Necati Gündüz Hoca’nın Kaleminden
NEREYE KADAR……..
Yaklaşık 20 yıldır çürümüş çağdışı zırcahil bir zihniyete kurban edilen ülkem; en sonunda yanıyorsun, GEÇMİŞ OLSUN. Neyin diyetini kime ödediğini bilemeyen bir halk ve bu halkın omuzlarında yükselen bu diyet borcunun ödedikçe ağırlaştığı bir aymazlık ve sessizlik girdabında, at izi it izinden ayırt edilemiyor artık…..
Yüzde 99 u Müslüman! olan ülkem, ve ‘’Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz.” Diyen bir peygambere ümmet! olduğunu zanneden ülkemin insanı. Kimisi terörist oldu yaktı, kimisi 5 yıldızlı otel dikmek için yaktı, kimisi kendine tarla yeri açmak için yaktı, bazende tedbirsiz embesiller yaktı. Yaktı da yaktı ülkemin insanının fıtratında ‘’YAKMAK’’ varmış gibi önüne gelen yakıyor. Öyle ya insan suretinde dolaşan domuzların insan yaktığını da gördük biz.
Orman bakanı hiç sıkılmadan çıkıp diyor ki: envanterimizde uçak yok. Peki neden yok? Bir kişiye ait 13 tane makam uçağı var ama yangın söndürme uçağı almaya para yok. Pikniğe devlet aşırı ayrı ayrı uçaklarla gitmeye para var ama yangın söndürme uçağı almaya para yok öylemi? Rize deki sel felaketini görmeye giden üç bakan üç ayrı uçakla gidiyor ama yangın södürme uçağına para yok. Sanırım herkesi kendileri gibi cahil zannediyorlar……
İşin içyüzü şu ki: İki yıl önce kayyum atanan Türk Hava Kurumu yönetimi tüm yangın söndürme uçağı pilotlarını ve teknisyenlerini işten çıkardı. 30 yıl orman yangınlarıyla mücadele eden THK kendi uçaklarıyla ihalelere katılamıyor. THK’nın uçakları 4 bin 900 litre su kapasiteli ama şartnameye minimum 5 bin litre şartı koyuyorlar. 100 litre eksik diye yerli çözüm çöpe atılıyor. Yani vatandaşlar canı pahasına kovalarla yangına müdahele ederken türk hava kurumunun uçakları 100 litre eksik alıyor diye yangına müdahele edemiyor. Peki şartnameye 5000 litrelik kapasiteyi kim koymuş? Ne için koymuş? Bunda bir çapanoğlu kesinlikle var, bunu da bir zahmet muhalefet partileri araştırıp bizede söylesin.
Bu işte yakanlar yaktıranlar, ihmali olanlar, parmağı olanlar; yaktığınız ağaçlar kadar yüreğiniz yansın inşallah. kavurduğunuz hayvanlar kadar yüreğiniz kavrulsun inşallah, işini ekmeğini elinden aldığınız çoluk çocuğunu aç bıraktığınız esnafın, yerinden yurdundan evinden ettiğiniz insanların ahı sizi dünya ahiret bırakmasın. Ocağınıza ateşler düşsün, en iyi gününüzde kül olan canlıların çektiği kadar acınız olsun.
YÖNETTİĞİNİ ZANNEDENLERE. Ahlak filozofu Sokrates, 51 tane jüri önünde yargılanıyor ve idam kararı veriliyor, baldıran zehri ile öldürülüyor.
Ondan önce sevenleri, “seni hapishaneden kaçıralım” diyorlar. “Bu ahlâksızlıktır” diyor ve kabul etmiyor.
Uydur kaydır sözlere başvur jüri seni affedebilir deselerde ahlak filozofu bunu da kabul etmiyor.
Tarihe geçen savunmasında idam kararı veren jüriye şunları diyor.
“Ölümden korkulmaz, çünkü ölümün çaresi var. Ölürsün kurtulursun.
Ama yanlış yapmanın çaresi yoktur.
Yaptığınız yanlış kıyamete kadar sizinle birlikte gelecektir.”
Bugün 2500 yıl geçmesine rağmen, Sokrates’in ismini bilmeyen yok.
Peki onu mahkum eden jüri heyetinin isimlerini bilen varmı? Yok!
“Şu hayatı öyle bir yaşa ki kapanışta kendini alkışlayabilesin…”