Türkiye’nin gündemi baş döndürücü bir hızla değişiyor. Ama MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söylem ve hayali hiç değişmiyor.
Devlet Bahçeli, bu haftaki TBMM Grup toplantısında,”…..O gün geldiğinde 81 Düzce’den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır….5.000 gönüllü ülkücü Kerkük için hazır….” diyor.
Allah aşkına! Bu Devlet Bahçeli hangi gezegende yaşıyor acaba? Türkiye’de siyaset yaptığının farkında değil mi? Ne yani! Bulgaristan’dan 4 bin ton saman ithal eden Türkiye, Irak’a 5.000 gönüllü ülkücü mü ihraç edecek? Türkiye, dış ticaret açığını diğer ülkelere gönüllü ülkücü ihraç ederek mi kapatacak? Türkiye’nin bekasını bu zihniyetteki siyasetçiler mi sağlayacak? Vah ki Türkiye’min haline vah!
TIR’LAR VE KATIRLAR
Türkiye, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile son 10 yıldır çok yoğun siyasi ve ekonomik ilişkiler yaşıyor. Siyasi ilişkilerin gelişmesini takiben, Türkiye ve IKBY arasında vize kolaylığı sağlanması da ticaretin gelişmesinde etkili olmuştur. Türkiye ile IKBY arasındaki ticaret hacminin 5.5 milyar dolar seviyesinde olduğu tahmin ediliyor.
Ancak 25 Eylül’de gerçekleşen bağımsızlık referandumunun ardından gerilen ilişkiler, bu ticari canlılığı tersine çevirme ihtimali taşıyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, Habur Sınır Kapısı şu an itibariyle açık durumda olsa da kapatılması gündemde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi her an kapatılabilir.
Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Iraklı Kürtlere sesleniyor ve yaptığı açıklamalarda, “TIR’lar Kuzey Irak’a çalışmadığı anda bunlar yiyecek, giyecek bulamazlar….” diyor.
Bence, bu tür söylemler tehlikeli ve yanlıştır!Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne askeri müdahale yapılmamalıdır. Petrol Boru Hattı kapatılmamalıdır. Askeri seçenek, iyi bir seçenek değildir. Ekonomik yaptırım da doğru bir karar değildir.
Habur Sınır Kapısı’nın kapanması halinde, sadece Kuzey Irak Kürt Bölgesi’ne değil, Irak’a da ihracat yapılması mümkün olmayacaktır. Bu durumda ise, sadece Iraklılar değil, Irak ile iş yapan ve Irak’a mal ihraç eden Türk şirketleri de çok zarar görecektir.
Habur Sınır Kapısı kapatılırsa Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nde hiçbir sıkıntı olmayacaktır. Siparişi alınan ve parası peşin ödenen gıda ve giyim eşyasının teslimi için alternatif yollar aranacak ve mutad dışı yollar bulunacaktır. TIR’lar gitmeyince, Kuzey IrakBölgesi’nde yaşayan Kürtler, yiyeceksiz ve giyeceksiz kalmayacaktır.
Habur Sınır Kapısı kapatılsa bile, ticaretin devam edebilmesi için adımlar atılacak ve kaçakçılık hortlayacaktır.
Kuzey Irak Kürt Bölgesi’ne TIR’lar gitmeyince, mutad dış yollardan katırlar gidecektir. Dolayısıyla da, mutad dışı yollardan, gıda maddeleri, hazır giyim ve ev eşyası katır sırtında taşınacak; kaçak giriş ve çıkışlar artacaktır. Bu durumda, Kuzey Irak Bölgesi’nde yaşayan Kürtler, çok da fazlaca, yiyecek ve giyecek sıkıntısı yaşamayacaktır.
EKONOMİK AMBARGO TEHLİKELİDİR!
Ekonomik ambargo, tehlikeli bir söylemdir ve yanlıştır!
Ekonomik ambargolar ve yasaklar çözüm değildir. Çünkü ambargolar da yasaklar da delinebilir. Bir ülkede, bölgede ya da toplumda, gıda maddelerine veya hazır giyim eşyasına ihtiyaç varsa, o ihtiyaç birileri tarafından mutlaka karşılanır. Türkiye’de sigara, çay, kahve, cep telefonu ve alkollü içecek gibi eşya kaçakçılığının önlenememesinin sebebi nedir? Bu tür eşyaların ithalatına konan kısıtlamalar ve yüksek orandaki ithal vergileri değil midir?
Ayrıca, hiç şüphe yoktur ki, Kuzey Irak Kürt Bölgesi’ne Türk Hükümeti tarafından uygulanacak ekonomik ambargo, kesinlikle PKK Terör Örgütü’nün işine yarayacaktır. Türkiye, Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtleri gıdasız ve giyeceksiz bırakarak cezalandırmak isterken, aslında PKK Terör Örgütü’nün ekmeğine yağ ve bal sürecektir. PKK Terör Örgütü, Türkiye-Irak Sınırını delik deşik ederek kaçakçılığı organize edecek ve katır sırtında yapılacak gıda ve giyim eşyası taşımacılığından zorla gümrük harcı toplayacaktır.
Sonuç itibariyle¸Türkiye’nin Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne muhtemelen uygulayacağı ekonomik ambargo amacına ulaşamayacağı gibi, ayrıca PKK Terör Örgütü’ne de ek mali kaynak yaratmış olacaktır.
İSTANBUL’DA HATAY GÜNLERİ
Hatay, 2017 Sonbaharı itibariyle ekonomide ve ticarette gerilemiş durumdadır!
Hatay’da halkın geliri azalmış, işsizlik artmıştır. İşyerleri kapanmaktadır. Lojistik sektörü can çekişmektedir.
Hatay’ın çimento, demir-çelik, yaş meyve-sebze, naranciye ve hububat ihracatı neredeyse durma noktasındadır.
Turizm sektöründe %65 civarında bir daralma var!
Hatay ekonomisini geriye götüren ve durma noktasına düşüren sebepler; sadece ekonomik olaylar ve teşvik meselesi değildir. Hatay’ın kamuoyunca bilinmeyen ve ortaya çıkarılması gereken daha ciddi meseleleri de vardır.
Örneğin, Hatay sermayesi FETÖ/PDY ve AKP üyesi birilerinin banka hesaplarında birikmiştir. Hatay’ın tapuları birilerinin kilitli kasalarında muhafaza edilmektedir.
Dolayısıyla da Hatay’ın gerçek sahipleri illegal insanlardır. Aslında, Hatay’ı ekonomide ve ticarette geriletenler, Hatay siyasetini kirletenler bu tür insan tipleridir.
Dolayısıyla da Hatay’ı tanıtmak için, Hatay Valiliği himayesinde Hatay Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri, HATAYDER ve HATİAB ile birlikte İstanbul’da ‘7. Hatay Günleri’ düzenlemek beyhudedir. Önemli olan Hatay’ı bu tür asalaklardan temizlemektir. Yapılabilecek bu tür bir etkinlik, vallahi de billahi de Hatay’ın da, Hataylıların da daha çak hayrınadır.
Hatay gönüllüleri, dünya ülkelerini gezip görmek için dört mevsim ‘seyahat turları’ düzenleyeceklerine, biraz da Hatay’ı Cennet’e çevirmek için fikir ve proje üretmelidir. Hatay, biran evvel Ali Dibo’lardan temizlenmelidir!