Cumartesi, Kasım 23, 2024
No menu items!
Ana SayfaHatay HaberMaaşlarımız TÜİK Enflasyonunu Temel Alan Mutabakatlarla Eritiliyor!

Maaşlarımız TÜİK Enflasyonunu Temel Alan Mutabakatlarla Eritiliyor!

Egitim Sen İskenderun şube başkanı Mustafa Ünsal  bir basın açıklaması yaparak “Maaşlarımız TÜİK Enflasyonunu Temel Alan Mutabakatlarla Eritiliyor!”iddiasında bulundu.

Başkan Ünsal açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

 

“Haziran ayına ilişkin resmi enflasyon verileri açıklandı. Tüm dünyayı saran pandemi süreci ile artan hayat pahalılığı TÜİK enflasyon rakamlarına yine yansımadı.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Haziran ayı enflasyon verilerine göre enflasyonda aylık %1,13, altı aylık %5,75, yıllık %12,62 artış gerçekleşmiştir.
TÜİK pandemi sürecinde başta gıda fiyatlarında olmak üzere yaşanan astonomik artışları yine görmezden gelmiştir. Üstelik TÜİK’e göre Haziran ayında gıda enflasyonu %1,60 düşmüştür!

TÜİK, enflasyon rakamlarına yine yansımadı

Oysa milyonlarca insan sokakta, pazarda, mutfakta karşılaştığı hayat pahalılığı ile TÜİK enflasyon verileri arasında uçurum olduğunu, TÜİK’in pandemi sürecinde yaşanan işsizliği bile nasıl düşük gösterdiğini görmektedir.

Enflasyon hesabında dar gelirlilerin, emekçilerin gelirlerinin yüzde altmış beşini harcadığı gıda ve konut (kira, elektrik, su, doğalgaz vb) giderlerini yarı yarıya düşük tutma başta olmak üzere rakamlara oynandığını tüm vatandaşlar görmektedir. Kısacası TÜİK verilerine artık itibar eden kalmamıştır.

Maaşlarımız TÜİK Enflasyonunu Temel Alan Mutabakatlarla Eritiliyor!

Herkesin bildiği üzere, maaşların enflasyon oranında artırılması demek normal şartlarda sıfır zam demektir. Yani reel maaşları ilk bulunduğu noktada tutmak, satın alma gücünü sabit tutmak demektir.

Oysa Türkiye’de ilginç bir durumla karşı karşıyayız. TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyonun yaşanan gerçek hayat pahalılığını yansıtmadığını herkes bilmektedir. Buna rağmen milyonlarca kamu emekçisinin, işçinin, asgari ücretlinin, emeklinin maaş-ücret artışında kimsenin inanmadığı bu veriler temel alınmaktadır.

Bugüne kadar kamu emekçileri adına yandaş konfederasyon yönetimi ve hükümet arasında varılan mutabakatlarda yaşanan gerçek hayat pahalılığı ile hiçbir ilgisi olmayan hedeflenen resmi enflasyon verileri esas alınmıştır. Altı aylık dilimlerde enflasyon farkı ortaya çıkması durumunda maaşlara yansıtılmıştır. Hatta 2014 yılında tüm kamu emekçilerinin maaşlarında brüt 175, net 120 TL’lik artış yapılan mutabakatla enflasyon farkı dahi verilmemiş, beş milyon kamu emekçisinin ve emeklinin maaşları resmi enflasyon oranında bile artırılmamıştır. Dolayısıyla maaşlarımız yaşanan hayat pahalılığı karşısında erimeye devam etmektedir.

Öyle ki aşağıda vereceğim birkaç kalemde ki rakamlar kamu emekçilerinin sadece son sekiz sene de ücretlerinin nasıl eridiğini göstermektedir:
15 Temmuz 2012 tarihinde ortalama kamu emekçisi maaşı ile 1.081 dolar alınabilirken 30 Haziran 2020 tarihi itibari ile ortalama kamu emekçisi maaşı ile ancak 616 dolar alınabilmektedir. Yani ortalama kamu emekçi maaşı ile alınan dolar miktarı 465 birim azalmıştır. Söz konusu dönemde dolar kurunda %280 artış yaşanırken ortalama kamu emekçisi maaşında yaşanan artış %117’de kalmıştır.

Ortalama Maaş İle Alınan Çeyrek Altın Sayısı 8 Yılda 5,5 Adet Azaldı

15 Temmuz 2012 tarihi itibari ile ortalama kamu emekçisi maaşı ile 12,16 adet çeyrek altın alınabilirken 30 Haziran 2020 tarihi itibari ile bu sayı 5,5 adet daha azalarak 6,54 adete düşmüştür
Söz konusu dönemde çeyrek altın fiyatında %303 artış yaşanırken ortalama kamu emekçisi maaşında yaşanan artış %117’de kalmıştır.

