Cumartesi, Kasım 23, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelEKONOMİNİN GÖSTERGELERİ ALARM VERİYOR!

EKONOMİNİN GÖSTERGELERİ ALARM VERİYOR!

 

Saygıdeğer okurlarım! Atatürk olmasaydı Anadolu ve Trakya’da belki Türk kalmazdı; Türkiye, Türklerin olmazdı. Bu coğrafyada ne Türk ne de Türkiye kalırdı. O yüzden, Gazi Mustafa Kemal Atatürk sadece ülkeyi değil, Türk neslini de kurtarmıştır. Atatürk isteseydi kral veya padişah olabilirdi ama o Cumhuriyet’i kurmuştur.

Şu gerçek bilinmelidir ki, emperyalizmle savaşan herkes er ya da geç Atatürk’le tanışmak ve Atatürk’ü anlamak zorundadır. Çünkü Atatürk, dünyada emperyalizmi yenen ilk ve tek liderdir. Ama dünyada en nankör toplum Türkiye’de yaşayan Araplaşmış halktır. Dünya tarihinde hiçbir toplum, kurtarıcısına bu kadar kin beslememiştir. AKP iktidarı ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olmuştur. En doğru, en hakiki tarikat olan ‘medeniyet’ tarikatından sapılmıştır. Bu memleketin başına ne geldiyse hep kendi çıkarlarını ‘milli çıkar’ diye yutturmaya çalışan hainlerden gelmiştir.

Milliyetçi ve İslamcı AKP iktidarında; Atatürk ilke ve devrimlerinden vazgeçilmiş, dindar ve kindar bir nesil yetiştirilmiştir.  Sonuç itibariyle; ülkemizde fuhuş % 800, cinsel taciz % 850, çocuk cinsel istismarı % 400, uyuşturucu kullananlar % 700, adam öldürme % 260 oranında artmıştır. Demek ki mesele dindar olmak değil, ahlaklı ‘insan’ olabilmektir. Günümüzde İslam, ölüm sonrasına endekslenen bir dine dönüştürülmüştür. Oysaki Kur’an da asıl olan dünya hayatıdır. Dünya hayatını ise ülkeyi yönetenler çekilmez hale getirmiştir.

İktidar, 24 Haziran 2018’de gerçekleştirilen erken seçim öncesi “Yeni sistemle birlikte faiz, enflasyon ve cari açık düşecek, Türkiye şahlanacak” demişti. Ancak seçim sonrasında tersi olmuştur. Dolar artıyor, AKP’ye verilen her oy zam olarak geri dönüyor.  Enflasyon yıllıkta yüzde 15.85’le yeni bir zirveye ulaşmıştır. Dolar hafta içinde 5.42’yle yine rekor kırmıştır. Kredi faizleri yıllıkta yüzde 35’e ulaşmıştır. Cari açık 57 milyar doları geçmiştir. İğneden ipliğe her şeye zam gelmiştir. Enflasyon, dolar ve faiz arttıkça artıyor. Olan yine vatandaşa oluyor.

AKP seçim kampanyası boyunca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi ile “her şeyin daha iyi olacağı”  propagandası yapmıştı. İktidar seçim öncesi ekonomi için pembe tablolar çiziyordu. Ancak, seçim sonrasında; konutlarda doğalgaz ve elektriğe yüzde 9, sanayide kullanılan gaza yüzde 9, elektriğe ise yüzde 14 zam yapılmıştır. Ekmeğe zam kararı alınırken, ulaşıma da fiyat artışı beklenmektedir. Türkiye’nin en önemli sorunu olan işsizlik ise giderek büyüyor. TÜİK’e göre resmi işsizlik sayısı 3 milyon 86 bin kişiyi bulmuştur. Seçim vaatleri şarkılarda kalmıştır. O pembe tablo dolar ve enflasyonun artışıyla kararmıştır. Şimdi vatandaş kara kara düşünüyor!

Ekonomistler, Türkiye’nin yüksek faiz ve yüksek enflasyon sarmalına sürüklendiği uyarısı yapıyor. Dövizdeki baş döndürücü tırmanış dolayısıyla zor duruma düşen dev şirketler arka arkaya bankalarla kredi yapılandırmak için masaya oturmaya başladılar. Bankaların yapılandırdıkları kredi borçlarının 20 milyar dolara ulaştığı ifade ediliyor. Herhalde çarşı pazara ve binlerce ürüne zamlar yapan dış güçler değildir. Bu zamları yapan,  halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümetidir!

Aslında hürriyetçi demokrasi; Hem can ve mal güvenliğini hem hürriyeti hem ekmeği beraberce veren rejimin adıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ise boş verin hürriyeti, vatandaşın can ve mal güvenliği yoktur.  Ülke ekonomide keskin bir viraja girmiş bulunuyor. İşin gerçeği şudur:  Doların yükselmesiyle ülke batmıyor, ülke battığı için dolar yükseliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından geçen hafta açıklanan 100 günlük ekonomi programında yine hayal satılıyor. Vatandaş, yastık altındaki dövizi ve altını bozdurmaya çağrılıyor. Aslında vatandaşın ve iş dünyasındaki yöneticilerin önündeki en büyük iki sorun döviz kuru ve yüksek faizdir. Ama en önemli sorun yüksek enflasyondur. Özellikle de iş dünyası, makul seviyeleri aşan, Türkiye gibi bir ekonomide olmaması gereken % 15.4 enflasyon oranıyla karşı karşıyadır. Enflasyon yükseldikçe öngörülebilirlik de azalıyor. Bunun faize, kurlara olan yaptırımları farklıdır. Finansman maliyetleri sürekli artıyor. Faiz oranları 5 25’lerin üzerindedir.

