Hatay İçin Buradayız İnisiyatifi’ ilk raporunu yayımladı.
6 Şubat depremlerinin ardından Hatay’da saha çalışması yürüten ‘Hatay İçin Buradayız İnisiyatifi’ Samandağ ilçesinde yaptığı gözlemlerini raporlaştırdı. Raporda, daha yaşanabilir bir Hatay’ın inşa edilmesinin bilim insanlarının görüşleriyle birlikte halkın taleplerinin dikkate alınması ve sürece toplumun farklı kesimlerinin katılımının sağlanmasıyla mümkün olacağının altı çizildi.
Şehrin yeniden yapılanma sürecinde yerel aktörlere ve çeşitli uzman görüşlerine yer vererek çözüm önerilerine eğildiklerini belirten ‘Hatay İçin Buradayız İnisiyatifi’, Samandağ ve 42 mahallesinde çalışma yürüttü. Samandağ’daki tarımsal faaliyetler, deprem öncesi ve sonrasındaki durum, hayvancılık faaliyetleri, tarımsal ve hayvansal üretime yönelik önlemler, kültür varlıkları ve gündelik hayat, kamu sağlığı gibi başlıkların yer aldığı raporda, uzmanların kentin yeniden inşasına dair önerilerine yer verildi.
‘BÜTÜNSEL PLANLAMA VE KATILIMCI ANLAYIŞ VURGULANDI’
Bölgeyi anlamlı bir bütünün kesitleri olarak yeniden kurmaya yönelik bir yaklaşım tarzının daha verimli olacağının düşünüldüğü belirtilen raporda, “Hatay İçin Buradayız İnisiyatifi olarak biz de insanların ve ekosistemlerin arasındaki bağları güçlendirip eşitsizlikleri azaltmak için kalkınma politikalarının bütüncül bir perspektifle ele alınması, bilimsel ve teknik verilere dayalı, kamu yararını esas alan bir planlama anlayışıyla, ortak strateji ve koordinasyon doğrultusunda hareket edilmesi gerektiği yönündeki görüşleri benimsiyoruz” denildi.
Raporda, derinlemesine görüşmelerin ve odak grup toplantılarıyla yürütülen araştırma çıkarımlarının uygulayıcıların yol haritasında katkı sağlamasının da hedeflendiği belirtilirken, bütünsel planlama ve katılımcı anlayış vurgulandı.
‘SAMANDAĞ, FARKLI İNANÇ GRUPLARINI GÜVE000000000000000000000000000000000000000000000000000NLE BİR ARADA TUTUYOR’
Raporda ayrıca bu bölgenin yeniden yapılandırılmasında tarım ve hayvancılığın rolünün önemli olacağı ve bu nedenle izlenecek stratejik kararların katılımcı bir anlayışla belirlenmesi için üretim sektörlerinin depremden ne düzeyde etkilendiğinin önemine dikkat çekiliyor. Bu sektörlerde sürekliliğin nasıl yeniden temin edilebileceği de araştırmanın öncelikli amaçlarından birisi olarak öne çıkıyor.
Ekonominin yanında toplumsal ve ekolojik unsurları dikkate alan politikaların da önemli olduğuna dikkat çekilen raporda, “446 kilometrekarelik bir alanı kapsayan ve 42 mahalleyi içerisinde barındıran bu etkileyici tarihsel ve kültürel mozaiğin Arap, Ermeni ve Türkmen topluluklarına ev sahipliği yapıp etnik ve dinsel çeşitlilikle zenginleşmiş olması Türkiye’nin toplumsal barışı ve bir arada yaşamı açısından emsal teşkil ediyor. Bu coğrafya Sünni, Hıristiyan Ortodoks, Katolik, Protestan ve Gregoryen olmak üzere farklı inanç gruplarını güvenle bir arada tutuyor. Dolayısıyla Samandağ halkı bu özgün ahengi ve hoşgörüsüyle, kültürel varlıklarıyla bu coğrafyada barış ve huzur içinde yaşıyor. Bu nedenle Samandağ’ın yeniden yapılandırılması konu edildiğinde ilçenin tarihsel ve kültürel bakiyesini çeşitliliği içerisinde muhafaza etmenin de dikkate alınması gerekir” ifadeleri yer alıyor.
‘Hatay İçin Buradayız İnisiyatifi’nin saha ekibinde Kelemet Çiğdem Türk, Sevim Özgül, Çetin Ali Kelleci, Dilek Omaklılar, raporlama ve tasarım ekibinde Çağkan Yıldıztekin, Çağdaş Yusuf Akbulut, Eylem Eylül Acarsoy yer aldı. Proje danışmanlığını ise Ferhat Kentel, Özlem Özdeniz, Murat Öztürk ve Bülent Şık yaptı.
‘YÖNETEBİLECEĞİMİZ BİR ALAN OLARAK SAMANDAĞ İLÇESİNİ BELİRLEDİK’
Kültürel yaşamı, konumu, toplumsal ve ekolojik yapısının ilgilerini çekmesi nedeniyle saha çalışmalarında Samandağ’ı merkeze aldıklarını belirten Proje Yürütücüsü Kelemet Çiğdem Türk, “Deprem öncesinde bölgedeki ilişkilerimiz ve depremin ilk günlerinde Samandağ’da bir okulda kurulan koordinasyon merkezinde dayanışma amacıyla bulunmuş olmamız bizlere yöre halkıyla ilişki kurmamızda katkıda bulundu. İlçenin yerel aktörlerinin de desteğini alarak saha çalışmalarını yürütmemiz kolaylaştı. Ayrıca ekibimizdeki çalışma arkadaşlarımızın sayısını da göz önünde bulundurarak yönetebileceğimiz bir alan olarak Samandağ ilçesini belirledik. Sahada bulunmak hiç aklınıza gelmeyen veya daha önce öğrenmediğiniz bir bilgiyle de karşılaştırabiliyor insanı. Şu anda Samandağ üzerine yoğunlaştık ancak çalışmak istediğimiz farklı yerler de var” dedi.
