Maraş depremlerinin vurduğu kentlerde yürütülen araştırmaya göre, tecrit edilmiş 21 metrekarelik boğucu konteyner kentler, deprem sonrası travma etkisini katlıyor. Görüşülenlerin Yüzde 68’i depresyon yaşıyor.
Semra KARDEŞOĞLU
Maraş depremlerinin ikinci yılı yaklaşıyor. Depremzedelerin önemli bir bölümü kışı ikinci kez konteyner kentlerde karşılıyor. Bu zorlu dönemlerinde psikolojik olarak destek veren psikolog ve psikiyatristler halen alandalar. Bu çalışmaları halen sürdüren kuruluşlardan biri de Travma ve Afet Ruh Sağlığı Çalışmaları Derneği (TARDE). TARDE, UNICEF işbirliği ile Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adıyaman illerinde yürüttüğü araştırmayı raporlaştırıldı.
“Afetin Ruhsal ve Toplumsal Etkileri” başlıklı rapor Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen bir toplantıyla paylaşıldı. Raporu TARDE’nin yönetim kurulunda yer alan Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Karaırmak ve Uzman Psikolog Ece Önder sundu.
Raporda “Halen sınırlı imkânlara sahip konteyner kentlerdeki koşullar travmaların sürmesine yol açmakta. Geçici denilen barınma merkezlerindeki kalış süreci uzadıkça gelecek umutları da azalmakta” denildi.
BEŞ KİŞİLİK AİLE 21 METREKAREDE YAŞIYOR
Öne çıkan sonuçlar özetle şöyle sıralandı:
• Gündelik hayat düzeninin yeniden kurulması ve normalleşmenin hızlanması için maddi kayıpların telafi edilmesi öncelikli bir adım olarak görülmekte.
• Kronik sağlık problemleri ve solunuma bağlı sağlık sorunları arttı.
• Deprem nedeniyle yaşanan derin travmalara bağlı olarak psikolojik yardım arayışı devam ediyor, kaynaklar kısıtlı.
• Konteynerlerdeki fiziksel alanın yetersizliği, ses yalıtımının olmaması, dayanıksız malzeme kullanılmış olması, yaşam alanın darlığı nedeniyle mahremiyetin kaybolması, iklim koşullarına uygun olmaması, konteyner kentlerin tecrit edilmiş yapısı ve boğucu etkisi ruh sağlığı problemlerini derinleştirmekte.
• 21 metrekarelik konteynerler alanın bir ailenin sağlıklı yaşaması için uygun değil.
• Konteyner kentlerdeki sosyalleşme alanları yetersiz.
• Aile içi ilişkilerde bozulma ve şiddet, yakın ilişkilerde sorunlar, aile üyelerinin birbirinden ayrılamaz hale gelmesinin etkisiyle aile sistemi zedelenmiş görünüyor.
• Deprem sonrası cami, çarşı gibi şehir hayatının simgesel unsurlarının yok olması ve yıkım sonrası şehirdeki boşlukların giderek artması depremi yaşamış bireylerin travmadan iyileşme süreçlerini olumsuz etkilemekte.
• Tek katlı da olsa binalara girmekte zorlanıyorlar. Artçı depremler, elektrik kesintisi, yağmur, gök gürültüsü, aşırı rüzgar ve fırtına sonrasında güvensizlik ve panik atak yaşamaktalar.
• Hem yetişkinlerde hem de çocuk ve ergenlerde kontrolsüz ve artan öfke belirtileri aile içi ilişkileri zorlaştırmakta. Bedende sebepsiz ağrılar, uyku problemleri, unutkanlık ve yeme alışkanlıklarında olumsuz değişimler yaşanmakta.
Depremzedelerin öfke duygusunda belirgin artış nedenleri ise şöyle sıralandı; İlk 3 günün yıkıcı etkisi, konteyner kentlerdeki yaşam zorluğu, toplumun kayıtsızlığı, kamu kurumlarına öfke.
∗∗∗
SES VE KOKU KÖTÜ ANILARI TETİKLİYOR
Katılımcıların %60’ından fazlası, sesler, kokular ve depremle ilgili görsel hatırlatıcılar gibi duyusal ipuçlarıyla tetiklenen yüksek uyarılma ve tekrarlayan anılar yaşamaya devam etmiştir. Bu belirtiler, henüz çözülememiş uzun vadeli travmatik etkiye işaret etmekte.
∗∗∗
ERGENLERDE YAS TEPKİSİ SÜRÜYOR
Çocuk ve ergenlerde devam eden sorunlar şöyle:
• Yas tepkileri ve kayba bağlı sorunlar
• Derinleşen travmatik etki
• Davranışsal sorunlarda artış
• Yeniden yaşantılama
• Aşırı uyarmışlık
• Kaçınma tepkileri
• Varoluşa dair sorgulamalar
∗∗∗
EN AZ YÜZDE 60’INDA RUHSAL BOZUKLUK VAR
Depremin üzerinden 16 ay geçtikten sonra yapılar çalışmada
• Orta ve şiddetli Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayanların oranı: % 43.6
• Orta ve şiddetli anksiyete: % 64.9
• Orta ve şiddetli depresyon: %67.8
• Kaygı: % 50
• Geleceği karanlık görenler: % 28
• Gelecek 10 yıl içinde hayatını hayal edemiyor: % 45
• Geleceğe umut ve coşku ile bakamıyor: % 38
• Geleceğe dair inancı yok: % 28
• Beni iyi günlerden çok kötü günler bekliyor: %38
Bu belirtiler, yaşam koşullarının normale dönmemesi ve konteyner kentte zorlu koşullarda uzun süreli yaşamak zorunda kalmak ile ilişkilidir.