Yönetim Kurulu adına Basın açıklaması yapan Şube Başkanı Mustafa Günal, Pandemi sürecinde Milli Eğitim Bakanlığında plansızlıklar yaşandığına dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi:
“Milli Eğitim Bakanlığı’nda pandemi öncesi yaşanan plansızlık ve programsızlıklar, pandemi döneminde daha da artmıştır.
Salgın hastalık gibi kriz yönetiminin ön plana çıkması gereken süreçte krizden etkilenenleri rahatlatmak yerine daha da zor durumda bırakacak uygulamalara imza atılmış, bir günden bir güne hatta bir saatten bir saate uymayan açıklamalar söz konusu olmuştur. Bu da salgın nedeniyle tüm dünya genelinde eğitimde yaşanan sorunların ülkemizde daha ağır bir şekilde hissedilmesine hatta telafisi güç durumlara sokulmasına sebebiyet vermiştir.
Son olarak okulların 2 Temmuz tarihine kadar açık olacağı bizzat Bakan Ziya Selçuk tarafından açıklanmış üzerinden birkaç saat geçtikten sonra 2020-2021 ders yılının 18 Haziran 2021 tarihinde sona ereceği akabinde 2 Temmuz 2021 tarihine kadar ise telafi eğitimi yapılacağı açıklanmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, telafi eğitimi sürecinde Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nca hazırlanacak öncelikli ve kritik kazanımlara yönelik çalışmaların isteğe bağlı olarak gerçekleştirileceği ifade edilmiştir. Oysa ki bütün yıl boyunca pandemi sürecinde eğitimde hiçbir kayıp yaşanmadığı müfredatın tamamının uygulandığı, kazanımların öğrencilere verildiği defalarca açıklanmıştı. Hatta daha ileri gidilerek lise ve üniversiteye geçiş için hazırlanan öğrencilerin tüm müfredattan sorumlu olacakları açıklanmış ve bu hafta sonu yapılacak LGS’ye de bu doğrultuda hazırlıklar yapılmıştır.
Ülkemizde eğitimde var olan fırsat eşitliğinin sağlanamaması sorunu salgın döneminde daha da artmıştır. Gerek uzaktan eğitim, gerekse yüz yüze eğitim süreçlerinde, eğitime ulaşması imkan ve ekonomik şartlar nedeniyle daha kolay olan öğrenciler bu sürecin sonundaki sınavlarda daha avantajlı durumu geçmişlerdir.
Uzaktan eğitimin zorluğu bir tarafa uzaktan eğitimde internet, bilgisayar imkanı olmayan milyonlarca öğrenciyle ilgili tek bir çözüm dahi bulunamamışken, yüz yüze eğitim sürecinde tamamen isteğe/keyfiyete dayalı bir yaklaşım sergilenmişken diğer taraftan ekonomik olarak iyi durumda olan çocuklarımız her türlü imkandan yararlanmışlar ve bu iki kesim aynı şartlar altında sınavlara tabi tutulmaktadırlar.
Milli Eğitim Bakanlığı pandeminin başından itibaren müfredatta, mevzuatta ve her türlü talimatında pandemi şartlarına uygun bir düzenleme/değişiklik yapmamışken normal süreçteki kazanımları; uzaktan eğitim ile azaltılan ders saatleriyle ve azaltılan yüz yüze eğitim günleriyle vermeye çalışmış ve tüm çocuklarımızı bunlardan sorumlu tutmuştur. Sınıf geçme sürecinde dahi akla, bilime ve ülke gerçeklerine uymayacak uygulamalara gitmiştir.
MEB’in görevi tüm öğrencilere eşit şartlarda eğitim imkanı sağlamak ve bunun için her türlü tedbiri almak iken tüm inisiyatifi öğrenci ve velilerine bırakarak fırsat eşitsizliğinin artmasına yol açmıştır.
Gelinen noktada bile 2020-2021 ders yılının bitmesine çok kısa süre kaldığı halde önce “tüm müfredatı tamamladık” deyip sonra “telafi yapacağız” diye açıklanan programı, öğretmenlere ve öğrencilere henüz duyuramamıştır. Yapılacak telafi programının da isteğe bağlı gerçekleştirileceğinin açıklanması programa katılamayacak olanların ihtiyaçları olmadığı anlamına gelmeyeceği açıktır.
Ülkemizin yaz dönemindeki eğitim öğretim sürecinin hava sıcaklıkları, tarıma giden aileler, turizm sezonu gibi gerçeklerle tüm öğrencilere erişimle mümkün olmayacağı ortadayken Bakanlığın eğitim gibi bir konuyu yine keyfiyete bırakması doğru bir yaklaşım değildir. MEB, bir an önce sözde telafi programını, öğretmenlerin mesleki çalışma süreçlerini ve 2021-2022 eğitim öğretim yılı çalışma takvimini açıklaması gerekmektedir. Eğitim-İş olarak konuyla ilgili yaptığımız yazılı başvurunun da bir an önce yanıtlanmasını bekliyoruz.
Eğitim-öğretimin tüm paydaşları, son dakika ve sürpriz niteliğindeki kararlardan artık çok yorulmuşlardır. Bakan Selçuk’un göreve geldiği süreçte ifade ettiği “Eğitimde sürpriz olmayacak” sözü maalesef bizzat kendi söz ve uygulamaları ile yok sayılmıştır.”