‘SAMANDAĞ’IN DEPREM ÖNCESİ GERÇEĞİNE AYNA TUTMUŞ OLDUK’
Amaçlarının multidisipliner bir bakış açısıyla depremden sonraki sürecin bilimsel bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunmak olduğunu söyleyen Türk, bu projenin uzun soluklu bir çalışma olduğunu ifade etti. Türk, şunları söyledi:
“Maraş merkezli depremin etkilediği alan itibariyle sürecin yönetimi zorlaştığından bizler de duyduğumuz sorumluluk bilinciyle bir araya gelip hızlı bir şekilde harekete geçtik. Yayınlanan rapor deprem sonrası mevcut durumla ilgili verileri içeren ilk raporumuz. Her raporda incelediğimiz konuların takibini yaparak, yeni başlıklara çalışacağız. Aralık ayında ikinci raporumuzu yayınlamayı planlıyoruz. İlk rapor yayınlandıktan sonra bize, ‘Yıkıntıların arasında unuttuğumuz Samandağ’ı tekrar hatırlattınız’ diyenler oldu. Sanırım biz yaptığımız her görüşmeyi ve ulaştığımız her veriyi raporlaştırırken Samandağ’ın bugünkü gerçeği ile deprem öncesi gerçeğine ayna tutmuş olduk.”
‘YAŞANAN BU FELAKET DİYALEKTİK BİR ŞEKİLDE ELE ALINMALI’
İstatistiki olarak anlamlı yorumlar yapabilmek ve süreci doğru okumak için verilerden yararlandıkları bilgisini veren Sevim Özgül ise raporla ilgili şöyle konuştu:
“Geçmişteki tecrübelerimizi hafızamızda tutarak sürecin şeffaf bir şekilde yönetilmesi gerektiğini ve kamuoyunun sürecin her noktasında söz sahibi olması gerektiğini düşünüyoruz. Yıkılan her bir yapının, yaşanan her türlü canlı kaybının, zarar gören ekosistemin her bir noktasının kaydedilmesi gerektiğine inanıyoruz. Öyle ki, yaşanan bu felaket diyalektik bir şekilde ele alınabilsin. Bu yıkımın yaşanmasında nelerin etkili olduğu, sonrasında ise can ve mal kaybının artmasının neden engellenemediği, ekosistemin ne şekilde zarar gördüğü ve ilerleyen süreçlerde nasıl geri dönüşlerinin olabileceği irdelenebilirse bir daha böylesine büyük bir felaketin yaşanmaması için bizler de sorumluluklarımızı yerine getirmiş oluruz. Verinin gücüne inanıyoruz. İnsanlık karşılaştığı her şeyi anlamlandırmak için hem tanımlamış hem de ölçülendirmiş. Ölçemediğiniz bir şeyi yönetemezsiniz. Son zamanlarda verinin kaydı noktasında ülkemiz maalesef çok geriledi ve verilerin güvenirliliği konusunda çok fazla güven kaybı yaşadı. Bizler de bu husustaki ihtiyacın farkına vardık. Böylece, belirlediğimiz çalışma alanı içerisinde ele aldığımız konular doğrultusunda veri kaydını tuttuk.”
‘BU ÇALIŞMA İNSANLARIN GÜNDELİK HAYATLARINA AYNA TUTTU’
Çalışmanın önemine değinen Proje Danışmanı Ferhat Kentel ise projenin günlük yaşama yansımalarını şöyle özetledi:
“Bu raporun kendisi çok önemli; ancak, bir ürün olarak çok önemli bir içeriğe sahip bu raporun hazırlanış süreci ve insanlara dokunuşu bence çok daha önemli. Bu çalışma sahada kurduğu ilişkilerle, karşılaşmalarla hayatı görünür kıldı. Yıkıntılar arasında ayakta ve hayatta kalmaya çalışan insanların üretimlerine, gündelik hayatlarına, kimliklerine ayna tuttu; bu ayna bir çabayı, yaşama arzusunu açığa çıkardı. Dolayısıyla bu rapor hem çalışmaya katılanlara hem de çalışmaya katılmayan Hataylılara da umut verdi. Bu çalışmanın dolaşıma girmesiyle birlikte Hataylılar yalnız olmadıklarını görecek ve birbirlerine bir arada yaşamanın enerjisini verecekler. Kısaca bu çalışma yıkıntıların içinde birbirlerini duyamayacak kadar yalnızlaşan insanların hayata dair mesajlarını veriyor. Bu Hatay’ın tekrar hem ruhen hayata sarılmasına hem de bu raporla geliştirilen ya da geliştirilebilecek önerilerle insanların kendi topraklarında tutunmasına, dolayısıyla hayatın çok daha hızlı bir şekilde canlanmasına yardımcı olabilecek bir kapasite taşıyor.”