Pazar, Kasım 24, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelMİMARLAR ODASI, İMAR BARIŞI İLE İLGİLİ ENDİŞELERİNİ AÇIKLADI

MİMARLAR ODASI, İMAR BARIŞI İLE İLGİLİ ENDİŞELERİNİ AÇIKLADI


Barış adı altında; kentlerimizin kıyıları, SİT alanları, orman alanları, tarım arazileri, meraları büyük bir saldırı ile karşı karşıya bırakılırken, kaçak yapılar yasal hale getirilmekte ve devlet eliyle de plansız ve uygun olmayan yapılanmalar teşvik edilmektedir.

Hatay Mimarlar Odası, “1 Ekim Dünya Mimarlık Günü” mesajında, daha iyi bir dünya için mimarlık mücadelesinin kararlılıkla sürdürüldüğü kaydedildi. Mimarlar Odası mesajında, hükümetin İmar Barışı adı altındaki ‘kaçak yapıların ruhsatlandırılması uygulaması’ ile ilgili olarak da, “Barış adı altında; kentlerimizin kıyıları, sit alanları, orman alanları, tarım arazileri, meraları büyük bir saldırı ile karşı karşıya bırakılmış ve kentlerimiz üzerindeki baskı ve tehditlerin artmasına geniş bir zemin hazırlanmıştır. Kaçak yapılar yasal hale getirilmekte ve devlet eli ile plansız ve uygun olmayan yapılanmalar teşvik edilmektedir” değerlendirmesinde bulunuldu.
Hatay Mimarlar Odası mesajında, Uluslararası Mimarlar Birliği’nin (UIA) her yıl farklı bir tema kapsamında Ekim ayının ilk Pazartesi günü Dünya Mimarlık Günü’nün kutlandığı, çeşitli etkinlikler ile mimarlığın toplumun gündemine getirilmesi ve farkındalık oluşturulmasının amaçlandığı kaydedildi ve şöyle denildi:
“UIA, 2018 Dünya Mimarlık Günü temasını ‘Mimarlık… Daha iyi bir dünya için’ olarak belirlemiştir. Mimarlar Odası, yüzden fazla üye ülkede bir milyondan fazla mimar tarafından kutlanacak olan 1 Ekim Dünya Mimarlık Günü ile başlayan Ekim ayı boyunca, tüm birimleri ile Mimarlık Haftası Etkinlikleri gerçekleştirecektir. Bu kapsamda, kuruluşundan beri ilke olarak kabul ettiği ‘Toplum Hizmetinde Mimarlık’ çalışmalarını sürdürmekte olan Mimarlar Odası olarak, daha iyi bir dünya için kimi sorunlara ve mimarlığın sorumluluklarına vurgu yapmak istiyoruz.
Tüm dünyada, uygarlıklar; doğal ve kültürel çevrenin geleceği, iklim değişikliği, çevre sorunları, savaş ve çatışma, sömürü, açlık, yoksulluk, eşitsizlik ve ayrımcılık gibi nedenlerle tehdit altındadır. Dünya genelinde sağlıksız kentleşme, çevre sorunları, afetler, savaşlar ve benzeri nedenlerle son 10 yılda 257,7 milyon kişi göç etmek zorunda bırakılmıştır. Her yıl 5,6 milyon insan yaşam çevrelerini terk etmektedir. Sadece Suriye’deki savaş nedeniyle ülkemize 4 milyondan fazla sığınmacı yerleşmiştir.
Doğal afetlerden son on yılda tüm dünyada 1,7 milyar insan etkilenirken, 700.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Sağlıksız kentleşmenin de kaynaklık ettiği iklim değişikliğine bağlı 3455 sel, 2689 fırtına, 470 kuraklık ve 395 aşırı sıcak dalgası olayı kaydedilmiştir. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, çevreye olan etkileri nedeniyle afet boyutuna ulaşan insan yapımı felaketlerin yenilerine sebep olacak birçok yeni proje gerçekleştirilmektedir. Çernobil (1986) faciasında bugüne kadar 985,000 kişinin hayatını kaybettiği öngörülmesine karşın, halen ülkemizde 3 adet olmak üzere, toplam 154 yeni nükleer santralin yapımı planlanmaktadır.