Diğer bir sıkıntı da rekabet koşullarıdır. Bu ekonomik ortamda rekabet koşulları bozuluyor. Yani ekonomide gittikçe bozulan bir nokta var! Borçların geri çevrilmesinde belki de şuan yaşanmıyor ama bunun emareleri var. Dolar neredeyse 5.42’ye dayanmış vaziyettedir. Bunlar iş dünyasının hazırlıklı olmadığı noktalardır.

Ayrıca Türkiye – ABD arasındaki ilişkiler kritik süreçten geçiyor. ABD’nin iki bakana yaptırım kararı alması doların yükselmesine neden oluyor. Adalet ve İçişleri Bakanımızı hedef alan söz konusu haksız karar; diyalog, istişare ve ortak akıl üçgenindeki yapıcı zeminde sorunlara çare arama imkânını zayıflatıyor. Bu yüzden küresel ve bölgesel sorunlar, krizler kartopu gibi giderek büyüyor.

ABD’nin Türkiye’ye yönelik müttefiklik ruhuna aykırı tutum ve kararları çözümsüzlüğe katkı yapmaktan başka bir sonuç doğurmuyor. Bu yüzden Türkiye;  Avrasya, Ortadoğu, AB ve ABD ekseninde patinaj yapıyor. Kuvvetler birliğine dayalı ‘tek adam’ yönetimindeki Türkiye, yenidünya düzeninde yönünü arıyor.

Yıllardır NATO üyesi ve ABD’nin stratejik müttefiki olarak Türkiye;  soğuk savaş yıllarında komünizmle mücadele ederken,  şimdilerde Batılı emperyalist ülkelere sırtını dönüyor. Türkiye’nin Rusya ve Çin ile cilveleşmesi, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerini çileden çıkarıyor. Aslında Türkiye,  ekonomi ve dış politika olmak üzere, Cumhuriyet tarihimizin en zor dönemini yaşıyor. Memleket tam bir felakete sürükleniyor.

Aslında Türkiye durup dururken bu hale gelmemiştir. AKP iktidarında Türkiye kötü yönetiliyor. Ülke olarak üretmeden tüketiyoruz.  Borcu borçla kapatıyoruz. Yabancılardan faizle borç para alıp  dev projelere girişerek ülke ekonomisini daha da dar boğaza sokuyoruz!  Milletçe borç alıp, el âlemin parasıyla yaşıyoruz. Artık dibe vurmak üzereyiz! Seçimin üzerinden yaklaşık 45 gün geçmesine rağmen, maalesef temel ekonomik göstergelerde vaat edilen hiçbir hususta başarıya ulaşılamadığı gibi milletimiz katlanılamaz bir ekonomik sıkıntının içine sokulmuştur. Yakın gelecekte bu kötü durumdan çıkılabileceği konusunda herhangi bir ümit de yok! Tek bir kişinin ya da kurumun, ülkeyle ilgili her kararı almaya yetkili olması bir cinnet durumudur. Türkiye demokrasiden ışık hızıyla uzaklaşıyor.

Ama bu  ülke gerek tarihi birikimi; gerek siyasette, özel sektörde ve kamuda sahip olduğu insan kaynakları sayesinde, en zor dönemlerde dahi her türlü güçlüğün üstesinden gelmiştir. Türk milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı var olmanın yegâne koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. Elbette bu ülke, bu zorlu dönemeçten de geçer! Ama ABD’li papazın uçurduğu doları Merkez Bankası tutamıyor. ABD ile patlayan ‘rahip’ krizinin faturası ağır olmuştur. Türk Lirası’nın haftalık değer kaybı yüzde 6’yı aşmıştır. Dolar 5.42 lirayı görmüştür.  Çünkü AKP, Türkiye’nin zayıf karnıdır. AKP, ABD’nin kabul edilemez tavrına karşı şanlı bir direniş sergileyemez. Zaten ABD ile görüşmeler müspet yönde devam ediyor. ABD ile Türkiye arasındaki gerginlik karı-koca kavgasına benziyor. İki ülke lideri eninde sonunda anlaşacak,  öpüşüp barışacaktır.

Çünkü Türkiye tam bağımsız bir ülke olsa da AKP iktidarı bağımsız değildir. İktidarın Batı ülkeleri ile tabii, siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri ve her hususta ilişkileri vardır. İktidar, en başta ABD olmak üzere Batı ülkelerine göbekten bağlıdır. Bu yüzden,  AKP yönetimi tam bağımsız ve serbest değildir. Özgürlük ve bağımsızlık Türk Milleti’nin karakteri olsa da, Cumhurbaşkanlığı Hükümeti ekonomik sıkıntılar yüzünden ABD’ye karşı sonuna kadar direnemez. Türkiye’yi ancak Türk Milleti’nin vatan sevgisi kurtarabilir. Vatan sevgisi ise hizmetle ölçülür!

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER