Perşembe, Kasım 21, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe YazılarıMehmet Çardak Yazdı: ''Saltanatın Kaldırılması ve Cumhuriyet''

Mehmet Çardak Yazdı: ”Saltanatın Kaldırılması ve Cumhuriyet”

Sevgili okurlarım! 23 Nisan 1920‘de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılmasıyla Anadolu’da yeni bir Türk Devleti kurulmuştur. TBMM’nin üstünde hiçbir gücün kabul edilmeyeceğinin açıklanması ile de Osmanlı Devleti’nin varlığı fiilen ortadan kalkmıştır.

Ayrıca yasama ve yürütme yetkisinin de TBMM’ye ait olması padişahın Türk ulusu üzerinde resmî ve filli hiçbir yetkisinin kalamadığını göstermekteydi. Ancak savaş yılları olduğu için rejim konusu gündeme gelmemiştir. Yunan ordusunun Türk topraklarından atılmasından sonra sıra rejim konusunun çözümlenmesine gelmiştir.

Yeni Türk Devleti’nin siyasal yapısını sağlamlaştıracak ilk adım, saltanatın kaldırılması olmuştur. Ancak bu adımın atılması kolay olmamıştır. Türk milleti, binlerce yıllık tarihinde, egemenliği kullanan belli aileler tarafından yönetilmiştir. Eski Türk devlet anlayışına göre, egemenlik kutsal bir kavramdı. Ulusu yönetmeyi tanrı tek bir aileye vermişti. Ailenin üyelerinden başkası ulusu yönetemezdi. Türkler Müslümanlığı kabul ettikten sonra, bu kutsal egemenlik kavramı, yeni dinsel kurallarla da desteklenmiştir.

Yüzyıllarca süren bu yönetim biçimi öylesine kökleşmişti ki ‘padişahsız’ bir Türk Devleti’nin olabileceğini, yalnız halk değil birçok aydın bile düşünemiyordu. Bunun için Mustafa Kemal Paşa, egemenliği gerçek sahibi olan millete verirken çok dikkatli davranmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında ve TBMM’nin açıldığı dönemde, yurdun düşman işgalinden kurtarılması öncelikli olduğu için, saltanat makamına karşı açıkça bir tavır alınmamış ve güçlerin bölünmemesine gayret edilmiştir. Yunan ordusunun Anadolu’dan atılmasından hemen sonra, barış görüşmelerine davet nedeniyle saltanat konusu gündeme gelmiş ve bu kez Mustafa Kemal Paşa, bu kurumla ilgili gerçek düşüncesini hayata geçirmiştir.

Mudanya Mütarekesi imzalandıktan sonra barış görüşmeleri hazırlıklarına başlanmış ve İtilaf devletleri Lozan’daki görüşmelere Ankara Hükûmeti ile İstanbul Hükûmetini de davet etmiştir. İtilâf devletleri tarafından İstanbul Hükûmetinin, Lozan’daki barış görüşmelerine çağrılmasındaki amaç Türk tarafında ikilik yaratarak isteklerini Yeni Türk Devleti’ne kabul ettirmekti. Söz konusu davet üzerine İstanbul Hükûmeti gerekli hazırlıklara başlayarak, TBMM’ye gönderdiği yazılarla işbirliği içine girmelerini bildirmiştir. Bu durum TBMM’de büyük yankılara neden olmuştur. Tevfik Paşa Hükûmetinin bu tavrını ve buna karşı TBMM’de oluşan tepkileri iyi değerlendiren Mustafa Kemal Paşa, bu sorunun kökten çözümlenmesi için saltanatın kaldırılmasını gündeme getirmiştir. Bu maksatla bazı milletvekilleri saltanatın kaldırılması için önerge vermişlerdir. TBMM’deki ortak komisyonda yapılan görüşmelerden sonra iki maddelik bir yasa taslağı Meclis Genel Kuruluna gönderilmiştir.

Bundan tam 100 yıl önce, 1 Kasım 1922’de TBMM’nde kabul edilen bir kanunla, halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanat kaldırılmıştır. Bunun sonucu olarak;  Osmanlı İmparatorluğu resmen sona ermiş, saltanat kaldırılmış ve TBMM Hükümeti teşekkül etmiştir.

Böylece, babadan oğula geçen bir yönetim şekli olan saltanat kaldırılmıştır.  Osmanlı Devleti hukukî olarak sona ermiş ve Türk inkılâplarının en önemlilerinden biri gerçekleştirilmiştir. Saltanatın kaldırılması ile İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti istifa etmiştir.

Saltanat yönetiminde din ve devlet işleri birlikte yürütülmekte iken,  saltanatın kaldırılması ve 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile laiklik benimsenmiş, din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştır. Kanun önünde yargılanma dil, din ve ırk ayırt etmeksizin toplumun her kesimindeki bireyler için eşit bir hale gelmiştir.

Cumhuriyet, savaş, işgal ve yıkımın ölümcül çemberinden geçmiş; ulusal bağımsızlığın ve halk egemenliğinin erdemine inanmış; özgür aklın, bilimin ve çağdaş uygarlığın aydınlığına susamış bir avuç devrimcinin, son derece olumsuz sosyal-kültürel koşullarda, 99 yıl önce basiret ve cesaretle başlattığı uzun ve inişli çıkışlı bir yürüyüştür. Kısacası, Cumhuriyet;  ümmetten millete geçiştir.

Bu yürüyüşü sulandırma, saptırma ve tersine çevirme çabaları hiç eksik olmamış;  günümüzde ise,  en pervasız haliyle doruğa ulaşmıştır. Cumhuriyet’in ile başlayan bu zor yürüyüşün her türlü engeli aşarak sürmesinin ön koşulu, Türkiye Cumhuriyeti’ni demokrasi ile güçlendirmek, yani eşit ve özgür yurttaşlardan oluşan tüm halkın malı haline getirmektir.

Çünkü Cumhuriyet demek; umudunu yitirmeden, mutlulukla, huzur ve barış içinde uygar bir toplum olarak renk, ırk, inanç, cinsiyet ayrımı yapmadan yasaksız, demokratik hukuk devletinde eşit halklar olarak birlikte yaşamak demektir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde TBMM’nin kanı, canı ve sonsuz emekleriyle kurulan 99 yaşındaki Cumhuriyet’imizi tüm değerleriyle sonsuza kadar yaşatmak hepimizin ortak görevidir!

 

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER