Bir yandan kederli halde ailesinin yasını tutan Fırat, bir yandan da o güne kadar içeri attırdığı mahkumların önüne yem olma tehlikesindedir. Tüm Türkiye tarafından cani ilan edilen Fırat’a, kendisi bile güvenmiyordur. Fırat ailesinin katili olup olmadığını hatırlamaya çalışırken, koca ülkede onun suçsuzluğuna o güne kadar hep terslediği Cemre inanır sadece ve avukatı olmayı teklif eder.
Yeni hayatına ve kimliğine iyiden iyiye alışan Barış ise Savaş’ın bıraktığı yerden işleri devam ettirmeye çalışır. Ancak bu yeni hayatın bilinmezlikleri onu da zorlayacaktır. Her şey yoluna koyduğunu düşündüğü anda ise beklenmedik bir telefonla sarsılır. Yoksa en büyük düşmanı Fırat Bulut, geçmişi hatırlamaya mı başlamıştır?
Fırat Bulut, İstanbul Adliye’sinde görevli bir cumhuriyet savcısıdır. Başarılı bir savcı olan Fırat, eşi Zeynep ve beş yaşındaki kızı Nazlı’yla mutlu bir hayat yaşar. Ancak bir gün uyandığında son dört ayda olanları hiçbir şekilde hatırlamadan kendisini cezaevinde bulur. En son anısı, kızının doğum gününü kutladığı gecedir. Şok ve dehşet içinde, karısını ve kızını öldürmekle suçlandığını fark eder.
İkinci duruşması yaklaşmaktadır ve müebbet cezasına çarptırılmıştır. Karısını ve kızını gerçekten öldürmüş müdür? Cumhuriyet savcısı Fırat Bulut’un hapsedilmesinden önce araştırdığı en son dava, ülkenin en önce gelen ailelerinden olan Yesari’lerin halefleri olan ikiz kardeşlerden, Barış Yesari’nin davasıdır. Barış Yesari’nin evinde bir genç kız öldürmüştür. Hafızası geçici olarak mı yoksa sonsuza dek mi kaybolmuştur teşhis konulamayan Fırat Bulut, masumiyetini kanıtlamak için hem hatırlamak, hem hayatta kalmak hem de cezaevinden kaçmak zorundadır.