Her yıl olduğu gibi 2016 yılı sonunda “2016 Yılı Dış Politika Özeti ve 2017 Öngörüleri” başlıklı bir çalışma yapmıştım. FETÖ Darbe girişimi başta olmak üzere, pek çok gelişmeyle seçimler yılı 2015’i aratan 2016’dan sonra bugüne kadar geçen sürede 2017 yılı da onlardan aşağı kalır gibi değil. Şimdi Türkiye odaklı öngörülerimizin bazılarına ve gelişmelere bakalım:
a. “2017 yılında dünya çapında pek çok gelişmede olduğu gibi, ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın Suriye politikasındaki tutumu da belirleyici olacaktır.IŞİD’le mücadelenin devam edeceği, 6 ay ila 1 yıl içerisinde IŞİD’in elindeki toprakların geri alınacağı öngörülmektedir. Rusya’nın bugüne kadar gösterdiğinin aksine bir ‘hinlik’ yapmaması halinde Türkiye-Esad rejimi arasındaki aracılığıyla Suriye’de istikrar adına atılacak adımlar hızlanabilir. Burada Esad rejimi ile Türkiye arasındaki güven bunalımının giderilmesi önemlidir. En önemlisi de Türkiye’yi yönetenlerin Esad rejimi aleyhinde konuşmamaya özen göstermeleridir.” Suriye’deki gelişmeler öngörüye uygun ama Esad’la anlaşma önerisinde sıkıntı var.
b. “Irak’ta Musul’un IŞİD’den temizlenmesi süreci, Suriye’den daha uzun sürecek gibidir. Şayet Musul 6 ay içerisinde IŞİD’den temizlenirse ve Mesud Barzani ABD’nin yeni yönetiminden onay alabilirse, 2016’da defalarca dillendirdikleri bağımsızlığı ilan edebilirler.” Bağımsızlık değilse de, bağımsızlık ilanını pekiştirecek şekilde Kerkük’teki gelişmeler ve 25 Eylül tarihli referandum kararı bu görüşü isabetli kılmaktadır.
c. “Trump’n Orta Doğu’da Obama’nın aksine İsrail’i daha fazla kollayan bir siyaset gütmesi de sürpriz sayılamaz. Bunun sonucunda İsrail Batı Şeria’da ve hatta Golan Tepelerinde yeni iskân yerleri açmaya devam edebilir. Dolayısıyla İsrail-Filistin ve İsrail-Suriye çatışması yeni bir boyut kazanabilir.Obama yönetiminin yakınlaştığı İran ve buna içerleyen Suudi Arabistan arasında ya bir seçim yapmak zorunda kalacak, ya da ikisini de idare etmeye çalışacaktır.” Bu durum da beklendiği gibi gerçekleşiyor.
d. “Trump’lı ABD ile bir diğer beklenti de Türkiye-ABD ilişkileridir. Obama döneminde büyük hasarlar alan 2 ülke ilişkileri ABD tarafınca yapılacak bir onarıma ihtiyaç duymaktadır. Aksi halde ABD’nin Orta Doğu’da en önemli müttefiklerinden birini Rusya’ya kaptırmakla karşı karşıya kalabilir. Bu konuda İsrail’in de katalizör olması beklenebilir.”İsrail katalizör olmadı ama Türkiye Rusya’ya iyice yaslandı…
e. Almanya’da yabancı düşmanlığı Merkel hükümetince frenlemeye çalışılsa da önlenememektedir. Hatta bu sebeple Merkel’in CDU’su 2016’daki eyalet seçimlerinde, yabancı düşmanlığını körükleyen Alternatif Parti (AfD)’ye önemli ölçüde oy kaptırdı. Bunun sonucu 2017’de Almanya’da yapılacak genel seçimlerde Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) de oy uğruna daha fazla radikalleşerek, kamuoyu isteği doğrultusunda hareket etmesi beklenebilir.” Bu öngörü de ne yazık ki, Türkiye’nin krizi yönetememesiyle gerçekleşiyor.
f. “Fransa’da 2017’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en kuvvetli 2 adayının (François Fillon ve Marion Le Pen) da yabancı ve Müslüman karşıtlığı da bir diğer önemli gelişmedir. Fransa’yı yakından izleyen uzmanlar yıldızı 2016’da da parlamaya devam etse bile Le Pen’in en azından 2’nci tura çıktıktan sonra frenleneceği beklentisi içerisindedirler.” Oldu!
g. “Milletin milli çıkarları ve devletin bekası, kişilerin egolarından çok daha önemlidir. AKP iktidarı takkesini önüne koyup, popülist politikayı bir tarafa bırakmalı, ‘Önce devletim ve milletim sonra siyasi partim ve kendim!’ diyebilmelidir. BM ve diğer ülkeleri hedef alan, ‘atılan taşın ürküttüğü kurbağaya değmediği’, aksine Türkiye’ye tehdit olarak dönen söylemler bırakılarak sağduyunun hâkim olduğu, devletin ‘ortak aklı’ kullanılmalıdır.
Son Söz:Daha Kıbrıs’a, Ukrayna’ya, AB’ye, terörle mücadeleye bile girmedik. Sadece bir kısmını özetlediğimiz öngörülerimiz keşke gerçekleşmeseydi! Keşke “Ben seçildim, o halde her şeyi en iyi ben bilirim!” yanlışlığı yapılmasaydı. Keşke Türkiye’yi yönetenler bu öngörülere ve her hafta yayınladığımız uyarılara birazcık kulak kabartsaydı…
