, anasınıfı ile 1, 5 ve 9. sınıflarda ilk kez uygulanacak ve bunun acı sonuçları da görülecektir.
Hükümetin seçimlerin hemen sonrasında bin bir vaatle gittiği deprem bölgelerinde ise eğitim daha da vahim bir halde sürecektir. 6 Şubat depremlerinin üzerinden 19 ay geçmesine rağmen, bazı bölgelerde bu eğitim dönemi de çadır ve konteynırlarda geçecektir. İskenderun’da yaz tatili boyumca tadilata ve güçlendirmeye ihtiyacı olan okullara yaz boyunca bir çivi çakılmamış. Okluların açılacağı ilk hafta 20 de fazla okul tadilata başlamıştır. Bu da başta ikili eğitim olmak üzere birçok sorunu beraberinden getirmiştir.
Elbette yeni eğitim ve öğretim dönemine dair yukarıda sıraladığımız özet, eğitim için iktidar ve MEB’in planladıklarıdır. Ancak elbette bizim, Başöğretmenin eğitim neferlerinin de planları var!
Eğitimdeki gericileştirmeye, piyasalaştırmaya karşı; eğitim emekçisinin haklarına ve itibarına kastedenlere karşı; Cumhuriyet’i ve devrimlerini hedef alanlara karşı verdiğimiz aydınlanma mücadelesinden bir adım geri atmayacağız! Her gün biraz daha büyüyen bir aile olan Eğitim-İş olarak Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillere kıyılmasına da, onun sınıfta arkasında duracak kadar önem atfettiği eğitimcilere bu ülkenin zindan edilmesine de izin vermeyeceğiz! Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla çalışacağız!
Mücadelemize de yeni dönemin ilk gününden başlıyoruz. Yeni eğitim ve öğretim yılının başlangıcında, ortaöğretim kademesindeki tüm sınıflarda, ‘Çanakkale’den Gazze’ye Bağımsızlık Ruhu ve Vatan Sevgisi’ temalı açılış dersiyle eğitim sürecine başlanacağı Milli Eğitim Bakanlığınca duyurulmuştur. Eğitim-İş olarak bu dersin içeriğinde, tarihsel gerçekliklerin çarpıtıldığını ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bilinçli olarak eksik bırakıldığını görmekteyiz. Buna karşı ilk dersimiz Cumhuriyet, konumuz vatan sevgisi ve bağımsızlık olacaktır.
Umutsuzluğa kapılmıyoruz, Yaşar Kemal’in tabiriyle ‘enseyi karartmıyoruz’, karşımızdaki örgütlü karanlığı görüyor, tarihsel sorumluluğumuz gereği aydınlanma mücadelesini bu oranda büyütüyoruz. Birilerinin kara ajandalarına alet etmeye çalışacağı yeni eğitim ve öğretim dönemini, bu azim ve fikirlerle karşılıyoruz!”