3 Büyükşehir belediye başkanının görevden alınarak yerlerine “kayyum” atanması ile ilgili açıklamalarda bulunan Saadet Partisi Genel İdare Kurlu Üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan; “Hukuka, hukuk (!) Öğretiyorlar Artık”dedi
2002’de başlayan demokrasi, insan hakları söylemlerinin 2019’da geldiği noktayı, açıkça bir çöküşün başlangıcı olduğunu söyleyen Çalışkan; “Anlaşılan 15 Temmuz hain darbe girişiminden beri sürecin en kârlısı çıkan Devlet Bahçeli-Doğu Perinçek konsorsiyumu ile sürecin taşeronu Süleyman Soylu üçlüsü, yine başardı. Zaten bu tür operasyonlar bu konsorsiyumun desteğiyle yapılıyor.
Bu görevden almaların da arkasında esasen bu grup olmalı, alkışlamaları boşa değil. Tabii Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayı olmadan böyle bir şeyin gerçekleşmeyeceği de herkesin malumudur” dedi.
Bu görevden almaların, toplumun büyük çoğunluğu tarafından tepkiyle karşılandığını kaydeden Çalışkan; “Ak Parti taraftarları bile kem-küm diyerek olayı savunmakta güçlük çekiyorlar. Yaşananların seçimin üzerinden dört ay geçtikten, bir başka ifade ile 23 Haziran İstanbul yenilgisinden hemen sonra gerçekleşmesi ilginç. İktidar seçim yenilgisinin ardından daha yeni başını kaldırabildi ki hemen karşı operasyona geçti. Acaba seçimden bir gün önce terörist başının kardeşi Osman Öcalan’ın TRT’den yaptığı çağrısına kulak vererek İstanbul seçimlerinde Ak Parti adayına oy verselerdi, yine bu süreçler yaşanacak mıydı? Bundan sonra kimse siyasi iradenin terörle mücadele ettiğine inanmaz. Korkarız bir süre sonra bu durum “çoban-kurt” hikâyesine döner. Hani çoban köylülere kuzularımı kurt kaptı diyerek üç defa yalan söylemesinden sonra dördüncüsünde gerçekten kuzuları kurt kapınca gidip söylediğinde hiç kimse nasıl inanmayıp desteğe gelmediyse bugün de böyle bir durum yaşanıyor. “Terörle mücadele ediyoruz” sözüne ve icraatlarına artık hiç kimse inanmayacak” şeklinde konuştu.
görevden almalar konusunda bir başka önemli hususun ise, hukuku gerekçe göstererek görevden almalara karşı çıkan herkesin kolayca “hain” ilan edilmesi olduğunu ifade eden Çalışkan; “Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da diğer muhalefetle beraber bu görevden almalara karşı çıkması kanaatimizce önemlidir. Görevden alınanlar seçilme yeterliliğine sahip değilse niye aday olup seçilmelerine izin verildi? Şayet seçimden günümüze kadar geçen süre içerisinde yeni bir olay olduysa somut belgelerinin kamuoyu ile paylaşılması gerekirdi.
Hele ilgili zevatın “seçimden önce görevden alacağız demiştik” diyerek savunmaya kalkışması vicdanları rahatlatmıyor, tersine işin tuzu-biberi oluyor. Seçim yalnızca bir partinin kazanmasına yönelik kurulan bir kurgu mu? Kazanamazsam hukuk-mukuk dinlemem görevden alırım mı denmek isteniyor? Şayet görevleri esnasında suç işlemişlerse yetkili merciler, mahkemelerdir. Evet, bu kararlar uygulayıcı/infazcılar tarafından açıkça itiraf edildiği üzere hukuki bir karar değil, idari yetkiyle iktidarın aldığı siyasi bir karardır. Daha orijinal ve trajik bir şey bulmuşlar “hukuki olan idari bir karar!” Literatüre yeni bir kavram sokarak çağ atlıyoruz. Hukuka, hukuk (!) öğretiyorlar artık” dedi.
Kaybedenlerin sadece Kürtler olmadığını savunan Çalışkan; “Anlaşıldığı kadarıyla bu azil kararlarıyla Ak Parti artık ilelebet Kürt seçmenlerden umudunu kesmiş, onlarla arasına büyük bir mesafe koymuştur. Çünkü görünen o ki, ne yaparsa yapsın Kürt seçmen HDP ile ilgili duruşunu hiçbir şekilde değiştirmemektedir. Anlaşılan Ak Parti, sadece kadrolaşmada ve siyaset zemininde değil, geleceğe yönelik duruş olarak da MHP’ye teslim olmuştur. Yoksa Ak Parti’ye tuzak kuruluyor da kendisi mi görmüyor? Bu kararlardan kimse tatmin olmadı. Kesinlikle hukuk prosedürü işletilmeliydi. Şimdi her yerde “İstanbul ve Ankara’ya da kayyum atanacak mı?” sorusu soruluyor. Kaostan beslenen yapılar devreye mi girmek istiyor?
İnşallah başaramazlar, inşallah birileri bunlara uyanın der ve bu yanlışlıklarından dönmesi için bir fırsat verir. Bu uygulamaların ne siyaseten ne vicdanen ne de hukuken zerre bir faydasının olmadığı, hiçbir sorunu çözmeyeceği açıktır. Hukuk kaybı ve özgürlüklerin geldiği çıkmaz açısından ülkedeki birtakım tasarrufların ortaya çıkardığı krizler özellikle dış dünyada da ülkemizi ciddi sıkıntıya sokacaktır. Kaybedenler sadece Kürtler veya onların tercihleri değil; geminin tüm tayfasıdır” şeklinde açıklamalarda bulundu.