Yıkımın ve plansız yatırımların şantiyesi haline gelen ülkemizde; inşaat, madencilik ve tarım gibi sektörlerde güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle 2017 yılında 2006 çalışan ve 2018 yılının ilk altı ayında 907 çalışan hayatını kaybetmiştir. Ulaşım alanında son 1 yılda yaşanan 1.202.716 kazada 7.427 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Gelir eşitsizliği tüm dünyada son 30 yılın en yüksek düzeyine ulaşırken, yarısı çocuk olan 1,3 milyar birey yoksullukla mücadele etmektedir. Türkiye, sağlık, eğitim ve yaşam standartları yoksunluk koşullarına göre, OECD üyesi ülkeleri arasında sosyal ve gelir eşitsizlik oranı en yüksek dördüncü ülkedir. Ülkemiz, %28,5 yoksulluk oranı ve en yoksul ile en zengin arasında 15,2 kat fark ile gelir adaletsizliği bakımından da en kötü üç ülke arasında yer almaktadır.
‘Mimarlık… Daha iyi bir dünya için’ teması ile tüm dünyada kutlanan mimarlık gününde ülkemizde ‘İmar Barışı’ adı ile üstü örtülmeye çalışılsa da, toplumumuzda adalet anlayışını zedeleyen, kent hakkı ve toplumsal adalet kavramlarını yerle bir eden, planlama kavramının önemine inanmayan ve toplumun her alanda süregelen yasa dışılığı bu kez kent mekanında meşrulaştıran bir anlayış ile kentlerin geleceğe sağlıklı, güvenli, yasal ve nitelikli bir şekilde hazırlanması engellenmektedir.
Barış adı altında; kentlerimizin kıyıları, sit alanları, orman alanları, tarım arazileri, meraları büyük bir saldırı ile karşı karşıya bırakılmış ve kentlerimiz üzerindeki baskı ve tehditlerin artmasına geniş bir zemin hazırlanmıştır. Kaçak yapılar yasal hale getirilmekte ve devlet eli ile plansız ve uygun olmayan yapılanmalar teşvik edilmektedir.
Ülkemiz ve bölge coğrafyasında yer alan ülkeler, mimarlık ve sanatın kültürel ve tarihi zenginliklerinin birer parçasıdırlar. Anadolu, antik uygarlıkların kesişimi olan noktada, binlerce yıllık kültürel birikimi geleceğe aktarmış ve insanlık tarihine büyük katkılar sağlamıştır. Yaşadığımız bu topraklarda insanlığın ortak mirası olan doğal, kültürel, tarihsel varlıklar ve uygarlık değerleri tahrip edilmekte, toplumsal belleğin vazgeçilmez bileşeni olan kentsel hafıza ve yapılı çevre yok edilmekte, dayanışma yerine ayrışma ve yabancılaşma öne çıkarılmaktadır.
Sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkını engelleyen; yapılı çevreyi, tarihi ve doğal dokuyu tahrip eden ve kültürel değerleri yozlaştıran politikalar, yakın dönem merkezi ve yerel yönetim uygulamalarının temelini oluşturmaktadır. Bu politikaların önünde engel olarak görülen nitelikli mimarlık ve planlama hizmetleri ise, kısa zamanda ve çok sayıda yapı üretilmesi baskısıyla önemsizleştirilmekte, mesleki haklar kısıtlanmaktadır.
Bütün yerleşmelerin fiziksel ortamını oluşturan yapı üretimi ve mekân tasarımı etkinliği olan mimarlık, yalnızca ‘üretim süreci’ ile sınırlı değil, aynı zamanda taşıdığı toplumsal sorumluluk nedeniyle evrensel değerleri bağlamında insancıl ve yaşam hakkına saygılıdır.
Dünyamızda yaşanan değişime ancak kültürel, doğal, çevresel kaynakların korunması, yapılı çevrenin bilimsel şehircilik ilkelerine ve planlama süreçlerine bağlı, kamu yararını gözeten politikalar çerçevesinde üretilmesi yoluyla karşı koymak mümkün olacaktır.
Mimarlar Odası olarak; eşitliğe dayalı, temel insan hak ve özgürlüklerinin tanınmasında hiçbir ayrım, mahrumiyet ve kısıtlamanın yaşanmadığı sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkının korunması konusundaki sorumluluğumuzu yerine getirmek üzere mesleki deneyim, birikim ve bilgimizi daha iyi bir dünya için kullanmaya kararlıyız.
Dünyamızın, bölgemizin, ülkemizin, kentlerimizin, mesleğimizin ve yaşama hakkımızın tehdit altında olduğu bu zorlu dönemde, meslektaşlarımızı dayanışmamızı güçlendirmeye çağırıyor; bu vesileyle bütün mimarların ve yurttaşlarımızın Dünya Mimarlık Günü’nü kutluyoruz.”

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER