Hatay Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Melahat Yılmazlar, Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunu ve İstanbul Sözleşmesinin hem Engelleyeceğini hem koruyacağını ve hem de yaşatacağı vurgusunu yaptı.
25 Kasım Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için uluslararası mücadale gününde Basın açıklaması yapan Hatay Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Melahat Yılmazlar şu görüşlere yer verdi:
“Dünyanın her yerinde kadınlar ne yazık ki psikolojik, ekonomik, sosyal, siyasal, cinsel ve yaşamsal saldırıya maruz kalmaktadır. O nedenle bugün her yerde kadınlar tarafından; yaşamın her alanında karşılaştıkları sömürüye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ev içi ve toplumsal şiddete, ayrımcılığa karşı çıkarak, dayanışma ve mücadele ruhuyla kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için mücadele çağrısı yapmakta, ilgili kurum ve kuruluşlara görevlerini hatırlatmakta, yasaların değişmesi veya uygulanması için çağrı yapılmaktadır.
Yasal mevzuatımızdaki tüm değişiklik ve düzenlemelere rağmen; ülkemizde kadına yönelik şiddetin giderek artış göstermesini endişeyle gözlemlemekteyiz. Kadınlar fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel şiddete maruz kalmakta; bunun yanında en temel İnsan Haklarından YAŞAM hakları vahşice ihlal edilmektedir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yasal mevzuatın varlığı önemli olmasına rağmen, daha da önemli olan husus ise mevcut yasaların ve uluslararası mevzuatın tam olarak, tutarlılıkla uygulanmasıdır.
Maalesef ülkemizdeki yasal düzenlemeler uygulamalara yansımamakta; siyasilerin, Üniversitelerin, Diyanet İşleri Başkanlığının, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının yaptığı açıklamalarla kadınların yasalarla elde ettiği kazanımların uygulanabilirliği ortadan kaldırılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu, 6284 Sayılı Yasa ve ilgili Uluslararası Sözleşmelerle güvence altına alınan Kadın Hakları kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak düzenlemelerin yapılacağının kamuoyu nezdinde sürekli gündemde tutulması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi, toplumsal cinsiyet eğitim derslerinin müfredatlarından çıkartılması gibi nedenlerle kadın mücadelesi olumsuz etkilenmekte ve bu durum kadının insan haklarının ihlaline yol açmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için temel öğe, mevcut toplumsal zihniyetin değiştirilmesidir. Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesi yanında, bu mücadelenin toplumsal düzeyde, genele yayılarak etkin ve kararlı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Ancak pratikte devletin, zihniyet dönüşümüne yol açacak politikalar oluşturmadığı gibi tam tersi kadınların insan haklarını ve en önemlisi yaşam haklarını koruma altına alan kanunları ve uluslararası sözleşmeleri kaldırmaya yönelik talepler karşısında etkisiz kaldığını görmekteyiz.
Bu anlamda Devletin görevi yasalarımız ve uluslararası sözleşmelerle tanınan ve korunan kadın haklarına ilişkin etkin politika oluşturmak ve yasaların eksiksiz uygulanmasını sağlamaktır. Bu nedenle, kadına karşı şiddetin önlenmesi için Devletimizin yasaların uygulanması hususunda taviz vermemesi, Türk Medeni Kanun’u, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa ‘da güvence altına alınan hakların tüm kurum ve kuruluşlar tarafından eksiksiz uygulanması, Aile Hukuku ve kadına karşı şiddet alanında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamalarının kabul edilmemesi, nafaka konusunda herhangi bir yasal değişiklik yapılmaması öncelikli talebimizdir.
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü’nde, her gün olduğu gibi, kadınların Cumhuriyet’le, Anayasa’mız, yasalarımız ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiği kazanımları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya devam edeceğimizi, yasaların eksiksiz olarak uygulanması konusunda tüm kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarını takip edeceğimizi, kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”