Hatay Halk Meclisleri, yine çarpıcı veriler içeren raporunun ikincisini kamuoyuna duyurdu …
Hatay Halk Meclisleri/Savaşa Karşı Yaşam Hakkı Meclisi, çarpıcı verileri içinde barındıran, “Suriye savaşının ve Türkiye’nin Suriye politikasının Hatay Üzerindeki Etkileri” raporunun ikincisini dün düzenlenen toplantı ile kamuoyuna duyurdu.
Hatay Halk Meclisleri/Savaşa Karşı Yaşam Hakkı Meclisi adına raporun içeriğiyle ilgili bilgiler aktaran Ali Ergin Demirhan, savaş politikalarının kentimizi nereye sürükleyebileceğinin örneğinin Kilis’te yaşandığına vurgu yaptı.
15 Mart 2016’da, “Tanığız, öfkeliyiz, kaygılıyız. Bu kentte yeni katliamlara zemin hazırlanıyor” diyerek basınla ve kamuoyuyla paylaştıkları “Suriye Savaşının ve Türkiye’nin Suriye Politikasının Hatay Üzerindeki Etkileri” başlıklı ilk raporda, açık kapı politikasının askıya alındığı kentte Suriyeli sığınmacıların zor yoluyla ülkelerine geri gönderilmeye başladığı ve kentte kolluk güçlerince yakalanan yabancı IŞİD militanlarının gerekli hukuki kovuşturmalar yürütülmeden üçüncü ülkelere gönderildiğinin kaydedildiğini hatırlatan Demirhan, raporun yayımlanmasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra, 22 Mart 2016’da, IŞİD’in Belçika’nın başkenti Brüksel’de büyük çaplı saldırılar düzenlediğini, 33 kişinin ölümü, 250 kişinin yaralanması ile sonuçlanan saldırıların faillerinden İbrahim el Bakraoui’nin, daha önce Gaziantep’te Yabancı Terörist Savaşçı olduğu tespitiyle yakalandığını, sonra da Avrupa’ya geri gönderildiğini dile getirdi.
Demirhan, yaşananların, katliamdan bir hafta önce yayımladıkları raporda belirttikleri, Türkiye’de yakalanan IŞİD militanlarının gerekli hukuki süreç işletilmeden Valilik kontrolündeki Geri Gönderme Merkezleri üzerinden Avrupa dahil üçüncü ülkelere transfer edildiğini ve bu merkezlerdeki işleyişin uluslararası bir güvenlik tehdidi yarattığı şeklindeki tespit ve uyarıların haklılığını ortaya koyduğuna değindi ve “1 Nisan 2016 günü ise Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’deki pek çok Suriyeli sığınmacının zorla ülkelerine geri gönderildiği yönünde bir rapor yayımladı. Bu da daha önce Hatay Halk Meclisleri / Savaşa Karşı Yaşam Hakkı Meclisi raporunda kayda geçen, ‘geçici koruma kimlik belgesi’ bulunmayan sığınmacıların Suriye’ye doğrudan ve / veya dolaylı zor yoluyla geri gönderildiği şeklindeki tespitlerimizi destekliyordu” dedi.
İlk raporun yayımlanmasının ardından, önemli gelişmenin yanı sıra, kentte giderek tırmandığını savunduğu güvenlik kaygısını da besleyecek bir dizi gelişmenin daha yaşandığını, IŞİD’in düzenlediği belirtilen 19 Mart 2016 İstiklal Caddesi saldırısının ardından ABD, İsrail ve İngiltere’nin, vatandaşlarına Hatay’a seyahat etmeme çağrısı yaptığını hatırlatan Demirhan, güvenlik uyarılarının, bomba ihbarları ve artan polisiye tedbirlere bağlı olarak kent halkının sosyal yaşama katılımının hissedilir derecede azaldığını savundu.
Sınır geçişlerinde ve kent içinde IŞİD militanlarının yakalandığı yönündeki resmi açıklamaların sıklaşmaya başladığını, sır perdesi altında bir tedirginlik kaynağı olmayı sürdürdüğünü belirttiği Geri Gönderme Merkezi’nde yaralanmalarla sonuçlanan şüpheli bir yangın vakasının yaşandığını söyleyen Demirhan, resmi kayıt yaptırmadan ya da yaptıramadan, bu nedenle de ‘Geçici koruma kimlik belgeleri’ bulunmadan ikamet eden Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri dönme talebiyle gruplar halinde hareket etmeye başladığını söyledi.
Demirhan, açıklamasının sonunda şunlara yer verdi: “Hükümetin Suriye’ye yönelik politikaları sonucunda Hatay, Kilis-Antep ve Maraş hattında açığa çıkan gerilimler iç içe geçmiş ve Türkiye’nin içine taşınmış bir savaşın semptomlarıdır ve bölge bugüne kadar yaşadıklarımıza kıyasla çok daha ağır sorunlara ve çatışmalara gebedir. Hatay Valiliği, Geri Gönderme Merkezi’nde, kamplarda ve Narlıca’da yaşananlar hakkında bir açıklama yapmalıdır! IŞİD’lilere hukuki dokunulmazlık uygulaması kaldırılmalı, kamuoyu bu konuda aydınlatılmalıdır! Cihatçıların transferi için Kilis ve Hatay sınır kapılarının kullandırılması, Türkiye içinde bu gruplara askeri eğitim verilmesi ve barınma imkanı sunulması politikalarına son verilmelidir! Türkiye’nin Suriye savaşına doğrudan ya da dolaylı müdahil olma girişimlerine son verilmelidir! İktidarı ‘savaş politikalarını’ durdurması konusunda bir kez daha uyarıyoruz. Bu 1 Mayıs’ta savaşa karşı yaşam hakkımız için ve faşizme karşı özgürlük için, halkların kardeşliği için, barış ve kardeşlik içinde bir Hatay, Türkiye ve Ortadoğu için alanlarda olacağımızı da bir kez daha duyuruyoruz.”