ALLAH sözcüğünün Kur’an‘da ki karşılığı ne ise, Türkçe de ki ” Tanrı ” sözcüğü de o anlama gelmektedir. Dolayısı ile ‘’ Tanrı ” sözcüğü, Arapça ‘’Allah’’ sözcüğünün anlamını karşılayamaz, savı dayanaksızdır. Çünkü Müslüman Arapların dilindeki ” Allah” sözcüğünün, Müslüman Türklerin dilindeki ” Tanrı ” sözcüğünden başka bir anlamı bulunmamaktadır. (merak eden araştırır) Allah kavramı; el ilah kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiş bir kavramdır. İlah arapçada “tanrı” demektir. İlah kelimesinin çoğulu alihat’tır. El takısı belirli olan bir kimse için kullanılır. Yani Allah el-ilahın anlamı olan ‘’o tanrı demektir’’ yani buna göre ‘’tanrılar’’ diyebilirsiniz ama ‘’allahlar’’ diyemezsiniz söylemi boştur. Mesela Arapçada bir söylem vardır ‘’ilah el-elihe’’ (ilahların ilahı) bu Allahtan başka ilah var demek değildir. İnsanoğlunun kendi yarattığı uydurduğu ve uluhiyet atfettiği çakma ilahların da ilahı dır anlamındadır. Bu konuda ülkemizde ortaya konulan görüşlerin tek amacı insanımızı ve ülkemizi Ortadoğu karanlığına ve emevi arap kültürüne çekme amaçlıdır çünkü ibadetin makbul olması için mutlaka herkesin kendi dilinde ibadet etmesi esastır. Zira Hz. Muhammed (sav) derki: namazından sana kalan anladığın kadardır. Eğer bir şey anlamıyorsan sana bir şey kalmıyor demektir.
Arapça’da günaydın demek ‘’Sabahul hayr’’ dır yani ‘’hayırlı sabahlar’’ buna cevaben ‘’sabah en-nur’’ yani ‘’ ışıklı, nurlu, aydın sabahlar’’ denilebileceği gibi; samimiyete göre araplar, günaydın lafzını biraz daha süsleyerek kullanagelmişlerdir. Misalen ‘’ sabah elfull’’ yani beyaz güllü sabahlar. Veya ‘’sabah elverd’’ hem kırmızı gül hem de çiçekli sabahlar anlamını taşır. Burada önemli olan selamlaşmaktır ve her selam karşıdaki kişiye bir nevi iyi dilektir. Dolayısı ile selamlaşmanın dili, dini, ırkı eskisi yenisi olmaz. İnsanlar yaşadıkları coğrafya ve konuştukları dil ve kültürleri gereği istedikleri gibi selamlaşabilirler. Bizim dinbaz ile avanesinin zırt pırt absürt fetva vermeye başlamasının yegane sebebi, son zamanlarda artan eleştiri oklarını efendisinin üzerinden biraz da olsa kendine çekmektir.
Makam mevki ve maddi borçlu olduğu efendisini rahatlatmak için cansiperane duruşunu anlamamak mümkün değil ama, hatırlatmakta yarar var. Allah, Kuran’ı Kerim’de der ki: Allah’tan başka varlıkların korumasına sığınanların durumu, örümceğin durumuna benzer: Örümcek, (ağını) kendine bir yuva edinir, ama yuvaların en çürüğü de örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi! Ankebut. 41. Sure. Rabbinizden size indirilene uyun; O’nu bırakıp da başka önderlerin ardından gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! Araf 3. Ayet. “Benim veli’m, o Kitap’ı indiren Allah’tır. O, hayır ve barış seven kulları koruyup gözetir. Araf 196. Ayet. Küfre sapanlar, beni bırakıp da kullarımı veliler edineceklerini mi sandılar. Biz cehennemi bir konuk evi olarak inkârcılar için hazırladık. Kehf 102. Ayet. Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah’ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur. Şura 46. Ayet. Arkalarından cehennem! Kazanmış oldukları da Allah dışında edindikleri veliler de onlara hiçbir yarar sağlamayacaktır. Çok büyük bir azap vardır onlar için.
Casiye 10. Ayet. Ve altın vuruş: Allah’a güven; güvenip dayanmak için Allah yeter. Ahzab 3. Ayet. Hem din adamı olacak, hem koca ülkenin dini kurumunun başında olacak, hem de bunları bilmeyeceksen bu büyük bir ayıptır. Biliyor da gereğini yapmıyorsan daha da büyük ayıptır. Ve işgal ettiğin yeri derhal boşaltmanı gerektirir. Bu ülke ne çekti ise liyakatsizlerin yüzünden çekti. Hz. Ali (kv) derki: bir kişiyi hak etmediği yere koymak zulümdür. Ülkede bunca adaletsizlik varken, açlıktan ölen varken, israfta tavan yapılıyorken, esnaf kepenk kapatıyorken, çöpten ve pazaryerlerinin artığından yiyecek arayanlar varken, çocuklara tecavüz kadınlara şiddet gırla giderken, trilyonluk camilerde üç beş kişi namaz kılarken okullarda her sınıfta 60 çocuk tıkıştırılırken üç maymunu oynayacak ama saçma sapan beyanatlarla ülkenin gündemini meşgul edeceksin.
Develerin çölde çok sevdikleri bir diken vardır adı ”harese”. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar, keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar.Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider, böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler hareseden gelir. Hırsından, ihtirasından boğulan biz insanları ne kadar’ da guzel anlatıyor oysa..!