Bu yaz başında üç terastan oluşan bahçemize ağaçlar dikmek istiyorduk . Fakat bu ağaçların türünü, “Sen seç hanım” dedi eşim . Ben de: “İki asmamız var . İki incir , üç limon , üç de portakal olduğuna göre … Zeytin ağacı olsun” dedim . Ve On dokuz zeytin fidanı alarak dikimini yaptık . Oldum olası zeytin ağaçlarını sevmişimdir . Zira doğduğum şehirde zeytincilik ve bağcılık yaygındır.
Hem de bana o gümüş yeşili yaprakları çok sevimli gelir .
İşte bunları düşünerek . İki ağaç sofralık zeytin için . Diğerlerini de yağı İçin farklı bir tür seçerek , dikimini yaptırdık . Yaz boyu iki üç gün ara ile sulamasını yaptığımız zeytin ağaçları artık bana gülümsüyor gibiler . Ağaçları oldum olası insanlara benzetirim . Bazıları baharda yeni yetme genç kızlar gibi . Salını salını çiçek açar . Kokusu ve renkleri ile etrafa gülümserlerler. Fakat zeytin ağacında farklı bir duruş var . Ona baktıkça kendini iyi yetiştirmiş bir insan görür gibi oluyorum . Bir Çınar ağacı gibi çok gelişmez öyle . Yani azman bir görüntüsü olmaz hiç . Daha çok gövde ve kök geliştirir . Zaten hasadı kolay olsun diye de uzunlamasına değil de genişlemesine budanır .
İşte bunları düşünürken , gözüme gazetede bir haber ilişti . “TOKİ için bir zeytinlik yok ediliyor “
İçim parçalandı inanın . Yaaa bu betonlaşma için ağaçlara nasıl kıyılıyor . Hiç mi bunların canlı oluşunu ve bize olan faydalarını düşünmezler . Çok üzülmüştüm. Kaz dağları ( İDA mitolojideki adı) yok olmuştu . Kendi ülkelerinde bir çiçek koparmak bile suç sayılan . Bu insanlar Kaz dağlarını delik deşik ettiler .
Artık kendimi de suçlu saymaya başlamıştım . Bir vatandaş olarak zeytinliklerine sahip çıkan . O yörenin ak tülbentli kadınlarımıza sahip çıkamıyordum . Oysa bizlerin de destek vermesi gerekir diye düşüncesi ile uyudum o gece .
Ertesi günü bu konuyu konuşuyorduk arkadaşlarımla . Toplantıya dersaneden çıkan torunum da katılmıştı bize: ”Anne anne benim de en sevdiğim ağaç Zeytin ağacı“ dedi .
Ve sessizce bizi dinlemeye başladı .
Zeytin ağacı barışın sembolü . Uzun ömrün sembolü. Türkülerimizde terennüm edilir .
Bunları konuştuk ve zeytin salatası yapalım . Bazlamamız eşliğinde çayla ikramımız olsun diye mutfağa yöneldim . Torun:
– Anneanne hani Kilis’ten dayım kahvaltılık zahter göndermişti ya . Ondan da sofraya çıkart lütfen… dedi .
Biz sofrayı kurduk ve afiyetle bunları yedik . Artık sıra bahçedeki zeytin ağaçlarını görmeye gelmişti sıra .
Bahçeye indik ağaçlarımızı severcesine seyrettik .
Nasip olursa inşallah . Toplayıp yağından faydalanacağız .
Zeytinlerin yanında termosta götürdüğümüz kahvelerimizi de içtik . Komşuları uğurladık . Artık çok sevinçli idim zeytin ağaçlarım ve diğer diğer ağaçlarımı okşayarak sevecektim . Zira bahçeye inen merdivenli bir yol yapılmıştı .
Geceyi hep zeytin toplama hevesi hayali ile yaşadım .
Uyku saati gelmişti . Ben karanlıkta yatan birisi olduğum İçin , torunumu gece lambası olan bir odada yatırdım .
Uyudum ve sabah bir sesle uyandım sanki .
“Seninle konuşmam gerek “
“ Beni dinle lütfen “
Bir ulu zeytin ağacı karşımda duruyordu . Bana seslenerek
“ Beni lütfen yuvam olan toprağa götür . Bak köklerim kuruyor . Benim size faydamın dışında ne gibi suçum var. Diye ağlıyordu.”
Ter içinde uyandım .
Ve hemen bahçemdeki zeytin ağaçlarına baktım . Sevincim yarıda kaldı . TOKİ evleri için , birkaç parça altın için . Kökleri sökülen ZEYTİNLER . Oysa yıllar yılı bizim yemeklerimize tad, vücudumuza fayda sağlamış . Barışın sembolü olmuş . Türkülerimize ilham kaynağı … Bu ağaç kralların başında taç iken .
Şimdilerde niye kıymetini bilmez hale geldik .
İNSNLARA DUYURULUR
Düşüncelerinize ZEYTİN DALI uzatıyorum .
Yeşili koruyalım , ağaçlarımızın tümünü kıyımdan kurtaralım .