Dünya, yeni tip koronavirüsle mücadelesinde beş ayı geride bıraktı. Pandeminin bu aşamasında en çok tartışılan konu ise ilaçlar. Bilim insanları en etkili tedaviyi bulmak için çalışıyor. Yeni bir ilaç geliştirmek uzun zaman alan bir süreç. Bu nedenle salgının başından beri izlenen yöntem, farklı hastalıklarda kullanılan bazı ilaçların tek başına ya da kombine olarak Covid-19’da etkili olup olmadığını test etmek.
Kanıtlanmış ilaç yok
Bugüne kadar yapılan çalışmalar, test edilen ilaçlardan birkaçının hastalığın şiddetini azalttığı, bazı semptomları değiştirdiği yönünde. Ancak virüsün çoğalmasını durduran veya azaltan, tedavide etkinliği kanıtlanmış hiçbir ilaç yok.
Klinik testleri en yaygın yapılanlardan biri hidroksiklorokin. Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Önder Ergönül, enfeksiyon uzmanlarının bu ilaca baştan beri temkinli yaklaştığını söylüyor. Covid-19 tedavisinde sıtma ilacı hidroksikloroksin, önce Fransa ve Çin’de test edilmeye başlandı. Prof. Ergönül sonrasını şöyle anlatıyor:
“İnsanlar çaresizlikten buna sarıldılar. Biz uyardık, çünkü ikna edici yayınlar yoktu. Ebola, Kırım Kongo sırasında da bunları yaşadık. Daha sakin olmak lazımdı. Şimdi yavaş yavaş etkisiz olduğu kabul görüyor. Kontrollü çalışmaların sonucu henüz yayınlanmadı ama örneklem sayısına bakılınca ilacın hiçbir etkisi yok, ne tedavide ne de korunma amaçlı. Ama nedense Amerika’da, başta Trump olmak üzere destekçileri var.”
Dünya Sağlık Örgütü, hidroksiklorokin kullanılan geniş çaplı bir klinik çalışmayı, güvenlik sebebiyle 25 Mayıs’ta durdurdu. Peşinden Fransa ilacın kullanımını yasakladı. Sonra İsrail, “hiçbir etkinliği olmadığı için” kullanmama kararı aldı. Türkiye’nin bu ilacı kullanmaya devam edip etmeyeceği konusunda ise hâlâ bir açıklama yok.
“Parazite karşı geliştirilen bir ilacın virüste etkili olabilmesi istisna sayılır” diyen Prof. Ergönül, dünya çapında bu kadar yaygın klinik testlere girmesini, bilim tarihi açısından ilginç bir sayfa olarak niteliyor.
Klinik Farmakoloji Uzmanı ve Türkiye Akılcı İlaç Kullanım Platformu Başkanı Prof. Cankat Tulunay, dünyadaki her beş testten birinde hidroksiklorokin kullanıldığını söylüyor:
“96 bin kişilik çalışmada hiçbir tedavi görmeyenlerde ölüm oranı yüzde 9.3 iken hidroksiklorokin verdiğinizde veya beraberinde antibiyotik verdiğinizde ölüm oranları yüzde 20-25’lere çıktı. Bu korkunç bir işti. Bunun üzerine DSÖ yaptığı klinik araştırmada hidroksiklorokinle ilgili kısmı durdurdu. En son New York’ta yapılan bir çalışmada da bu ilacın hiçbir etkisi olmadığı ortaya kondu. Fransa çalışması var, Kanada çalışması var, bu ilacın hiçbir etkisi yok. Ama yan etkiler var. Türkiye’de bu ilaç ruhsatlı ama ruhsatında Covid endikasyonu yok. Bunlar deneysel ilaç. Bu nedenle ilacı kullanan her hastanın yazılı onayını almak zorundasınız.”
Hekimler kullandı, biri yoğun bakımda
Türkiye’de ilacın etkisine dair yayınlanmış bir makale olmasa da yan etki gelişmiş üç olgu bildirildiğini söyleyen Prof. Ergönül, “Küçük bir olgu sunumu olsa da dikkat çekicidir, çünkü işaret fişeğidir” diyerek şu bilgileri veriyor:
“Bazı hekimler daha çok profilaksi, yani koruma amaçlı kullanıma yönelik olarak önerdi. Birçok hekim kullandı. Hatta biz ‘bunları almayın’, dediğimizde kızdılar, dalga geçtiler. Enfeksiyon hekimleri olarak bizzat kendi meslektaşlarımız arasında zorluk yaşadığımız anlardan birisiydi. Çünkü o panik halinde ‘Gemi batıyor, siz çekilin bakalım’ der gibi bir tavırdı. Bir sürü yan etkileri oldu. Bazı arkadaşlarımız yoğun bakıma alındı. Üç vaka sunumundan ikisi doktor, koruma amaçlı almış, biri yoğun bakıma girecek kadar ağır yaşadı. Bu ilaca bağlı. Şu anda Amerikalı, Türk, Avrupalı kardiyologlar gösteriyor ki, kalp ritminin bozulması, kalp durmasına kadar varabilen bir yan etkisi olabiliyor. Yüzde 5 gibi bir oran bildiriliyor.”