Maaşlarımızın Erimesine, Yoksulluğun Artmasına Karşı
Emekten, Halktan Yana Gerçek Bir Normalleşme İçin…
Yukarıdaki iki basit veri bile kamu emekçilerinin maaşlarının yaşanan hayat pahalılığı karşısında ciddi biçimde eridiğini ortaya koymaktadır.
Bu koşullarda maaşlarında %4 “toplu sözleşme” artışı ve buna ek olarak %1,75 enflasyon farkı yansıtılan kamu emekçilerine “sefalete devam” denilmektedir.
Öte yandan elbette ki geliri eriyen, yoksulluğu artanlar sadece kamu emekçileri değildir.
Pandemi ile hayat pahalılığı ve işsizlikle dar gelirlilerin, ücretli kesimlerin zaten çok zor olan yaşam şartları iyice ağırlaştırmıştır. Pandemi gerekçesi ile açılan ekonomi paketleri ile sermayeye-patronlara ‘kalkan’ olurken emekçi kesimler görmezden gelinmiştir.
Oysa içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda 4 milyon 400 bin aileye bir defaya mahsus bin lira ödenen, 4 milyon işçiye ise kendi fonundan asgari ücretin yarısı kadar ücretsiz izin ‘desteği’ aktarılan, halka yıkılan, patronların neşesini yerine getiren paketler çözüm değildir.


Tek çözüm dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi devam eden olağanüstü koşullardan en çok etkilenen kesimleri koruyucu sosyal devlet politikalarının hızlı bir şekilde hayata geçirilmesidir.
Bunun da yolu 2020 yılı bütçesinin revize edilerek dar gelirli, yoksul, ücretli kesimlerin yurttaşlık haklarını koruyacak, gelirlerinin insanca bir yaşam seviyesine yükseltilmesini sağlayacak ek bir bütçe yapılmasından geçmektedir.

Bu çerçevede içinde Bulunduğumuz Olağanüstü Koşullarda Dar Gelirlilerin, Ücretli Kesimlerin Salgından Korunarak Nefes Almasını ve İnsanca Bir Yaşam Sürmesini Sağlayacak

Gerçek bir normalleşme için

Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına ve özelleştirme soygununa son verilmesini,
Bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını,
Ülke kaynaklarının kullanılmasında herkese ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir, bir kamu hizmeti sağlanmasına öncelik verilmesini,
Başta salgın koşullarından en çok etkilenen kadınlara olmak üzere, herkese yaşanabilir bir ücret düzeyinin altında olmamak üzere “temel bir yurttaşlık geliri” sağlanmasını,
Bütçede toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel alınmasını,
Ücretli kesimler olarak bizlerin omuzlarına yıkılan vergi adaletsizliği yükünün hafifletilmesi için; gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesini -tüketimden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini-kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını-asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, Toplumun en zengin %1’lik kısmının Milli Gelirin %54’üne el koyduğu, geri kalan %99’un payına ise Milli Gelirin sadece %46’sının düştüğü adaletsiz tabloya son verilmesi için belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını, Geçsek de geçmesek de, hizmet alsak da almasak da otoyolların, köprülerin, şehir hastanelerinin müteahhitlerine parası bizim cebimizden çıkan hazine garantilerine son verilmesini, Temel tüketim maddelerine son bir yıl içinde yapılan zamların geri alınmasını, söz konusu maddelerden alınan KDV’nin sıfırlanmasını, Yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerin elektrik, doğalgaz, su, internet giderlerinin pandemi tehdidi ortadan kalkıncaya kadar Hazineden karşılanmasını, Yaşanan hayat pahalılığı karşısında çoktan hükmünü yitirmiş olan 2020-2021 yıllarını kapsayan ‘toplu sözleşme’nin iptal edilmesini,
Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemine geçilmesini, Yaşamaya devam ettiğimiz mali kayıpların maaşlarımıza yapılacak ek artışlarla telafi edilmesini, maaşlarımızda yapılacak artışlarda yaşanan gerçek hayat pahalılığının-yoksulluk sınırında yaşanan artış oranının temel alınmasını, İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını, Kıdem tazminatı fonu, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) dayatmalarından vazgeçilmesini, yıllardır tahrip edilen kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sistemimizin güçlendirilmesini, Yukarıda sıraladığımız tüm bu talepleri içeren EK BÜTÇENİN hiç vakit kaybetmeksizin hazırlanarak hayata geçirilmesini İSTİYORUZ

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER