Necati Gündüz Hoca yazdı
AKIL HASTAHANESİ.
Dünya’yı bir akıl hastahanesine benzetmek çok ta abartılı bir görüş olmasa gerek. İlahi açıdan bakıldığında yaratıcı indirdiği tüm kitaplarında, kendisine tekrar döneceğimizi çok farklı yerlerde beyan etmiş ve uyarmıştır. Keza gönderdiği bütün elçilerine bunu insanlara anlatması ve hatırlatması için görev vermiştir. Elçilerin ‘’hatırlatması’’ insanoğlunun bu dünyaya gelirken verdiği ahit ve sözlerin yadsınamaz bir gerçek olduğunun ifadesi olsa gerek. zaten İlahi kitapların hepsinde elçilerden uyarıcı ve hatırlatıcı olarak bahsedilmektedir….
Hz. Ali. (kv) derki: Allah seni özgür yarattı, kimsenin kölesi olma. Başkasına köle olmanın veya boyun eğmenin neticesinde elde ettiğimiz hiçbir iyilik, ihsan, yiyecek, içecek, rant vb. hiçbir kazanım ahlaki değildir. Ve yaratanın öğüt ve emirlerine terstir.
Tıpkı gerçekliğinden emin olmadığımız bir takım sapkın inanış, ve bidat,lerin, ilahi ahlak ve kitapta karşılığı olmayan hurafelerin peşinden gitmemizin ahlaki olmadığı gibi. Çünkü bizden öncekilerin böyle yapmış olması bu gerçeği değiştirmez. Allah’ın kitabı ‘’ biz babalarımızı böyle yapar gördük, böyle ibadet eder gördük’’ diyenlere hakaretlerle ve tehditlerle doludur. Çünkü allah devrimcidir, yobaz (haşa) değil, geride kalanla ilgilenmez (ibret ve örnek olması için anlatması dışında) hep ileriyi düşünür ve her saniye yeni bir yaratım içindedir. Rahman 29. Da buyurduğu gibi. (Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir) dolayısı ile eskiye sıkı sıkı sarılıp hayatımızı da bundan ibaret sayarsak. inançsal karşılığı olmayan hurafelerin peşinden gitmiş olup Allah’a karşı samimiyetsiz oluruz. Hele de peygamberimiz (saav) arap diye eskimiş ve şimdilerde arapların bile amel etmediği arap kültürünü din zannedip, ve bunuda zavallı saf insanlara din diye yutturmaya kalkarsak asla mümin olamayız.
Birazcık düşünme yetisi olan herkesin gerek inanç sisteminde olsun ve gerekse sosyal ve siyasal sistemlerde olsun, mutlaka içinde bir takım olumsuz şüpheler duyduğu dayatmalar ve emrivakiler le karşılaştığı olmuştur. Böyle bir şey olduğu zaman söyleyenin veya yapanın bir bildiği vardır demek yerine, insan ve özgür bir birey olma hasebi ile gerçeğe ulaşmak için araştırıp bir emek vermesi lazımdır. Çünkü allahın kitabında öğüt ayetlerinin hepsinin sonu ‘’umulur ki akledersiniz’’ umulur ki düşünürsünüz’’ ‘’umulur ki öğüt alırsınız’’ diye biter.
Bir zümreye veya ayrıcalıklı olduğunu düşündüğümüz bir soya mensup olmak ta, bu konuda kimseye bir yarar sağlamaz. İlahi mesajlarda peygamberlerin çocuklarının ve eşlerinin cezalandırıldığını, ve peygamberlerin dahi bu konuda onlara yardım edemediği kısalarla doludur.
Gün geçtikçe yeni doğmuş çocuklarımızı susturmak için bile kullanmaya başladığımız teknoloji, bizi insan yapan aidiyetlerimizden, yaşama biçimimizden, uygarlığın gerektirdiği toplumsal ve sosyal ilişkilerden, olayları analiz etme yetisinden, iyiye iyi, kötüye kötü deme farkındalığından alıkoyarak olgunlaşmamızı engelleyen bir düşman haline gelmektedir. Buda bunu da sorgulamamamız gerektiği ve körü körüne bizi nereye götürdüğünü düşünmeden kendimizi artık ellerimizdeki teknolojik aletlerin (telefon, tablet, bilgisayar) birer vidası gibi bir parçası olmaya götürmesinin farkında olmamız gerektiği kanısındayım. Çünkü aslında teknoloji insanları aptallaştırmaya değil hayatlarını kolaylaştırmak için olmalıdır. Bunun tersi olursa teknoloji kötü insanların bizi ve dünyamızı kendi emelleri için ele geçirip istediklerini yapmaya yaramaktan başka bir fonksiyonu kalmaz. Bknz. Covid 19.
Selam ve dua ile.
