Gezi Parkı davasından tutuklu bulunanTİP Hatay Milletvekili Can Atalay, annesi Şükran Atalay ve babası Mustafa Atalay ile telefonda görüştü.
Atalay, annesinin “Meclis’te olabilseydin, Türkiye halklarına ve Hatay halkına ne söylemek isterdin?” sorusuna cevap verdi.
Hatay hakkında da açıklamalarda bulunan Can Atalay Hatay’ın sorunlarının 11 ay geçmesine rağmen çözülmediğini, gerçekleşen bütçe görüşmelerinde Hatay’a dair herhangi bir şey konuşulmadığını belirterek asıl konuşulması gerekeninin bu olduğuna dikkat çekti. Atalay Hatay’da sürekli yaşanan elektrik kesintilerinden dolayı halkın ısınamadığını da ifade etti.
Can Atalay;” Şimdi derdimiz büyük ama madem Hataylılara bir şey söylemek gerekir, şunu söylemek isterim: O genel bütçede deprem bölgesi yok, genel bütçede Hatay yok. Esas olması gereken şey yok bu genel bütçede. Bu genel bütçeyle çözülmesi gereken, konuşulması gereken şeylerin hiçbirisi yok. Hatay’ı gün gün takip etmeye çalışıyorum. Hatay’da çözülmesi gereken sorunlar çözülmedi. Altyapı çöktü, buna ilişkin alınması gereken tedbirler neredeyse 11 ay olacak alınmadı hâlâ. Hatay’da enkaz kaldırmaya ilişkin, atık yönetmeliğine ilişkin sorunlar çözülmedi, giderek derinleşiyor. Üstelik Hatay’da öyle bir altyapı sorunu, öyle bir sıkıntı yaşanıyor ki; havalar soğudu, sürekli elektirler kesiliyor. Elektriği kesilen yurttaşlar ısınamıyorlar, herhangi bir faaliyet sürdüremiyorlar. Şunu konuşmak durumundayız, depremden bu yana son 10 aydır dört kere İskenderun çok ciddi taşkın ve sel yaşadı. Geçtiğimiz 10 ay içerisinde buna ilişkin ne tedbir alındı bunu konuşmak zorundayız. Enkaz kaldırmasına, atık yönetmeliğine ilişkin bunca zamandır alınamayan tedbirleri konuşmak zorundayız.” İfadelerini kullandı.
TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın ailesi ile gerçekleştirdiği konuşmanın tamamı şu şekilde ;
“Son nefesine kadar Filistin halkının derdini dillendirme iradesini gösteren Hasan Bitmez’in hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Şimdi bu, 6 Şubat’tan sonra, yani o büyük depremden sonraki ilk merkezi bütçe, genel bütçe görüşmesi. Biraz önce buraya gelmeden Türk-İş logosu önünde bir işçinin, Türk-İş’in Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na temsilci olarak gönderdiği bir işçinin konuşmasını dinledim. Sadece benim değil, dinleyen herkesin ciğeri dağlanmıştır. Diyor ki o işçi kardeş, ’Çocuğum benden öğretmenler günü için yapılacak faaliyete katkı payı olmak üzere 10 lira istedi veremedim, 10 lirayı borç almaya gittim. Türkiye’nin başka gündemi yoktur, Türkiye’nin tek gündemi budur. Türkiye’nin tek gündemi, yoksulluğun istismarıdır. Türkiye’nin tek gündemi gelirde adaletsizliktir, gelirde eşitsizliktir, vergide adaletsizliktir, vergide eşitsizliktir. Türkiye’nin tek gündemi, öğün atlamak zorunda kalan çocuklardır, yatağa aç giren çocuklardır. Türkiye’nin tek gündemi kamu hizmeti kötü ifa ediliyor diye ya da piyasa koşullarına teslim ediliyor, falanca tarikata teslim ediliyor diye göz göre göre ölüme gönderilen insanlardır. Türkiye’nin gündemi budur. Şimdi derdimiz büyük ama madem Hataylılara bir şey söylemek gerekir, şunu söylemek isterim: O genel bütçede deprem bölgesi yok, genel bütçede Hatay yok. Esas olması gereken şey yok bu genel bütçede. Bu genel bütçeyle çözülmesi gereken, konuşulması gereken şeylerin hiçbirisi yok. Hatay’ı gün gün takip etmeye çalışıyorum. Hatay’da çözülmesi gereken sorunlar çözülmedi. Altyapı çöktü, buna ilişkin alınması gereken tedbirler neredeyse 11 ay olacak alınmadı hâlâ. Hatay’da enkaz kaldırmaya ilişkin, atık yönetmeliğine ilişkin sorunlar çözülmedi, giderek derinleşiyor. Üstelik Hatay’da öyle bir altyapı sorunu, öyle bir sıkıntı yaşanıyor ki; havalar soğudu, sürekli elektirler kesiliyor. Elektriği kesilen yurttaşlar ısınamıyorlar, herhangi bir faaliyet sürdüremiyorlar.
Şunu konuşmak durumundayız, depremden bu yana son 10 aydır dört kere İskenderun çok ciddi taşkın ve sel yaşadı. Geçtiğimiz 10 ay içerisinde buna ilişkin ne tedbir alındı bunu konuşmak zorundayız. Enkaz kaldırmasına, atık yönetmeliğine ilişkin bunca zamandır alınamayan tedbirleri konuşmak zorundayız.
Biraz önce annemin sorduğu soruya yanıt vermeye devam edemeyeceğim. Başta depremin konuşulması lazım, bu konuşulmuyor. Hayretle izliyorum. Durum budur. Nerede olduğum belli, koşullar belli dolayısıyla yapacak bir şey yok.”