Hatay’da depremin ardından popülasyonu 10 kat artarak 1 milyonun üzerine çıkan haşere ve kemirgenlerin halk sağlığına yönelik tehditlerine dikkat çeken Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zencir “Var olan sorunla depremzede belediye ve çalışanlarının tek başına mücadele etmesi mümkün değil” ifadelerini kullanarak olası bir salgın durumuna karşı alarmda olunması gerektiği uyarısını yaptı.
Kentte depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen yeterli önlem alınamadığını gördüklerini dile getiren Prof. Dr. Mehmet Zencir “Hâlâ en büyük sorun barınma ve yaşam koşulları. Çadırlar havaların ısınmasıyla birlikte tamamen yaşanamaz hale gelmiş. Kirli tuvaletler, duşlar, toza bürünmüş çadırlar var. Yaşam alanlarının etrafında su birikintileri ve çöp artıkları var. Ve gelinen noktada ortaya çıkan haşereler, böcekler ve fareler oldu” dedi.
“DESTEKLER AZALINCA ÇALIŞMALAR AKSIYOR
Kentte haşerelere karşı yürütülen çalışmaların artması ve çeşitlenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Zencir, ayrıca belediyenin araç ve çalışan sayısının da artırılması gerektiğini dikkat çekerek “Gereksinim artmasına karşın diğer belediyelerin, özellikle büyükşehirlerin bölgeden çekilmesi çalışmaların aksamasına yol açıyor. Depremzede belediye çalışanlarının bu tehditle tek başlarına mücadele etmesi mümkün değil. Depremin ardından her türlü kamu hizmetine gereksinim arttı. Hasarlı binaların yıkılması ve enkaz kaldırma çalışmalarıyla her gün sorunların farklılaştığını görüyoruz” diye konuştu.
“ÜREME ALANLARININ ARTIŞINI ENGELLEMELİYİZ”
Haşere ve kemirgen artışının halk sağlığı açısından barındırdığı risklere işaret eden Zencir “En sık gördüğümüz haşere ve böcek ısırıkları. Kaşıntı, alerjik dermatit. Karasinek artışı da özellikle çocuk ishallerine neden olabilir. En çok korktuğumuz da artan vektörlerin cinsine göre ortaya çıkacak olan salgınlar; sıtma ve şark çıbanı. Ancak henüz bu tür bir tehdit yok. Komşu coğrafyalarda bu bulaşıcı hastalıkların endemik olması nedeniyle alarmda olmalıyız. Vektör artışını mutlaka durdurmalıyız. Bu amaçla belediyelerin rolü çok önemli. Bununla birlikte toplumun da kendi alacağı önlemlerle üreme alanlarının en azından artışını engelleyebiliriz” dedi.
“TAKİP YOK AŞISIZ ÇOCUK SAYISI ARTABİLİR”
Kentte sağlık hizmetlerinin hâlâ normale dönemediğini erken dönemdeki kaotik durumla cebelleştildiğine dikkat çeken Zencir “Dört ayın ardından prefabrik yeni yaşam alanlarına geçilmeliydi. Güvenli barınma alanları sağlanmadığı için çok sayıda yurttaş halen il dışında kalıyor. Enkaz kaldırma çalışmalarında halk ve işçi sağlığı önlemleri göz ardı ediliyor” dedi. Kentte gebeler, bebekler, çocuklar, kronik hastalar ve engellilere yeterli bir takip olmadığını dile getiren Zencir “Doğum dahi yaptıramayan hastaneler var. Aşıları istenen düzeye getirilemeyen bebek ve çocuklar var. Mültecilerin barınma ve yaşam koşullarına dair bir adım dahi atılmamış. Keza koruyucu hizmetlerde de bu gruplar yok sayılmaya devam ediyor. Yeni mülteci girişi ve bu tabloyla aşısız çocuk nüfusunun artması da söz konusu” dedi.
“AFET YÖNETİMİNDE DEMOKRASİ ŞART”
Bir türlü depremzede olduğu kabul edilmeyen sağlık çalışanlarıyla sağlık hizmeti sunma ısrarının devam ettiğine vurgu yapan Zencir “Yükü artan sağlık emekçilerinin tükenme noktasına geldiğini görüyoruz. Bölge tabanlı ve en az iki katı sağlık emekçisiyle hizmet verilmesi gerçeği göz ardı ediliyor. İl hıfzıssıhha toplantılarının yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Yapılıyorsa da Hatay Tabip Odasına çağrı olmadığını biliyoruz! Kısaca yasal mevzuatı yok sayan afette sağlık yönetiminde dahi tek adam rejimini dayatan bir anlayış bugün deprem bölgesinde” diye konuştu. Çevre sağlığı ile kurumların birbiriyle koordineli çalışmasının sağlanması ve demokratik bir yönetim anlayışının ilk yapılacakların başında yer aldığını kaydeden Prof. Dr. Zencir “Tabip odaları ve diğer meslek odaları sürece dahil edilmelidir. Afet yönetiminde demokrasi şart. Toplumun bilgilendirilmesi de kritik önemde” dedi.