Antibiyotikle birlikte alındığında yan etkilerin daha da tehlikeli boyutlara vardığı kaydediliyor. Enfeksiyon uzmanlarına göre, iyileşen insanların iyileşmesini ilaca bağlayacak bir veri yok.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi FDA, hidroksiklorokin için “acil kullanım ruhsatı” verdi. Türkiye’de de salgınla birlikte bu ilacı üretmek isteyen iki yerli firmaya “yüksek öncelikli ruhsat” verildi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 15 Nisan’da yaptığı açıklamada “Bir milyon kutu stokladık” demişti. Daha sonra firmaların kamuoyuna yaptığı açıklamalara göre;
Sanofi 3 milyon
Novartis 400 bin
Abdi İbrahim 1 milyon 600 bin
Koçak 300 bin kutu
hidroksiklorokin içeren ilacı Sağlık Bakanlığı’na bağışladı.
Sakat doğumlara neden olan ilaç
Türkiye’de Covid tedavisinde kullanılan bir başka ilaç favipiravir. Henüz kanıtlanmış bir etkisi yok. Ama yan etkileri belki daha da riskli. Prof. Tulunay, sakat doğumlara neden olduğunu savunuyor.
“Daha tehlikeli bir durumda. Geniş spektrumlu antiviral bir ilaç. Japonlar’ın bulduğu… Çin’e de patent verdi, Çin de yapıyor şimdi bu ilacı. Etkisi henüz belli değil ama en büyük tehlikesi, teratojenik olması. Yani doğan çocuklarda sakatlıkların ortaya çıkması. Aynen talidomitte olduğu gibi, kolsuz, bacaksız çocuk. 1960’larda dünya bu trajediyi yaşadı. Bunun üzerine çok ciddi tedbirler alınmıştı. Bu ilacın hem Japon hem diğer prospektüslerinde bu uyarı yer alıyor. Hamilelerde ve çocuk doğurma yaşında olanlarda kullanılmaması, kırmızı uyarıyla yazıyor.”
Prof. Tulunay’a göre favipiravir testislerde hasara neden olduğu için erkeklerin de çok dikkatli kullanması gerekiyor. “Tıp tarihinin kara lekesi” diye adlandırılan talidomit faciası, 1960’lı yıllarda hamile kadınların çok yaygın kullanması nedeniyle binlerce bebeğin el, kol, bacak gelişimleri olmadan dünyaya gelmesine sebep olan bir olay.
Prof. Ergönül ise bu yorumu abartılı buluyor: “Favipiravir, Japonlar’ın her hastalıkta gündeme getirdikleri bir ilaç; Ebola’da, Kırım Kongo’da. Her ikisinde de yararı olmuş değil. Yan etkisi bir yana, faydası ne, zararı ne kadar? Karaciğer enzimlerini bozduğunu biliyoruz ama ölüme ya da başka bir şeye yol açacak kadar mı, henüz bilmiyoruz. Talidomit faciası demek çok abartılı.”
Covid-19 tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliği bilimsel yayınlarla ortaya çıkıyor. Türkiye’de şu ana kadar yayınlanmış bir çalışma yok.
Prof. Ergönül, genel tabloya bakınca Türkiye’nin salgında kötü durumda olmadığını söylüyor. Ama tedavi protokollerinin işe yarayıp yaramadığını ölçecek bir veri yok. Bilimsel araştırmalar, bakanlığın iznine bağlandı. Ergönül bir kez daha bakanlığa sesleniyor:
“Hastane olarak yapabilirsiniz ama çok merkezli çalışmalara izin vermiyor. Madem iyiyiz, yayınlayın işte, reklam olur. Korkulacak bir şey değil. Vay bakanlık şunu yaptı dediğimiz de yok. Objektif bilim insanı olduğumuz için yapacağız ama bu sizin işinize yarar dedik. Çünkü burada topyekûn başarı var. Bu başarı en çok icranın övüneceği bir şey. Niye çekiniyorsunuz? Bunu anlamıyorum, hakikaten anlamıyorum.”
Sağlık Bakanlığı ise DW Türkçe’nin, izin verilen çalışmaların neler olduğu ve yan etkileri bütün dünyada tartışılan ilaçlar hakkında ne yapılacağı sorularını yanıtsız bıraktı.