Bugün NATO Türkiyemiz için bir güvence, bir müttefik, bir korunak değil, ABD tehdidin esas aletidir. NATO, Yunanistan’dan ülkemize yönelmiş namlular demek. PKK/YPG ye verilen on binlerce tır silah, Mehmetçiğimize ve polisimize sıkılan kurşun demek.
Bugün Türkiye hapishanelerinde NATO generalleri yatıyor. NATO gerçeği budur. O Natocu-Fetöcü generalleri kurtarma gayretindeki Altılı Masa liderleri de, ABD’nin iç cephedeki bozguncu güçleridir. Peki, AK Parti Hükümeti, ABD oltasına takılarak Altılı Masa’nın hangi sandalyesinde oturuyor?
ABD Dışişleri Bakanlığının denetimindeki Foreign Policy, daha yirmi beş gün önce, Tayyip Erdoğan’ı devirme hedeflerini yeniden ilan etti ve önümüzdeki seçimlerde “kan banyosu” yaşanacağını yazdı.
Altılı Masa aktörleri, bu senaryonun oyuncuları olarak harekete geçtiler:
Kılıçdaroğlu, TSK Komutanlarına “haddinizi bilin” hakaretiyle psikolojik harekât meydanına sürüldü.
Babacan, Türk kavramını Anayasadan çıkartma rezilliğini yeniden piyasaya sürdü.
Meral Akşener, Gladyo kraliçesi görevinde final perdesini açtı.
Davutoğlu, “ABD’nin Ankara’daki adamı” olarak heyecanını tazelemiş bulunuyor.
Saadet Partisi, ABD işbirlikçisi ve İran düşmanı cephede salyangoz satıyor.
Peki, AK Parti yönetimi ABD’nin bu “kan banyosu” senaryosunun neresinde? Stratejik soru budur ve yaşana
n süreç bu soruya yanıt vermekten korkan ya da yanlış yanıtlar veren tutumu affetmez.
NATO’dan ayrılmak, ABD tehditlerine ve tertiplerine karşı en etkin uygulamadır. NATO’dan kurtulan Türkiye, iç cephesini birleştirir ve sağlamlaştırır. Ekonomide Kurtuluş Savaşını zafere ulaştırır.
NATO’dan ayrılmak, aynı zamanda Asya’ya yönelişi güçlendirir ve dış cepheyi pekiştirir.
NATO üyeliğine son vermek, milli güvenliğimizin gereği olması yanında, ABD tehdidiyle karşı karşıya olan ülkelere güven verecek ve Türkiye’nin ittifak birikimini harekete geçirecektir.
Türkiye’nin NATO’ya karşı bağımsızlığını ve güvenliğini savunmaya yönelik uygulamaları, NATO içindeki çözülme sürecini hızlandıracaktır ve Dünya barışına katkıda bulunacaktır.
Önümüzdeki seçim, Atlantik tehdidi ile Türkiye arasındaki seçimdir.
Önümüzdeki seçim, bağımsız Türkiye’nin Üretim Devrimi atağı ile borç batağında boğulmak arasındaki seçimdir.
Önümüzdeki seçim, Türkiye ile Nato arasındaki iktidar mücadelesine sahne olacaktır.
Türkiye’nin tek seçeneği var: NATO zincirini kırmak ve Üretim Devrimini başarmak.
VATAN PARTİSİ, bu tarihsel süreçte tek seçenektir.
Değerli vatandaşlarımız,
Sizleri kampanyamıza imza vermeye, Vatan Partisi’ne üye olmaya ve Üreticilerin Milli Hükümeti mücadelesine omuz vermeye davet ediyoruz!